Bakkala elimizde boş bir kapla gider tepsi yoğurdu alırdık. O zamanlar açık yoğurt vardı sadece. Bakkal terazide önce boş kabın darasını alır, sonra da ne kadar istiyorsak o kadar yoğurt tartardı. Üzerine de eve gidene kadar toz gelmesin diye yağlı kağıt koyar, yoğurdun parasını da veresiye defterine yazardı.

Bir keresinde yoğurdu almış eve dönüyordum. Benden büyük iki çocuk konuşuyorlardı. Tam önlerinden geçiyordum ki biri, “tabağın altında para var” dedi. Para mı? Çocuk aklı işte, tabağı anında ters çevirip altına baktım! Yoğurt ayaklarıma ve yere döküldü tabi... Onlar çok güldü, bense ağlaya ağlaya eve gittim.

Birkaç kez daha aynı ‘şakayı’ yaptılar. Yer miyim? Önlerinde bakmadım hemen, köşeyi dönünce baktım! Yine döküldü tabi... Sonra? Köşeyi dönünce bile bakmadım. Eve varınca tabağı dikkatlice tutup başımın üstüne kaldırıp baktım! Her defasında para mara yoktu... Akıllandım zamanla, yoğurdu dökmemeyi bir şekilde öğrendim!

Bu “tabağın altında para var” oyunu size de tanıdık gelmiyor mu? Ben mesela çok benzetiyorum çocukluğumuzun o ‘saf’ zamanlarını günümüzün Türkiye’sine ve temiz temiz kendi halinde yaşamaya çalışan milyonların durumuna.

***

Emekliye bayram parası 100 lira.

Açlık sınırı 2 bin 830, asgari ücret 2 bin 825 lira! 

Türk lirası dolar-euro karşısında rekor kırıp eridi. 1 dolar 8 lira 59 kuruş!

1 gram altın 519 lira.

Bu mevsimde 1 kilo taze fasulye 12, bezelye 10 lira.

Bebek bezi en ucuzu, en küçüğü, en azı 40 lira.

1 kilo günlük süt 10 lira!

1 litre benzin İstanbul’da 7 lira 74 kuruş.

8 bin 426 yeni vaka, 183 yeni vefat ve artık aramızda olmayan çoğu koronadan değil ‘ihmalden’ yitirilen 46 bin 970 can!

Okullar kapalı, öğretmenler hala aşısız. Milyonlarca çocuğun bir yılı çalınmış.

12 milyon işsiz ve ne yapacağını bilemeyen çaresiz.

Kendi bakanlığına kendi şirketinden mal satıp ortadan toz olan bakan.

Ballı işler, iki, bazen üç, bazen dört ayrı yerden alınan maaşları cebe indirenler.

Lüks araç konvoylarıyla cuma namazına gidenler.

Kendilerini bu ülkede ağaç kovuğundan çıkmış gibi hissedip canlarına kıyanlar...

***

Derdimiz boyumuzu aştı. Boğuluyoruz resmen. 

Tam milletten ‘gulu gulu’ diye çırpınma sesleri geliyor.

Birileri, “Aa bak tabağın altında para var” diyor bize. Safça inanıp, tabağı anında çeviriyoruz. Yere dökülen yoğurdu değil ama dünyanın en büyük doğalgaz rezervi keşfini görüp sevindirik oluyoruz!

Ardımızdan gülüyorlardır ‘ucuzlayacağına’ inanıp, doğalgazık faturalarına bu yoklukta kuzu kuzu çuvalla para ödememize.

FETÖ gibi bir zamanlar ‘ne istedi de verilmedi’ düzeyindeki Sedat Peker 24 gün boyunca 7 videoluk dizi yaptı. Neler çıktı ortaya neler. Ama iktidardan çıt çıkmadı!

Millet duyup öğrendikleriyle ne yapacağını bilemezken aniden “tabağın altında para var” dedi birileri. 

Saf ve temiz kalpli millet ne yapsın, çevirdi tabağı aynen. Tabağın altından bu kez ne çıktı peki? Dur daha sen, bunlar iyi günleriniz...

İçişleri bakanı bizzat kendisi, iktidarın borazanı TRT’de canlı yayında söyledi, “Sedat Peker’den her ay 10 bin dolar alan siyasetçi var” diye. Meraklanan millet kim bu siyasetçi, hangi partiden diye homurdanmaya başlayınca, AKP sözcüsü Ömer Çelik çıktı, “tabağın altında para var” der gibi “Elinde belgesi, bilgisi olanlar yargı kurumlarına başvursun” dedi! Altında belge vardır diye hem yoğurdu döktük hem ağzımız bir karış açık kaldı. Yahu, “Peker’den her ay 10 bin dolar alıyor” diyen senin hükümetinin bakanı. Üstelik, bu tür konuları araştırıp ortaya çıkarması gereken içişleri bakanı! Ne belgesi, ne bilgisi?

Çocukken ilk yoğurdumu yerlere dökmüş, arkamdan gülünürken tırıs tırıs eve gidişimi anımsadım! Şimdi bizim durumumuzun o günden ne farkı var?

Millet bu kötü şakaları daha kaç kez yer... Kaç kez, bir umut tabağını ters çevirip yoğurdunu gerçekleri, çoluğun çocuğun geleceğini sokağa döker bilemem.

Ama kendimden biliyorum, enayi yoğurduna illaki önlem alıyor insan.