Doktor hastasının şikayetlerini iyice dinleyip notlar tuttu. Tanıyı çoktan koymuştu aslında yine de tane tane anlattı durumu hastaya:

“Acemi bir şoförün yanında oturduğunuzu hayal edin. Yol boyunca, hele o yol da kıvrımlı bükümlü bir yolsa ne yaparsınız? Gözünüzü bir an olsun kırpmadan yola bakar, sık sık sağ ayağınızla fren pedalı varmış gibi ona basarsınız. Sanki direksiyon sizdeymiş, tam uçuruma doğru giderken son anda kırar gibi hareketler yaparsınız. Varacağınız yere ulaştığınızda ise üzerinizden kamyon geçmiş gibi olur. Omuzlarınız, başınız, kaslarınız her yanınız ağrır... Stres, kaygı, gerilim ve öfkeye bağlı kas ağrısının nasıl geliştiğini bilmem anlatabildim mi?”

Hasta, başını emme basma tulumba misali aşağı yukarı sallayarak ‘gayet iyi anlaşıldı’ işareti yaparken, doktor konuşmasını sürdürdü:

“Hangi gerilim, hangi stres kas kaynaklı psikosomatik ağrıya neden peki? İstenmeyen bir duygunun uzamış bir şekilde ifade edilmemesi, yani dışa vurulamayan her türlü duygu! Mesela, geciken ev kirasını iki de bir hatırlatan ev sahibinin kapıya gelen sevimsiz oğlu, arabanın ödenmeyen taksitleri, salgın yüzünden dükkanın hala kapalı oluşu, biriken faturalar ve bütün bunlara sizin sesinizi çıkaramama haliniz...”

Hasta gözleri dolarak dinlediği doktoru nasıl onaylayacağını bilemezken, doktor pat diye o an ki halini söyleyerek son vuruşu yapar:

“Örneğin ben konuşurken şu anda siz dişlerinizi çok fena sıkıyorsunuz. Gıcırtısı bana kadar geliyor. Neredeyse kırıcaksınız dişlerinizi... Hastalığınız da işte tam bu, diş sıkma yani Bruksizm...”

***


Türkiye’de zaten çok fazla karşılaşılan bir hastalıktı, tavan yaptı son 1.5 yıldır. Artık büyük küçük dişimizi sıkıp, gece gündüz gıcırdatır hale geldik! Çoğu kez bu hastalık diş hekimlerinin alanı gibi gözükse de sorunun altında insan psikolojisi yatar. Psikologlar diş sıkan hastayı ‘öfkelendiren’ olaylara ve hastanın ‘hayal kırıklıklarına’ ciddiyetle bakar.

Sizin anlayacağınız, yaşatılan stres memleketin fena halde çenesine ve ruhuna vurdu!

Tedavisi yok mu? Elbette var... İşleri bozulan bir esnaf için mesela, işlerin düzelmesiyle ve bir iki basit öneri ile son bulabiliyor. İş yoksa, aş yoksa, ödenmeyen fatura çoksa, eldeki avuçtaki bittiyse, işler düzelmiyorsa tedavisi zor!

Diş sıkmaya karşı kocakarı ilaçları önerenler de var. Sıcak bir şeyler bastırın çenenize, kedi otu çayı, lavanta çayı, zerdeçallı süt için, en bedavası ise derin derin nefes alın... Deneyin isterseniz.

***


Koronavirüs konuşması yaparken geçen sene Nisan ayında ne demişti partili Cumhurbaşkanımız, “Tedbirler devam edecek. Bir süre daha dişimizi sıkacağız. Aksi halde ağır kayıplar veririz..”

2020’nin Mart ayında Bakan Koca, diş sıktırmadan, “Bilim kurulumuzun öngörüsü bu yöndedir. Bu hastalık daha çok bir kış enfeksiyonu. Tedbir alırsak, yayılmayı önlersek, büyük olasılıkla 2 ayda hayat normale döner” demişti.

Bakandan bir ay sonra bilim kurulu üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz ‘diş sıktırıp’, “Önümüzdeki iki haftanın çok kritik olduğunu düşünüyorum. Bir süre daha dişimizi sıkarsak haziran ayında bir miktar nefes alacağımızı umuyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı ve diğerleri ‘dişinizi sıkın’ diyordu da hiç biri paradan, nasıl geçineceğimizden söz etmiyordu. Dediklerini yaptık. Açtılar açıldık, kapattılar kapandık. Doldurun dediler, lebalep yaptık. Nasıl istiyorlarsa dişimizi öyle sıktık. Turkuaz tabloya giremeyenler ve ‘yeter artık’ deyip kendi canlarına kıyanlar hariç 43 bini geçti yine de can kayıplarımız.

2021 oldu. Nisan’ın sonuna doğru nihayet ‘tam diş sıkma’ dönemine geçildi, yine kapandık! Kapanmada canımızın sıkıldığını düşünmüş olmalı ki ‘bana göre suç’ maddesini Türk hukuk sistemine kazandıran içişleri bakanı Süleyman Soylu geçen gün şunu dedi: “Tam kapanmada toplam 7 günümüz daha var. Çocuklarımız ve yarınlarımız için dişinizi biraz daha sıkın...”

“Koronavirüs aşısı randevusu alıp gelmeyenler oluyor. Biz de onların aşılarını, oradaki vatandaşa yapıyoruz” diyen, ama “Oradaki vatandaş dedikleriniz seçilmiş AKP’liler olmasın” sorularına yanıt veremeyen AKP Siyasi Erdem ve Etik Kurulu başkanı prof. dr. Kemalettin Aydın da moral verirken şiir gibi konuştu. Dedi ki, “Lütfen biraz daha dişimizi sıkalım. Güzel günler yakın, yakını daha yakın yapmak için ha gayret...”

Aslında Türk milletine ‘dişini sık’ demek ayıp... Yıllardır neler gördü, neler tehlikeler yaşadı bu millet sizin acemi şoförlüğünüzde, hep dişini sıktı zaten.

Milyonluk sayısız makam araçlarınıza bakıp bakıp dişini sıktı insanlar. Bir Allah’ın kulu da madem onlar sıkıyor, ben de iniyorum arabadan mı dedi?

Kendi maaşına damlalıkla zam gelirken ‘şanslı yandaşların’ üçer beşer maaş almasına fena diş sıkıyor.

‘Çocuğumu okutacağım’ derken ağzında diş kalmayan yurttaş, üniversite bitiren ama hala bir iş bulamadığı için ona harçlık vermesine mecburen ‘damağını’ sıkıyor.

Koronavirüs başladığından beri ‘ölümcül olabilir’ uyarılarına rağmen şakır şakır kullanılan ‘hidroksiklorokin ilacının’ tedavi rehberinden pat diye çıkarılmasına diş sıkıyor.

Hiçbir destek verilmeden kapanan dükkanlarıyla birlikte dımdızlak kalmasına rağmen diş sıkıyor.

Bu ülkenin tüyü bitmeyenleri bile diş sıkmayı öğrendi çoktan. İnternet, bilgisayar, tablet olmadığı için aylardır EBA’ya giremeyen yüzbinlerce çocuğun ne yaptığını sanıyorsun!

Çarşıda pazarda fiyatlara yetişemeyen milyonlar neresini sıkıyor acaba?

Yurttaşa gelince ellerin titrediği,  iş 5 müteahhite gelince desteğin aksamamasına diş sıkıyor.

Cebindeki son 10 lirası ile 1 liralık ekmek kuyruğundaki gariban diş sıkıyor.

Emekli kendisine reva gördüğünüz 100 liraya diş sıkıyor.

Sen yurttaşına sahip çık. Onu darda, parasız, çürümek üzere olan patatese muhtaç bırakma. O zaman ‘dişini sık’ de... Bunları yapmıyorsan, hiç olmazsa ‘dişini sık’ ve bir şey deme...

Ya da, İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden Prof. Dr. Serhat Yalçın gibi bilimsel gerçekleri söyleyenleri dinleyin... Dinleyin de, Türk insanının dişlerine ne olduğunu öğrenin:

“Toplumuzda zaten sıkça görülen diş sıkma problemi, özellikle pandemi döneminde ortaya çıkan psikolojik baskı ile birlikte daha fazla yaşanmaya başladı. Bugüne kadar hiç görmediğimiz oranlarda sağlam dişlerde kırık oluşumuna rastlıyoruz...”

Dua edin. Hep azıcık ama sadece hakkını istiyor bu millet. Sabır taşı gibi çaaat diye kırılan dişlerinin parasını istese ne yaparsınız acaba?