Bu toprakların gizli dertlerinin başında şakşakçılık gelir...

Tarihimizin her aşamasında vardırlar. Padişahların da derdiydi, demokrasi geldi onlar yine var. Alkışlarlar, omuzlarda taşırlar. Nereye gitsen baş tacısındır. Yalnız kaldığında hafif şaşırarak ‘ben neymişim’ dedirttiler...

Bu toprakların şakşakçıları gizli örgüt gibidir. Hiç konuşmadan, yazışmadan, telefonlaşmadan duman bile kullanmadan anlaşırlar. Tek bir haberleşme araçları vardır: Çıkarları...

Senin bir koltuğun, onların da görülecek bir iş ihtimali vardır. Olay bu kadar basittir.

Şakşakçılara kuyruğu bir kaptırdın mı yandı gülüm keten helva...

Daha geçenlerde gündeme geldi. Numan Kurtulmuş, AKP genel başkan vekili olarak gittiği Gaziantep’te, Gaziantep Üniversitesi’ni ziyaret etti. Orada çekilen bir fotoğraf olay oldu. Fotoğrafta, Kurtulmuş rektörün makam koltuğunda oturuyor, o makamın sahibi Gaziantep Üniversitesi rektörü prof. dr. Arif Özaydın, elleri önde bağlı saygı ile ayakta duruyordu.

O gün herkes Kurtulmuş’u ayıpladı, eleştirdi. 

Bense aman dedim Numan Abi, dikkat et!

18 Şubat’ta aşağı yukarı bunları yazmışım... AKP’nin Numan abisiydi, dinlemedi bizi tabi.

***

Mevzu sadece Numan Kurtulmuş değil. Bize ne... Yıllardır bizsiz de gayet güzel idare ediyor. Aynen devam etsin bence...

Koltuk hikayelerindeki asıl mesele kıssadan hisse!

Bir koltuk, koltukta oturan biri de varsa, şakşakçılar da oradadır mutlaka.

Utanıp sıkılmaları yoktur, etikmiş metikmiş vız gelir tırıs gider.

Sokakta yürürken, ziyarette, kahve içerken, toplantıda, taziye evinde ya da tabut başında ve hatta caminin içinde bile ‘elde senin koltuk’ şakşakçılar çıkar karşına.

Hele bir de koltuk sahibi, ‘bu ne be kardeşim, bırakın işimi yapayım’ dememişse hiç, gölgesi olurlar! Fizan’a gitse, çıkarları için koltuğu oraya taşırlar...

En son camiye koltuk taşıdılar işte!

Hani, Allah’ın huzurunda her canlının eşit olduğu, olması gereken o kutsal mekana!

Şatafatlı ve saraylara layık koltuk Fatih Camii’nin orta yerine kuruldu. Ki, 1470 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Fatih Camii’ne Sultan Mehmet için bile koltuk konulmamıştı! O da tüm inananlar gibi bu camiye geldiğinde yere diz çöküp Yaradan’ın huzurunda boynunu bükmüştü!

Camiye taşınan o koltukta AKP genel başkan vekili olarak Numan Kurtulmuş başköşeye yerleşti. Koltuk büyük, başköşe bol olduğu için diğerlerine de AKP’liler yayıldı.

Hadi onlar koltuklara alışkın AKP’lilerdi de, organizasyonu yapan İstanbul müftülüğü yetkilileri de oturdu rahat koltuğa. Onların oturması ise ‘amirin yasakladığı’ şeyi delmekti!

Çünkü Aralık 2019’da diyanet işleri başkanı Ali Erbaş genelge yayınlanmıştı. Genelgede şunlar yazılıydı: “Cami ve mescitlerde ima ile namaz kılan yaşlılar için hazırlanan sabit oturaklar kaldırılacaktır...”

Hatta diyanet işleri başkanı bu genelge ile yetinmemiş olacak ki getirilen yasak konusunda milleti şöyle aydınlattı: “Namazı saflarda ayrı bir bölümde sandalyeler, tabureler ya da birtakım yere sabitlenmiş sıralar üzerinde kıldığınız zaman camiye uymayan, başka dinlerin ibadet alanlarını hatırlatan görüntüler ortaya çıkıyor...”

Profesör Kurtulmuş’un oturduğu koltukla ilgili olarak kendisi de bir profesör olan diyanet işleri başkanına soralım o zaman... 

Namaz kılarken güçlükle eğilip kalktıkları için yaşlı insanlar tabureye oturunca, ‘başka dinlerin ibadet alanına’ benzeyen camilerimiz, AKP’nin ileri gelenleri ile müftülük elemanları koltuğa oturunca neye benziyor peki?

***

Şakşakçılar ve şakşakçılık böyledir işte... Ağzını açmayıp yerleşirsen koltuğa, dümeni ellerine alırlar. Ne genelge dinlerler ne de yüzyıllardır uyulan gelenekleri... Ne Allah’ın evi derler ne de ayıp tanırlar. Koltuğu camiye taşırlar. Koltuğun ‘o anki’ sahibini de mum gibi üzerine oturturlar!