Hakkında idam fermanı olmasına rağmen kelle koltukta vatanı kurtaran Mustafa Kemal Atatürk’e salyalarını akıta akıta her fırsatta saldıranları,

Gözyumulduğu için vatanın kılcal damarlarına kadar neredeyse tüm kurumlarını salyalarıyla işgal eden FETÖ’cüleri,

Bu güzel ülkenin ormanlarını talan edip, yaylasına, ovasına, vadisine salyalarını akıta akıta HES kurmayı kafaya koyan, siyanürle altın çıkarmak isteyen, taş ocağı açmanın planlarını yapanları,

Bu ülke topraklarına, kahraman askerlerine yıllardır salyalarını saça saça saldıran, şehit eden PKK terör örgütünü,

Anadolu’da kendi halinde kardeşçe yaşama arzusundan bir an olsun sapmayan yurttaşları ‘bizden ve onlardan’ diye ayrıştırıcılık salyası ile kaplamaya çalışanları,

Çıkarları için salyalarını akıta akıta fırsat kollayanları,

Her daim mağdur edebiyatı yapıp salya sümük ağlayanları,

Çözülmesi gereken sorunları çözmeyip, üzerlerini icat ettikleri türlü salyalarla örtmeye çalışanları,

Eşine, sevgilisine kudurmuş gibi salyalarını saçarak saldırıp öldüren katilleri,

Ve daha nice salya akıtılan durumu tanıyor, görüyorduk ama bu deniz salyasını pek bilmiyorduk...

***


Bildiğimiz sadece şuydu, tanıdığımız tüm salyalılar gibi deniz salyası da aynı taktiği kullanıyordu!

Görüp boşverdikçe, adam sende, bi kerecikten bir şey olmaz dedikçe, üç maymunu oynadıkça, yetkililer görevini yapmadıkça, her türlü çirkinliği halının altına süpürdükçe; küçük küçük, yavaş yavaş ve sinsice hayatımıza girip Marmara’yı kapladı deniz salyası da...

Gidişata bakan, durumu sezenler ortada henüz salya malya yokken araştırmalarını paylaşıp bağırmaya başladılar. Kimse dinlemedi tabi.

Bir gün aniden birkaç noktada ortaya çıktı deniz salyası. Uzmanlar yine haykırdı, “Önlem alınmazsa daha kötü olacak” dedi. Duyan olmadı...

Sonra İstanbul’un bir sahilinde irileşti salya. “Canım geçer gider, büyütmeye gerek yok” denildi. Geçip gitmedi. O semtin sahili, bu semtin sahili artarak genişledi.

Önlemi çoktaaan alması gereken yetkililer, bakar kördüler... İstanbul kıyıları bitti, Marmara Denizi komple kaplandı.

Gün geldi, denizdeki kirliliği ölçecek cihaz batmadı dibe! Salyalar öylesine sardı her yanı.

Deniz bilimci, Marmara Denizi ve boğazlar uzmanı Prof. Dr. Cemal Saydam bu tehlikeyi yıllardır anlatıp, kimselere dinletemeyenlerden biri.  “Marmara Covid oldu. Nasıl koronavirüs bulaşan insan oksijen alamadığı için yaşamını yitiriyorsa, Marmara Denizi de tıpkı öyle oksijen alamıyor ve ölüyor” dedi.

“Durum tam bir felaket” dedi.

“Ergene havzasının bütün kirliliğini Marmara Denizi’ne vermeyin dedim. Dinlemediler. Bu havza Marmara’ya ekstra yük. Bardağı taşıran damla. Bu yükü acilen kesin” dedi.

“Marmara muhallebiye döndü, kesinlikle yüzülmez” dedi.

“Burası balıklar için göç yolu. Ege’den Karadeniz’e, Karadeniz’den Ege’ye giden balıkların yolunu kestik. Marmara’da balığı artık unutun” dedi...

***


Yıllardır yönettikleri İstanbul’da bağıra bağıra gelen tehlikeyi görmezden gelenler nihayet tatlı uykularından uyanıp karar almış! 4 Haziran’da “Salya Çalıştayı” yapılacak!

Marmara Denizi için baş sağlığı mesajımızı iletip, Prof. Dr. Cemal Saydam’ın son sözüyle bitirelim: “Önümüz yaz, salyalar bir de kokacak... Daha durun, bugünler iyi günlerimiz!”