23 Nisan deyince aklıma göz yaşartan çok şey gelir, biri de kiremittir...


Evet bildiğimiz, sıradan kiremit. Hani başımızı sokacak kiralık ya da kendimize ait bir damın çatısındaki... Yağmur, kar kafamıza düşmesin diye üzerini örten pişmiş topraktan yapılma malzeme var ya işte o kiremit...


23 Nisan 1920’de ilk meclis toplanacaktır meşhur binada. Fakat, tamamlanmamıştır henüz. Kiremitleri eksiktir. Bu yüzden, Ankaralı marangozlar kürsüyü yaparken, salonu aydınlatacak irice gaz lambası bir kahvehaneden sökülüp monte edilirken, Ulucanlar’da yapılan bir okul için Marsilya’dan getirilen kiremitler Meclis binasında kullanılır. Ancak yine de yetmez. 23 Nisan yaklaşırken millet sağdan soldan bulduğu, evinden söktüğü kiremitleri kucak kucak Ulus’a, meclise taşır. Yani bir millet ülkesinin çatısını oluşturacak meclisin kiremitlerini evinden söküp buraya yerleştirir.


Para da yoktur, altın da yoktur, silah da yoktur, mermi de yoktur, çorap da yoktur, postal da yoktur, kiremit de yoktur... Alabildiğine bir yoksulluk vardır.


Bu güzel 23 Nisan gününde ‘yoksulluk’ edebiyatı yapmayacağım, korkmayın.


Çünkü, bazı yoksulluklar aslında büyük zenginliktir. O zenginliğin kıymeti, bizdeki gibi 101 yıl sonra anlaşılır.


Peki niçin anlattım? Anlatayım...


İşte bu koşullarda toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde savaşmak, memleketi kurtarmak için para lazım olduğu tartışılır. Atatürk bir gün Celal Bayar’ı çağırır yanına der ki, “Celal sen bilirsin bu işleri, halktan askerimiz için elindeki iki dondan bir tanesini istesek...”


Sonra... “Tekali-i Milliye” Kanunu çıkarır Meclis. Kanunla, “Bedeli zaferden sonra ödenecektir” sözü ile para, yiyecek, çoraptan dona destek istenir. Millet, ağzındaki tek altın dişi bile götürüp kurtuluş için verir. Makbuzunu alır ama kesinlikle karşılık falan da beklemez.


Bu halkın ordusu, Atatürk’ün önderliğinde 1922’de İzmir’i Yunandan kurtardı. 1923’ün Ekim ayında İstanbul’daki son İngiliz askerleri de Türk Bayrağını’nı selamlayıp defolup gittiler. Halk beklemese de o günlerde başladı savaş için verdiği desteklerin geri ödemeleri... Çünkü, alırken Mustafa Kemal şart koydurmuştu kanun maddesiyle, “Bedeli zaferden sonra ödenecektir...” diye.


Halktan 6 milyon lirayı aşkın para ve diğer yardım toplanmıştı. Savaş biter bitmez, 1923 yılında yüzde 72’lik bölümü yani 4 milyon 340 bin 508 lirası ödendi. 24’te 1 milyon 145 bin 053 lirası daha ödendi. 1929 yılında ise halktan alınanların tamamı halka geri ödenmişti!


Şu anda bir saniyeliğine gözlerinizi kapatıp düşünün. Onca yoksulluk arasında ve gerçekten 7 düvelle savaşmışsınız. Halkınızdan askeriniz için ödünç ‘don’ istemişsiziniz... Zaferi söz verdiğiniz gibi kazanmışsınız ve yine söz verdiğiniz gibi savaş biter bitmez halka parasının büyük bölümünü geri ödemişsiniz...


Gözlerinizi ben açayım.


Bir dolar kaç Türk Lirası şimdi?


8 lira 30 kuruş!


Savaşın bittiği, padişahın kaçtığı, son İngiliz kırıntıları da İstanbul’dan ayrılırken dolar kaç lira peki? 1 lira 67 kuruş...


Milletin evinden kiremit söküp bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çatısını kurduğu, elindeki iki dondan birini askere vermesiyle savaş kazandığı tarihten 100 yıl sonra paramız pul olmuş yani.


Çıkıp, “O günün ekonomisiyle bugünün ekonomisi aynı mı, sermaye, yatırımlar, yapılanlar... O günkü dolar kuru ile bugün karşılaştırılabilir mi?’ diyebilir birileri. Evet bir değil... 2021 yılında ‘kurtuluş’ savaşından çıkmadı Türkiye. Savaştan çıkan 1920’lerin Türkiyesi’nde mesela, 1930’a kadar 201 anonim şirket kurulmuş. Bunlardan 66’sında yabancı sermaye var.


Gaz şirketleri, çimento fabrikaları, demiryolu yatırımları, dokuma fabrikaları, otomobil şirketleri, bankalar, başta kömür ve diğer madencilik yatırımları, Japonlar’ın kurduğu ipekli dokuma fabrikası, ilaç fabrikaları, çikolata fabrikası, büyük çırçır fabrikaları, plak fabrikaları, kimya şirketleri kuruldu art arda. Dünyaya en az bugünkü Türkiye kadar açık Genç Cumhuriyet’in ekonomisi...


Zengin değil belki ama içeride milletinin, dışarıda yatırımcının güvendiği bir ülke...


Siz, doların bu kadar yükselmesinin nedenini sadece maddiyat olarak mı görüyorsunuz hala? Ekonominin ilk şartı maddiyat değildir. Güvendir... 128 milyar dolardan çoook önce güven buharlaştı bu ülkede.


AKP’ye yıllardır oy verip iktidarda tutan milyonlar bile güvenmiyor onun ekonomisine. Ne yapıyor, ilk fırsatta 50 lirasını, 100 lirasını bozdurup dolar alıyor, altına yatırıyor.


Ülkenin ekonomisini bu hale getiren ‘büyük ekonomistlerimiz’ de maharetmiş gibi ne diyor? “128 milyar doların 30 milyar küsuru ile yabancı sermaye çıkış yaptı! Gerisiyle de vatandaş dolar aldı, altın aldı...”


Kasan tam takır bırakılmış. Sen de kendini güvensiz hissediyorsun! O yüzden ABD soykırım sakızını da çiğner, uçak projesinden de atar! Putin’in kafası kızar ‘turist murist göndermiyorum’ der, gıkını bile çıkaramazsın.


Bugün 23 Nisan... Milletin güveni uçmuş, maalesef neşe dolmuyor insan...