Antalya'da çevreci kimlikleriyle tanınan ve 2017 yılında evlerinde öldürülen Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu çiftinin kızları Emine Büyüknohutçu 5 yıldır hukuk mücadelesi veriyor. Cinayetin hemen ardından kendilerine karşı sindirme politikası başladığını söyleyen Büyüknohutçu süreci şöyle anlattı:

AİLECEK TEHDİT EDİLDİK

- Bütün aileye karşı sindirme politikası izledi. Benim şahsen aldığım telefonlar var, "bu işin peşini bırak" diye o dönem. "Bu işin peşini bırakmazsan kardeşini paçavraların önüne atacaklar" dediler. Daha sonra, "Kaz Dağları'ndan arıyoruz biz, çocuğum. Benim de bir tane evladım var. Ben orada görevliyim, bu işin peşini bırak bu işler pis işler. Bak ben bir baba olarak sana bunun uyarısını yapıyorum" gibi telefonlar aldık 4 yıl önce.

Emine Büyüknohutçu


- Dolayısıyla biraz elimizi eteğimizi çekmek zoru da kaldık. Elimizi eteğimizi esas olarak şu noktada çekmek durumunda kaldık, cinayetlerin hemen 15-20 gün sonrasında dönemin belediye başkanı, Sedat Peker'i bölgeye davet ederek, Finike Portakalı Festivali düzenlendi. Taşocağı bu festivale sponsor oldu. Babam da uzun süredir yöredeki portakal bahçelerini bu taşocağından yayılan tozlardan kurtarmaya çalışıyordu. Bu mücadele, çevrede bilinen bir olgu.

DELİLLER DİKKATE ALINMADI

Dava sürecinde toplanan delillerin dikkate alınmadığını söyleyen Büyüknohutçu, şöyle devam etti:

- Ardından derinleştirilmeyen bir dava söz konusu. Hiç bir delil dikkate alınmadı. Bizim sunduğumuz deliller dikkate alınmadı. Çok net bazı deliller vardı. Bunlar karalandı, yok edildi. Dikkate alınmadı. Bizim babamızın HTS kayıtları hala yok. Mahkeme anında talep etmemize, birkaç kez talep etmemize rağmen, önce günlük 15 HTS kaydı geldi. Ardında en az 3 aylık HTS kaydı talep etmemize rağmen bir başkasının HTS kayıtları geldi.

Ali Yamuç


- Bu durumlar bize hep davanın içerisinde gizli bir el olduğu şüphesini maalesef şüphesini taşıttırıyor. Cinayetlerden bu zamana geçen 5 yıldayız. Geçtiğimiz ay azmettiricinin dosyasını Yargıtay tarafından onaylandığını öğrendik. Şu an AYM başvurularımızı yapacağız. Başka bir sürece başlıyoruz aslında. Bu davanın peşini bırakacak falan değiliz.

EŞİ ŞU AN SERBEST

Cinayetten tutuklu Ali Yamuç'un yazdığı bir mektubun eşi Fatma Yamuç'un üzerinde üzerinde bulunduğunu da aktaran Büyüknohutçu, "Mektup üzerinde bulununca eşi de cinayete iştirakten gözaltına alındı. Daha sonra cezaevine yerleştirildi. Fakat dosyadaki tüm göstergeler Ali Yamuç'u işaret ettiği için eşi zaten cinayette iştirakten gözaltına alınması acemilik midir yoksa kötü niyet midir bilemiyorum. Şu an berat etti, serbest. Halbuki suç delilerini gizlemek, yardım ve yataklıktan yargılanmalıydı. Şu an dışarıda olmaması için. Daha dosyası açılırken bir hata var" diye konuştu.



"ÇAY İÇTİĞİ EVİN SAHİBİNİ TANIMAMASI BÜYÜK BİR ÇELİŞKİ"

Cinayetten iki gün önce ailesine ait arazide yangın çıkmasına da dikkat çeken Büyüknohutçu şu ayrıntıları verdi:

- Gece saat 3'te arazimizde yangın çıkıyor. Bu yangını, "Çıkın evden yanacaksınız" diye haber veren Ali Yamuç. Birlikte yangını söndürüyorlar. Babam ve annem de teşekkür etmek amacıyla, çaya davet ediyor. Ali ve eşi Fatma Yamuç çaya gidiyorlar. Çaylarını kahvelerini içiyorlar. Giderken de Ali, babamızdan para istiyor. Tabi ki Ali'nin anlatımları bunlar. Babam da yanında 300 lira gibi bir para varmış, tutup yarısını Ali'ye veriyor.

- Ali'nin daha sonraki ifadelerinde ise, 'çok daha fazlası vardı vermedi' diyor. Halbuki babamızın banka hareketlerinde bin lira bile çekecek durumda değildi. Kendisi emekli aylığı ile geçinen biriydi. Yangından iki gün sonra cinayetin haberini alıyoruz. O sırada Ali ve eşi Fatma Yamuç bizim oradaki komşularımızın evlerindeler. Çay içmeye gitmişler. Cinayet haberi gelince apar topar kalkıyorlar, 'Ali beyler öldürülmüş" diye aşağı iniyorlar. Aşağı inerlerken Fatma Yamuç, soruyor, 'hangi Ali beyler' diye. Halbuki iki gün önce o eve çay içmeye gittin. Bu da çok büyük bir çelişki bence.



"İNTİHARI KONUSUNDA ARAŞTIRMAMAMIZA İZİN VERİLMEDİ"

Cinayetten tutuklu Ali Yamuç'un cezaevinde intiharının şüpheli olduğunu da ekleyen Büyüknohutçu bu konuda da şunları anlattı:

- Ali Yamuç'un cezaevinde intiharı konusunda araştırmamamıza izin verilmedi. Ali Yamuç Alanya Cezaevi'ne naklini isterken 'benim güvenliğim yok' diye istiyor. Yani orasının güvenli olduğunu söylüyor. Can güvenliği olsun diye o cezaevine alıyorlar Ali Yamuç'u. Ardından orada ifadelerine devam ediyor. Annesine mektup yazıyor, "Anne, çıktığım son mahkemede her şeyi anlatacağım. Elim kana değmedi. Senin başını öne eğecek hiç bir şey yapmadım, her şeyin doğrusunu anlatacağım" diyor.

- Ardından bir dilekçe veriyor, "Beni buradan alın, Fethiye Cezaevi'ne sevk edin" diye. Yani orada da can güvenliği yok. Can güvenliği olsun diye alındığı cezaevinde can güvenliği yok. Adamın yaşamaya dair umudu var. Bu insan için 'intihar etti' diyoruz. Yaşamak istediği ortada değil mi. Ardından intihar etti haberini alıyoruz.

- Yapılan açıklamada, 'kendisini eşofman lastiği ile astı' dendi. Bizim annesi ile yaptığımız görüşmelerde, şöyle bir sonuca ulaştık. Çocuğunun otopsi tutanağını uzun süre vermemişler. Biz avukatımız Tuncay Koç aracılığı ile Alanya Cezaevi'nden zar zor uğraşarak aldık ve annesine teslim ettik.

- Annesine bu konuda ne düşünüyorsun diye sorduğumda, bana çıkardı eşofman iplerini gösterdi. Dedi ki, 'kendisini astığı eşofman ipleri burada' dedi. Çünkü cezaevinden şöyle bir talep gelmiş, 'Kıyafet getirin. Getirirken iplerini-lastiklerini çıkararak getirin, diğer türlü kabul etmiyoruz' denmiş Yani o cezaevini kimsenin ip ile girmesi yasak. Ayrıca teyzesinin de bana söylediği, 'ben Ali'nin cenazesini gördüm, bir tarafı beton sürtüğüydü.