13 milyar liralık bütçesiyle 7 bakanlıktan daha zengin Diyanet’te ‘din ve parti’ işleri fena karışmış vaziyette! Biri, ‘Ben Cumhurbaşkanı’nın sendikasıyım’ diyor, diğeri ‘diyanette ikna odaları kurdular’ diyor. Kimi ‘fabrika ayarlarına döndüreceğiz” derken, öteki ‘AKP’nin arka bahçesi olmayacağız’ diyene kızıyor. Kimi diğerini ‘FETÖ artığı’ olmakla itham ediyor, biri öbürünü ‘efendilerini pazarlamakla’ suçluyor... Yenir yutulur şeyler değil. Bunları söyleyenler kim peki? Diyanet işlerinin binlerce çalışanının üye olduğu 22 ayrı sendika başkanı. Özellikle de üye sayısı en fazla olan 9 sendika...


Diyanet-Sen üye sayısı 83 bin 730, Türk Diyanet Vakfı-Sen üye sayısı 13 bin 213, Diva-Sen üye sayısı 6 bin 92, Din-Bir-Sen üye sayısı 3 bin 906, Bağımsız Diyanet-Sen üye sayısı 1476, Mil Diyanet-Sen üye sayısı 959, Diyanet Bir-Sen üye sayısı 837, Diyanet Birlik-Sen üye sayısı 519, Vefa-Sen üye sayısı 476...


Toplayınca 111 bin 208 sendikalı çalışan ediyor. Diyanet işine emek verenler örgütlü olmayı iyi biliyor, başka sektörlerdeki gibi sendikalı olunca ‘işten atılmak’ gibi bir korkuları da yok. İsteyen sendikalı oluyor, isteyen sendika değiştiriyor. Hatta bugünlerde üye kapma yarışı yaşanıyor. Çünkü, mayıs ayında sayıya göre ‘temsil yetkisi’ olan sendika belirlenecek. 83 bin üyesi ile Diyanet’in en büyüğü Diyanet-Sen’in internet sayfasına bakılırsa tek dert var, sözleşmeli çalışanların kadroya alınması... Kadro işi mühim herkes çaba harcıyor.


Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Ali Güldemir, işveren Diyanet İşleri ama, sözleşmeliler konusunu “Cumhurbaşkanımıza ilettik... AK Parti ile diyalog içindeyiz...” şeklinde yürütüyor. Taktiği işi yukarılardan bitirmek!


Diyanette kıyamet, tam da buradan kopuyor! Üye sayısı açısından 3. sıradaki Diva-Sen Genel Başkanı Mustafa Çopursuz çok sinirli. Veryansın ediyor Diyanet-Sen başkanına:


“Bir zamanlar üniversitelerin girişinde başörtülü kızlar için ikna odaları kurulurdu. Ne oldu? Kin ve nefret duygusu devam ediyor. Günümüzde sendikacılıkta aynı seanslar uygulanıyor. Müdür odaları, birim başkanlarının odaları ikna odası olarak kullanılmaya başlandı! Yetkili sendikanın aklı evvel başkan ve terapistleri odalara çağrılan çalışanları absürt telkinlerle kendi sendikalarına üye yapmaya çalışıyor.


İkna için kullandıkları cümleler ise, ‘Biz hükümetin ve Cumhurbaşkanı’nın sendikasıyız. Diğerleri muhalif!’ Haydaaa, sen sendikacılık mı yapıyorsun siyasi partiye üye mi kazandırıyorsun? Ey kendilerini hükümetin ve Cumhurbaşkanı’nın sendikası olarak lanse edip ikna odaları kuran zavallılar, aklınızı başınıza devşirin ve çalışanları rahat bırakın...”


Diyanet sendikaları arasında 4. olan Din-Birsen de kavgada tarafını belli etmiş. Memur Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın, “AK Parti’nin arka bahçesi değiliz” açıklamasına Din-Birsen başkanı Yusuf Özdemir tepki gösteriyor, “Davayı satanları tarih affetmez” diyor! Devlet memuru olarak sözünü ettiği “Dini dava mı parti davası mı” anlaşılamıyor.


Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal da ‘üye kapma’ konusunda çıkış yapanlardan. Bir açıklamasında, “Kendileri gibi düşünmeyen, el etek öpmeyenlere tahammülleri olmayan bu güruh şimdi de sendikamız üyelerini istifa ettirmenin peşinde. Vakıf-Sen’e üye olanlar bir göreve gelemez diyenler FETÖ artığıdır” diyor. Eyvah eyvah...


Bağımsız Diyanet-Sen bu savaşta farklı bir adım atmış. Tartışmaya girmek yerine resmi internet sitesinde, doğrudan “Diğer sendikalardan çekilme, istifa” formu hazırlamış. Çıktısını alıp imzalıyorsun. Temiz iş...


Mil-Diyanet Sen Genel Başkanı Celaleddin Gül kavgaya kafa göz girenlerden. Manifesto yayınlamış, “Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği ‘94 ruhu’ söylemini bizler de sendikacılık için dillendirerek ‘fabrika ayarlarına’ dönüş gayreti gösteriyoruz” diyor. Neyin fabrika ayarlarına döneceği tam belli olmuyor!


Diyanet Birlik-Sen Genel Başkanı Kenan Ak, isim vermiyor ama kavga çıkarır sözleri: “Bir de ‘adamın adamı’ olan tipler var. Bunlar kendi varlıklarıyla ispat-ı vücut etme yeteneğini kaybetmiş kişiliksizlerdir. Efendileri yükseldiğinde onun emrine amade olanlar, adamın adamları ömürlerini efendilerini pazarlamakla geçirirler...” Efendi kim, adam kim, adamın adamı kim insan merak ediyor.


Hocaefendi vaaz verirken, müezzin ezan okurken, imam namaz kıldırırken aklının bir köşesinde bugünlerde bu siyasi hır gür var. Kavga büyük, sözler sert... Biz söylesek mahkemeye düşeriz. İş hak aramayı çoktan geçmiş sendikalarda, tek partiye kim daha yakın işine dönmüş...


Ben de bu toz duman arasında diyanet çalışanlarının en çok itibar gösterdiği Diyanet-Sen’in sitesini inceledim. Üyelerin maaş, özlük hakları, sosyal olanakları, gelecek kaygıları gibi sorunların tamamını çözmüşler sanırım! Dert edip kafa yordukları konular şöyle:


Fesat sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı çok iyi oldu. Teşekkürler sayın Cumhurbaşkanım..


Show TV’de Güldür Güldür programına tepki... Sarığımızı cübbemizi rahat bırakın.


Ekrem İmamoğlu’nun Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine destek verip, cuma hutbesini eleştirmesini şiddetle kınama: Sen işine bak...


Milli Piyango’nun Çanakkale Zaferi dolayısıyla özel çekiliş yapmasına tepki: Kumarda şehitleri kullanma.


Anayasa’da islam olsun diyen Ayasofya baş imamı Boynukalın’a tam destek.


Sevgililer Günü’ne tepki: Sevginizi Aziz Valentine Günü ile kirletmeyin...


Allah selamet versin... ‘Cumhurbaşkanının sendikasıyız’ diyenler mi güçlü çıkacak, ‘ikna odaları kurdular’ diyenler mi? Koronavirüs ve memleketin türlü sorunlarına dalınca, hoca efendiler arasında olup biteni kaçırmışız. Meğer asıl olay diyanetteymiş... Dualı beddualı savaşın sonunu ‘Mevlam neylerse güzel eyler’ deyip bekleyip göreceğiz.