Tayfun Kahraman, Gezi davasında hakkında 18 yıl hapis cezası verilen ve tutuklananlardan biri. Şehir plancısı ve TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul şubesi eski başkanı. Aynı zamanda 2019’da Ekrem İmamoğlu, İBB Başkanı seçildikten sonra İBB’de Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı görevine getirilmişti.

14 Mayıs aynı zamanda Tayfun Kahraman’ın doğum günü. Tayfun Kahraman’ın eşi Meriç Demir Kahraman ile hem karara dair neler düşündüğünü, hem gelen tepkileri hem de Tayfun Kahraman’ın cezaevinde yaşadıklarını konuştuk.

TELEFONDA DEFALARCA 'SAÇMALAMA' DEDİĞİMİ HATIRLIYORUM 

- Tayfun Kahraman’ın tutuklandığını öğrendiğinizde neler hissettiniz, ilk düşündüğünüz şeyler ne oldu?

Tayfun’un eşi, yoldaşı, meslektaşı ve kızımızın annesi olarak farklı farklı sıfatlarımla hissettiğim her şeyi tarif etmem bütünüyle mümkün değil ama Tayfun’a telefonda defalarca git gide yükselerek ‘saçmalama’ dediğimi hatırlıyorum. Çünkü bu hem Tayfun hem Can hem Mücella hem de diğer tüm arkadaşlar için son derece hukuksuz ve keyfi, bir o kadar da siyasi bir karar.

Karar demek bile hatalı zira ortada tespit edilmiş, delili sunulmuş tek bir suç yok. Bu hukuksuzluk karşısında Tayfun’dan ve arkadaşlarımızdan mahrum kalacak olmanın, Vera’ya olup biteni, onu ileride bu haksızlığa karşı aklına ve yüreğine birilerine karşı kin duyma tohumlarını ekmeden nasıl anlatacağımın şaşkınlığıyla, üzüntüsüyle, öfkesiyle muhtemelen bundan çok zaman sonra eteklerime dökülecek olan bir travma yaşadım.

Şüphesiz hepimiz insanız ve en sevdiğimiz yerden acıyor canımız ama mücadelemiz her üzüntüyü, her travmayı bastıracak, kendimde belki de normal şartlar altında bulamayacağım bir güç ve inançla besliyor beni ve bunu kaybetmeye hiç niyetim yok, niyetimiz yok.

Tayfun Kahraman, kararın açıklandığı gün kızı Vera'ya böyle veda etti.


- Duruşma öncesi Tayfun Kahraman’ın beklentisi neydi?

Adına beklenti demeyi uygun bulmuyorum, zira hepimizin beklediği şey delille ispat edilemeyecek suçların kimseye isnat edilmemesidir. Ancak, hepimizin içinde olduğumuz siyasi konjonktür itibariyle Osman Kavala’nın 4,5 yıldır hapiste olmasını kamuoyuna karşı ‘rasyonalize edecek’ ve tepesine Osman Kavala’yı koyduğu bu torbadaki herkese ‘mecburen’ bir şeyler ‘kesip’ hadi dağılın ve şimdi yıllarca da bununla uğraşın diyebilecek cüreti göstereceğini öngörüyordu Tayfun. Ama bu denli ahlaksız bir deliliğe yelteneceklerini, mahkemelerine göz göre göre kendi adamlarını koydukları bir temsili sergileyeceklerini düşünmeyecek kadar aklı başında insanlarız. Zira bu ziyadesiyle saf kötülük, ama bizler değiliz.

ŞU ANDA DA SAKİN VE SOĞUKKANLI

- Şu anda cezaevindeki durumu nedir, morali nasıl?

Tayfun muazzam bir adamdır. Benim de dahil olduğum hayatı boyunca geçirmiş olduğu her badireyi inanılmaz bir soğukkanlılık ve sakinlikle karşılamıştır. Şu anda da öyle, son derece sakin ve soğukkanlı.

KENTSEL MESELELERE DAİR DOSYALAR İSTİYOR

Benden, avukat dostlarımızdan gündemdeki kentsel meselelere ilişkin dosyalar istiyor, çalışmaya başladılar bile. Tayfun ve Can orada beraber kafa kafaya verip son derece motivasyonlu bir şekilde üretmeye başladılar bile. Her kesimden, her görüşten, her duruştan insanın o kadar destek ve dayanışması ile karşı karşıyalar ki, tertemizliklerine bu destekle sarılıp dediğim gibi normalde olduğundan daha fazla bir güç ve motivasyonları var. Elbette ki Tayfun mektuplarında başta Vera’ya olan özleminden bahsediyor. Bu bir iç sızısıdır elbet ama biliyor ki Vera da Tayfun gibi son derece güçlü bir birey ve ben hep yanındayım.

HİÇ KİMSE BABASINI CAM ARDINDAN GÖRÜP, TELEFONLA KONUŞMAMALI

- Kızınız Vera ile Tayfun Kahraman, cezaevinde görüşebildi mi? Vera neler yaşıyor, neler hissediyor, neler söylüyor size?

Melissa Vera, Tayfun ile ilk kapalı görüş tarihi olan 29 Nisan’dan itibaren tüm kapalı ve açık görüşlere benimle geliyor çünkü hiç kimse babasını, yaşarken haftada bir kez cam ardından görüp telefonla konuşmamalı, ayda bir sarılmamalı. Bu bir utançtır.

Vera, 6 Ağustos’ta 3 yaşında olacak. Bu yaştaki bir çocuk için her zaman son derece empati duyusu yüksek ve makul bir yapısı olduğunu düşünürüm. Vera’ya babası Tayfun ile Can dayısının hiç beklemediğimiz, ani ve işleriyle ilgili bir sorunları çıktığını ve bu sorunu çözene kadar beraber bir yerde misafir kalacaklarını, çözünce de geleceklerini söyledim. Kapalı ve açık görüşlerde Tayfun’u ailemizin bir parçası olan Can ile beraber görmesi son derece kıymetli diye düşünüyorum, böylece babanın yalnız olmadığını biliyor.

‘Babam ile Can orada kalmasınlar, söyle gelsinler’ diyor tabi ama çözülmesi gereken bir sorun olduğunu da anlıyor. Bizim de onlara yardım edeceğimizi, bu yardımın bazen bir cama buğu ile şekiller çizmek ve bir telefonla babası ile konuşmak şeklinde olduğunu ve bir pandemi çocuğu olarak, gördüğü tüm devasa kalabalıkların onlara bu sorunu çözmek üzere yardım etmek ve destek olmak isteyen insanlar olduğunu biliyor.

Her görüşmeye giderken de ‘babayı ve Can dayıyı görmeye gidiyoruz çok heyecanlıyım’ diyor. Ama sonuç olarak Vera bir çocuk. Örneğin açık görüşteki mekan ve oturma düzeni nedeniyle bir restoranda olduğumuzu düşünerek 'Baba yemeğimiz ne zaman gelecek?’ diye sordu ve tabi hiçbir şey gelmediği için de ertesi sabah kahvaltıda ‘Anne babam orada yemek yemiyor mu?’ diye sordu. Bunun gibi çok fazla sorusu var şüphesiz. Olup biteni gözlemliyor ancak bir yetişkin gibi anlamlandıramıyor tabi ki fakat mecburen uzakta bile olsa sevgisiyle her an yanında olan ve onu çok seven bir babası olduğunu biliyor, her akşam yatarken de 'İyi geceler babacım' diyerek uyuyor.

İMAMOĞLU'NUN DOSTLUĞU, YOLDAŞLIĞI SON DERECE KIYMETLİ

- İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, açıklamalarında Tayfun Kahraman’ı sahiplenen şeyler söyledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bir ziyareti oldu. Destek ziyaretleri ve açıklamalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

İBB başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu evimizi biri Sayın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hanımefendi ile olmak üzere aynı hafta 2 kez ziyaret etti. Ancak Tayfun’a ve bizlere sunduğu destek bununla da sınırlı değildir. Anneler gününde örneğin hem beni hem Tayfun’un annesi Rahmiye hanımın anneler gününü tüm diğer ailelerin anneleri gibi bizzat kutladı ve sürekli irtibat halindeyiz. Aynı irtibat, destek ve dayanışma Sayın Canan Kaftancıoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu için de söz konusu. Şüphesiz Sayın Ekrem İmamoğlu’nun yıllardır süregelen dostluğu ve yoldaşlığı ile Tayfun’un yanındaki duruşu, söylemleri, vefası hepimiz için son derece kıymetli.

- Özellikle ‘mesleklerini iyi yaptıkları için, Gezi’yi savundukları için’ cezalandırıldıklarını söylüyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız? 

Tayfun Kahraman, Can Atalay ve Mücella Yapıcı bu ülkede, özellikle de İstanbul gibi kadim bir şehrin tüm doğal, tarihi ve kültürel değerlerinin korunması için son derece iyi eğitim almış, eğitim almakla da kalmayıp kendilerini çok iyi yetiştirmiş ve fiilen tüm hayatları boyunca değerli birikimlerini bu amaç doğrultusunda her zaman aktarmış, İstanbul’un ve İstanbullunun haklarını savunmak için gönüllü olarak seferber olmuş son derece kıymetli, şehir planlama ve imar hukuku ile kent hakkı alanlarında birer otorite olarak öne çıkan isimler, meslek insanlarıdır.

YILLARDIR OMUZ OMUZA YÜRÜYEN İNSANLAR

Tüm ülkenin, özellikle de İstanbul’un plansız, tepeden inme dayatılan ve sermayeye peşkeş çekilen tüm değerlerini savunan ve son derece kıymetli mesleki ve ahlaki birikimlerini bu doğrultuda seferber eden, meslek odaları aracılığıyla ama yıllardır kişisel olarak ördükleri dostluklarıyla da beraber omuz omuza yürüyen insanlar.

Gezi Direnişi’ne konu olan Gezi Parkı’nın park olmaktan çıkmasına yol açacak olan Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’nin yürütülmesinin durdurulmasına yönelik 16 sayfalık itiraz dilekçelerinde projenin önerdiği istinat duvarları ile caddenin meydan ile ilişkisinin kopacağını, tüneller ile yer altına alınacak araç trafiğinin mevcut araç trafiğini arttıracak bir ulaşım kararı olduğunu, Taksim Topçu Kışlası’nın yeniden inşasının bölgedeki yeşil alan ihtiyacını görmezden gelen bir karar olduğunu ve bu şekilde Gezi Parkı’nı yok edeceğini ve Taksim Cumhuriyet Meydanı’nı şenlik, tören, kutlama ve gösteriler için kullanılamaz bir hale getireceğini belirtmişlerdi.

BEN GÖRÜYORUM, MİLYONLAR DA GÖRDÜ

Bir yurttaş ve bir şehir plancı olarak bu itirazdaki her bir gerekçenin ne kadar haklı ve ne kadar meşru olduğunu ben görüyorum, milyonlar da gördü. Ancak, Gezi Parkı Tayfun, Can ve Mücella’nın kent hakkını korumak üzere verdikleri mesleki ve ahlaki mücadelenin ne ilk ne de son örneğidir. Kuzguncuk Bostanı’ndan, Validebağ Korusu’na, Sevda Tepesi’nden, Etiler Polis Okulu arazisine, Fatih Ormanı’ndan Haydarpaşa Gar Binası ve yakın çevresi bugün gökdelenlere teslim olmadı ise bu insanların mücadeleleri sayesindedir.

TEHDİT OLARAK GÖRÜP, CEZALANDIRMAK İSTEDİLER

Dolayısıyla, kentin ve kentlinin hakkını salt rantçı anlayışa sermayeye sunmak üzere kol kola yürüyenler, karşılarında bu anlayışa karşı duran, herkesin hakkı olan kamu arazileri üzerinde rezidanslar yükselmesin diye mücadele eden, şehirlerimiz için, ormanlarımız için, derelerimiz için, mirasımız için, yani bizler için, biz insanlar için, çocuklarımız için, çocuklarımız, yaşlılarımız daha sağlıklı daha güvenli bir kentte yaşasınlar diye mücadele eden, etmekte ve edecek olan Tayfun, Can ve Mücella’yı kendi emellerine karşı bir tehdit olarak görüp cezalandırmak istemektedirler.

AKIL DIŞI SUÇLAMALAR

- Bu sürecin nasıl sonlanacağını düşünüyorsunuz? Gelecek hakkında öngörüleriniz neler?

Defalarca beraatle, takipsizlikle sonuç alınmasına rağmen tekrar ve tekrar kurulan, birleştirilen, ayrılan, acaba şurası ile birleştirirsek ne olur diye tekrar birleştirilip, tekrar ayrılan mahkemelerdeki akıl dışı suçlamalar ispat edilip, hüküm verilemeyeceği aşikar olduğu için en nihai olarak delil tartışmayalım biz kaçma şüphesiyle tutsak alalım, seçimlere giderken bakın burada böyle bir şey var, bunlar düşman, biz bunlarla da uğraşıyoruz demek için yurttaşlarımıza bir olta atıldığını tüm çıplaklığıyla görüyorum.

BALTAYI TAŞA VURDULAR

Tabi, Tayfun’un, Can’ın ve Mücella ömürlerini o kadar onurlu, alınları açık bir şekilde, son derece şeffaf yaşayan ve binlerce kişiye dokunmuş insanlar ki hiç kimse de umulduğu gibi “acaba mı?” demedi, demiyor, destekten de geri durmuyor. Dolayısıyla, bilakis değil ki amaçlarına varmak, baltayı taşa vurduklarını düşünüyorum. Alnı açık, mesleklerini ömürleri boyuna onurla ifa etmiş insanlar söz konusu olanlar ve dediğim gibi o kadar çok insana dokunduklarını gördük ki bu vesile ile hatta aslına bakılırsa bu kente ve yaşayanlarına mesleki ve ahlaki katkıları daha da görünür, bilinir oldu.

KARANLIK GİDECEK, GEZİ KALACAK

Tayfun Kahraman kimdir, Can Atalay kimdir, sevgili Mücella Yapıcı kimdir, silinmez harflerle kazıldı tarihe. Tabi ki beraatle sonuçlanacağını biliyorum. Altını çizerek söylemek gerekirse; düşünmüyorum, biliyorum beraatle sonuçlanacak, çünkü bizim kimseye verilemeyecek hesabımız yok, alnımız ak, başımız dik, biz kent hakkı mücadelemizin sonuna kadar arkasındayız. En sonunda karanlık gidecek, Gezi kalacak. Onun toplumu gözeten, yeşili, doğayı, havayı, suyu, toprağı gözeten paylaşımcı gülen yüzü kalacak.