AKP’liler 2002 yılında iktidara gelir gelmez her şehre hatta ilçelere bile üniversite kurmaya başladılar. Gerçi bazılarının ne binası ne sırası vardı. Hatta üniversitenin rektörü vardı masa koyacak yeri yoktu. Bazılarında rektör yoktu. Adı olan binası olmayan Ardahan Üniversitesi’nin rektörü kızdı, “Gerekirse çadırda üniversite kurarım” dedi. Kızılay Ardahan şubesine başvurdu. Alamadı ama. Çünkü Ardahan’da çadır bile yoktu!

Böyle başladı üniversite kurma işleri. Munzur Üniversitesi’nden Korkut Ata Üniversitesi’ne, Bitlis Eren Üniversitesi’nden Çankırı Karatekin Üniversitesi’ne kadar onlarca üniversite kuruldu. Tam sayıyı Erdoğan verdi: “Üniversitelerimiz 76’dan 207’ye, öğrenci sayımız 1 milyon 600 binden 8 milyon 400 bine çıktı. Türkiye, Avrupa’da üniversiteye erişim konusunda birinci...” 

Sayılar uçuyordu tamam da, ya o üniversitelerin durumu... Eğitim kaliteleri nasıldı, mezunları iş bulup önemli mevkilere gelebiliyor muydu? Bir uçuş vardı ama ters yöne!

Mardin Artuklu Üniversitesi rektörü Ahmet Ağırakça, “rektörler kep yerine sarık taksın” demişti. Üniversitesi Türkiye’de en başarısız ikinci üniversite oldu.

Cumhurbaşkanı rektör seçimlerini kaldırdı atamayı kendi yapıyor.

Rektörlerin üç yıllık profesör olma şartı kaldırılıp bazı isimler profesör yapıldı. Sonra bu şart geri getirildi! 

Üniversite öğrenci sayısı 8 milyon 400 bin olmuştu. Öğretim görevlisi sayısı 174 binde kaldı. Öğretim görevlisi başına 394 öğrenci düşüyor! Bu rakam İtalya’da 20, Macaristan’da 14...

Bilimsel yayınlarda intihal olaylarında Türkiye, Hindistan ve Nijerya’nın ardından dünya üçüncüsü oldu.

Dünyadaki üniversiteleri sıralama kuruluşu var, Webometrics. Türk üniversiteleriyle ilgili bilgi vermeyi kesti. Nedeni, bizim öğretim görevlilerinin bilimsel aşırmalarıydı.

Boğaziçi Üniversitesi bir araştırma yaptı. Yüksek lisans ve doktora tezlerinin yüzde 34’ünde ‘ağır intihal’ saptandı. Bunun açık adı: Bilimsel hırsızlıktı.

Yardımcı doçentlik kaldırıldı. Öğretim üyesi sayısı artarken bilimsel kalite düştü.

KPSS, YDS, TOEFL ve ÖSYM’de yapılan hırsızlıklar devletin kurumları tarafından bir bir ortaya çıkarılmıştı. Yabancı dil sınavı usulsüzlüğüyle ilgili iddaları incelemek için komisyon bile kuruldu. Son anda soruşturma rafa kalktı.

Akademik yükselme sınavlarında her türlü torpili, kayırmayı önleyip sigorta görevi yapan sözlü sınavlar kaldırıldı. Yükselmede önemli şart olan yabancı dil puanı düşürüldü. Gazetelerde öyle akademik ilanlar çıktı ki, ‘adrese teslim’di resmen.

Profesör yoktu, deneyimli öğretim üyesi azdı. Üniversitelerde bir şey çok arttı: Güvenlik görevlisi!

Disiplin ve cezalarla ilgili olarak Yüksek Öğretim Yasası’nda değişikliklere gidildi. Üniversite öğretim üyelerinin kaderi siyaset ve zihniyet kıskacına alındı. Akademik özgürlük lafta kaldı.

2007 ile 2016 yılları arası araştırıldı. Toplam 207 üniversitemizin tamamında intihal vardı. 

Harran Üniversitesi rektörü Ramazan Taşaltın televizyon programında, “Erdoğan’a itaat farz, karşı çıkmak haramdır” demişti.

Boğaziçi’nin başına gökten zembille indirilen Melih Bulu’nun tavsiyesi çok güldürdü: “Gençlere şiddetle önerim torpilden uzak durun. Bir işe hak ederek, bileğinizin hakkıyla girin!”

YÖK’e göre 36 rektörün uluslararası hakemli dergilerde hiç makalesi yoktu.

Celal Bayar Üniversitesi rektör yardımcısı Muzaffer Tepekaya bir sempozyumda Erdoğan’ı överken işin ucunu kaçırdı: “Bugün Atatürk kadar Erdoğan da sevilmektedir. Belki daha da fazla.”

Selçuk Üniversitesi rektörü Mustafa Şahin’in Erdoğan sevgisini çoktu. Genel seçim öncesi, “Konya durduğu yerde durur. Reisine ve ideallerine her zaman bağlıdır” dedi.

Çankırı Karatekin Üniversitesi rektörü Hasan Ayrancı şeffaftı. Sosyal medyasına yakasında AKP rozetli fotoğrafını koyup şunu yazdı: Sincan teşkilatımızın danışma toplantısına katıldık...

Artvin Çoruh Üniversitesi rektörü Fahrettin Tilki’nin AKP sevgisi taşıyordu. Seçimden sonra şunu yazdı: Ne yapsalar boş. Göklerden gelen bir karar vardır.

AKP’de vekil olamayanlara güzel işler bulunuyordu. Urfa vekilliği yapan, AKP MKYK üyesi Mazhar Bağlı’ya da bulundu. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi’ne rektör yapıldı...

Sonra şöyle bir şey oldu. Adana Büyükşehir Belediyesi şoför, ağır vasıta şoförü, büro elemanı, parklarda bakım, temizlik işlerinde çalışacak eleman bulmak için ilan verdi. 200 kişi alınacaktı. 52 bin kişi başvurdu. Bunların 45 bini ise çoğu AKP döneminde kurulup ‘sayıları ile övünülen’ üniversitelerden mezundu!

Adana’da başvuru yapan 45 bin üniversite mezunu ve memleketin diğer kentlerinde iş arayan milyonlar, o şanslı 200 arasına giremezlerse hiç üzülmeyecekler! Çünkü, Cumhurbaşkanları bu tür durumları öngörüp hazırladı onları. Şunu söyledi: “Efendim işsizlik var diyorlar. Olabilir... Her üniversiteyi bitiren iş sahibi olacak diye bir şey yok!”

Hem üniversiteyi şehrine kasabana kadar ayağına getirecek, hem de sana iş bulacak! Yok artık daha neler... Yüz üniversite verdiler size astarını istemeyin artık...