Bir şeyin beğenildiğini, onaylandığını anlatmak için el çırpma, kargış sözcüğünün karşıtıdır alkış.


Alkışlama eyleminin gücü ve süresi, bizi bu hareketi yapmaya yönelten şeyin gücüyle doğru orantılıdır.


Mesela, patronunuz toplar bütün çalışanları ve şöyle der: Düşündüm taşındım, maaşlarda yüzde 80 zam yapmaya karar verdim! Çalışanlar ne yapar bu durumda? Avuçları patlayana kadar alkışlarlar. Zam oranı yüzde 80, alkış oranı yüzde 80...


Bir yandan alkışlayıp bir yandan ayağa fırlayıp, ‘bravoooo’ diye bağırabiliriz.


Ellerimizi hülooo diye havaya kaldırıp, avuçlarımızı birbirine yükseklerde çırpıştırabiliriz.


Laf olsun torba dolsun şeklinde iki tık tık bir şık şık yapıp yasak savabiliriz.


Herkes alkışlarken, biz mış gibi yapabiliriz.


Taa Roma döneminden bu yana yapıyoruz şak şak işini.


Türkiye’nin ilk tiyatro sanatçılarından büyük oyuncu rahmetli Hazım Körmükçü’nün çok güzel bir alkış hikayesi anlatılır. Körmükçü, oturduğu binanın apartman görevlisi Recep efendiye kapalı gişe oynayan oyun için bilet verir. Ertesi sabah Recep efendi kapıyı çalar, ekmek ve süt getirmiştir. Körmükçü kapıyı açınca, “Recep beğendin mi oyunu” diye sorar. Recep, “Beğendim beyim” der. Körmükçü, “Peki alkışladın mı” der. Recep efendi, “Estağfurullah beyim, sizi alkışlamak benim ne haddime” der...


Alkış, gerçek sanatçıların havası suyu, onu daha iyiye, daha ileriye götüren enerjisidir. Moda deyimle feedback yani geri bildirimdir bir bakıma alkış...


Sanatın dışında da alkış vardır. Tuttuğun takım gol atar alkışlarsın çılgınca. Çocuğun tay tay yaparak ilk adımını atar, alkışlarsın sevinçle. Memlekete çok yararlı işler yapmış birini son yolculuğuna uğurlarken ne diyeceğini bilemezsin, acıyla alkışlarsın o yeri dolmaz kaybı. Bir oğlan sünnet olur, canı fena yanar sen oradakilerle birlikte, oldu da bitti deyip alkışlarsın anlamsız.


Meslek erbabı siyasetçi de çok sever alkışı. Sanatçı gibi onun ruhunun gıdası değildir alkış, şekil değiştirmiştir. ‘A’ der mesela, alkışlanır. Bir gün ‘gak’ der alkış, başka gün ‘guk’ der alkış... Sakin sakin konuşurken sesi çatallaşıp bağırıverir, alkış! Üst perdeden bağırırken aniden susup, biraz bekler ve ağır ağır bir sağa bir sola bakar, yine alkış... Öfkelenir, ki hitabet sanatıdır alkışlanır! Balkondan konuşur, herkesi kucaklar alkış.


Siyaset işinde alkış ‘onay’ demektir. Partili siyaset erbabı bir şey söyler, partililer alkışlarıyla onay verir.


Ne ka alkış, o ka onaydır!


Demokrasinin olmazsa olmazları, partilerde bu ‘onay alkış’ meselesi pek demokrat değildir, adeta otomatiğe bağlanmıştır.


Senin partilin ne yaparsa yapsın ya da yapmasın alkışlayacaksındır.


Alkışlarsan bizden, alkışlamazsan karşı taraftansındır.


128 milyarda bir de olsa, farklı bir şeyler olabilir siyaset alkışında. En son örnek AKP’de yaşanıyor. Gerçi yaşanıyor mu, yaşanmıyor mu henüz kesinleşmedi ama dedikodusu bile yeter!


Bir haber çıktı. Sedat Peker’in, içişleri bakanına yönelik iddiaları AKP’li bazı milletvekillerini rahatsız etmiş. Sayıları 15 kadar olan bu vekiller, bir şeyler yapılmasının uygun olacağını aralarında konuşup, düşüncelerini AKP Genel Başkanı’na iletme kararı almışlar. Kararı cümbür cemaat değil, bir sözcü belirleyerek yapmayı uygun bulmuşlar.


Meğer AKP’de ‘gürültülü bir sessizlik’ varmış.


Doğruysa bu, “Bu oyunu hiç beğenmedim. İçişleri bakanını alkışlamayı kestim, çünkü olanları onaylamıyorum” demektir.


Doğru değilmiş ama!


AKP’den anında ürkek bir açıklama geldi. Şöyle denildi: “15 milletvekili rahatsız haberi yalan...” Yani, ortada rahatsızlık verecek bir durum yok...


Açıklamanın ışığında anladığımız şu: 15 milletvekili de diğer arkadaşları gibi oyunu alkışlamaya devam ediyor hala...