2004 yılıydı.

Hint Okyanusu’nda 9.3 büyüklüğünde deprem oldu, tsunami oluştu, Endonezya, Tayland kıyılarına vurdu, 230 bin insan hayatını kaybetti.

Dünyanın en büyük haber ajansları, felaket bölgesinden henüz tek kare bile görüntü geçememişken, Norveç gazetesi Verdens Gang, şakır şakır fotoğraflar ve videolar yayınlamaya başladı!

Çünkü...

O güne kadar Norveç dışında adı sanı duyulmayan bu gazete, bir yıl önce “vatandaş gazeteciler” için telefon hattı kurmuştu.

Tsunami vurur vurmaz, bölgede bulunan Norveçli turistler cep telefonlarıyla görüntüler kaydederek, Verdens Gang’a göndermişti.

Böylece, tsunami dakikalarını ıskalayan dünyanın en büyük haber ajansları felaket bölgesine muhabir gönderene kadar, Norveç gazetesi muhabir bile göndermeden, bölgedeki vatandaş muhabirlerinden faydalanarak, tsunamiyi saniye saniye tüm dünyaya göstermişti.



Basın tarihinde milattı.



Vatandaş gazeteciliği kavramı, 90’lı yıllarda ABD’de ortaya çıktı.

Mesleği gazetecilik olmayan kişilerin, habere tanıklık etmesine, o haberi görüntülemesine, teknolojiyi kullanarak yayınlamasına, yani, o haberi topluma aktarmasına, vatandaş gazeteciliği deniyor.

Facebook, Twitter, Instagram kullanıcıları, youtuber’lar blogger’lar “vatandaş gazeteci” kabul ediliyor.

Çünkü, cep telefonlarıyla ve bu tür dijital sosyal paylaşım imkanlarıyla kendi kişisel medyalarını kurmuş oluyorlar, haber olarak gördüklerini, fikirlerini, aracısız olarak topluma aktarıyorlar.



Gazetecilik ne kadar azalırsa, vatandaş gazeteciliği o kadar artıyor.



Tsunami haberi, işte bu anlamda milattı... Geleneksel medya, teknolojinin hızına yetişememiş, profesyonel gazetecilerin boşluğunu vatandaş gazeteciler doldurmuş ve amatör gazetecilik refleksiyle küresel boyutta habere imza atmışlardı.



Vatandaş gazeteciler, bugün artık sadece haber’e katkı sağlamakla kalmıyor, modadan müziğe, sinemadan turizme, spordan kozmetiğe kadar, günlük hayatımızda yeralan her konuda rol oynuyor.

Dangoz medya yöneticileri daima karşı çıkıyor, direniyor ama, vatandaş gazeteciliğine sırtını dönen, tasfiye oluyor.



Türkiye’nin gelmiş geçmiş en yüksek tirajına sahip, Türkiye’nin en yüksek reytingine sahip haber ekiplerini yöneten profesyonel bir gazeteci olarak, gururla söyleyebilirim ki, tirajın da reytingin de sırrı, vatandaş gazeteciliğini bünyeye katmaktan geçiyor.

Profesyonellik, amatör ruhtan amatör heyecandan ne kadar uzaklaşırsa, tiraj da reyting de o kadar düşüyor.



Bugün dünyada 5 milyar insanda cep telefonu var.

4.5 milyar insan internet kullanıyor.

Her gün, 350 milyar e-mail atılıyor.



Google’da her bir dakikada 5 milyon arama yapılıyor.

Facebook’ta her bir dakikada 3 milyon paylaşım oluyor.

Twitter’da her bir dakikada 500 bin mesaj atılıyor.

Instagram’da her bir dakikada 60 bin fotoğraf paylaşılıyor.



WhatsApp’ten her gün 100 milyar mesaj atılıyor, her gün 100 milyar!



Türkiye’de 50 milyon kişinin akıllı tabir edilen cep telefonu var.

Türk vatandaşları günde ortalama 8 saat internet kullanıyor.

Türk vatandaşları günde ortalama 3 saat sosyal medyada kalıyor.

Ebeveynine ait cep telefonundan internete giriş yapabilme yaşı 2’ye indi, sadece beş yıl önce anca 5 yaşındakiler becerebiliyordu.



E, hal böyleyken...

Genelge çıkarılmış, olaylara müdahale sırasında polisleri cep telefonuyla çekmek yasaklanmış, sosyal medyada yayınlamak suçmuş filan.



Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken, tek kanallı Trt dönemlerinde, belki mümkündü.

Artık imkansızdır.



Vatandaş gazeteciliğini yasaklayarak, vatandaşın haberleri duymasını önleyebileceğini zanneden zihniyetin... Aslında kendisi dünyadan bihaberdir!