Samsun, umut.

Ankara, merkez, milletin yüreği.

Afyon, Eskişehir zafer.

İzmir kurtuluş.

Çanakkale geçilmez, Urfa şanlı, Maraş kahraman.

Gaziantep, memleket aşkına şehit olmadığına üzülmek.

İstanbul, lokomatif, hem Asya hem Avrupa.

İzmir Pasaport, İstanbul Emirgan alışkanlık.

Caddebostan’daki Gülengül durağı, sırf isminden ötürü otobüsten indirir.

Sulukule, çalgı çengi.

Büyük Deliler, Küçük Deliler tıpkı biz.

Çanakkale Çıplak, bazen dımdızlak kalmak.

Ankara Olucak, illa benim dediğim olacak!

Şanlıurfa Öküzöldü, ortaklık bozuldu demek.

Hatay Şakşak, birini devamlı şakşaklamak. Bizde çok var.

Tunceli Vasgirt, sabrın sonu bir nevi bas git.

Kemalpaşa, Mustafakemalpaşa.

Tantana, malı götürürken çıkarılan yaygara.

Şirince, her karış toprağı, üstünde yaşayan insanı kuşu, çiçeği ağacı bambaşka.

Şereflikoçhisar, heybetli.

Kocatepe, gerektiğinde savaşa hep hazır.

Ceylanpınar, düş gibi çok güzel...

***

Bazıları şehir, bazıları ilçe, kimi kasaba, kimi köy, kimi bir semtinin adıdır ama hepsi ayrı ayrı bizi, Türkiye’yi anlatır.

Peki hiç düşündünüz mü, binaları en küçük sarsıntıyla içindekilere mezar olan, milyonların iş aş gelecek umutlarının yerle bir edildiği, gençlerin ihtiyar, yaşlıların düşkün hale geldiği, özgürlüğün lafta kaldığı, hak arayanın, deresini savunanın copla tanıştığı, adaletin mumla arandığı, gariban milletin ensesine vurup vurup lokmasının alındığı, milyonların uzayıp giden kuyruklarda devlete el açmak zorunda kaldığı, virüsün bile insan seçip kongre salonlarına uğramadığı, maske takmayana ceza kesilen, kendi bakanlığına kendi şirketinden mal satana teşekkür edilen, ruhu virane, kırık kalpler ülkesine dönen Türkiye’yi, en iyi memleketin hangi köşesinin adı anlatır?

Aklımda hep bir yer adı vardı. Geçenlerde kanıtlandı, üzülerek haklı çıktım kendi kendime...

***

Üzerine vazife olanı yapan genç, cesur, biat etmeyip sorgulayan Türkiye Cumhuriyeti’nin Savcısı, Eyüp Akbulut çıktı dedi ki, “Bize dayatılan maskeler ne kadar güvenli? Lebalep kongrelerde bulaşmayan virüs, sokakta maskesi olmayanı nasıl seçiyor? Haklarında bilimsel araştırmalar var, güvensiz ve tehlikeli madde içerdiği iddia ediliyor maskelerin. Üstelik takmayana ceza kesiliyor. Bu cezalar hukuksuz, makbuzlar çöp... Biliyorum işsiz kalacağım. Başıma dertler gelecek. Razıyım. Maskeler, cezalar ve aşılarla ilgili soruşturma başlatıyorum...”

Sen misin biat etmeyen, sen misin eski köyde icat çıkaran, sen misin susup oturmayan sallayıp başını maaşını almayan, sen misin iktidarı elinde tutanlara soru soran? Savcı olsan ne yazar deyip görevden aldılar Viranşehir Cumhuriyet Savcısı Eyüp Akbulut’u!

Bekliyordu böyle bir sonu... Ama onun da milyonlarca yurttaş gibi yüreğinin bir köşesinde sakladığı ‘ümidi’ vardı. Vatanı sevdiği, yurttaşlarını düşündüğü ve onlardan aldığı güçle sağa sola eğilmeden doğru bildiğini yaparken görevden alınması karşısında eminim viran oldu umutları! Ama ben size söyleyeyim. Bu savcılardan çok az var! Gün gelir arkanızdan işler çevirmeyeni, rüzgar nereden eserse essin ‘görevini yapanı’ herkese lazım olur...

Aklımdaki yerin adı Viranşehir’di...

Doğruyu söyleyenlerin dokuz köyden kovulduğu, düzgün insanların tek başlarına bırakılıp ‘sakıncalı’ damgası yediği, düşünüp öğrenmek yerine ezberletilen, sevmek yerine korkutulan, sarılmak yerine uzaklaştırılan, korumak yerine hoyratça harcanan güzel memleketimizin halini daha net, daha gözyaşartıcı anlatan başka bir yer adı var mı Allahaşkına!