Muhabirlik yaptığım 30’u aşkın yılda ilk defa bu kadar kaygılıyım. İlk defa bu kadar endişeliyim. Siyasetçisinden, gazetecisine, hukukçusundan aydınlarına kadar herkesin dilinde “Sansür” var. İlk defa soyadım beni korkutuyor, soyadımı duydukça istemsiz ürperiyorum. Meslek yaşantım boyunca en yoğun baskıyı, tedirginliği bu dönemde yaşıyorum.

Gazeteciliğe 1987-88 yılında Kuşadası’nda başladım. En büyük şansım o dönemin ünlü ismi Mehmet Ali Birand ile aynı ilçede yaşamamdı. Bana verdiği bir öğüdü meslek yaşantım boyunca hep rehber edindim. “Gazetecilik yaparken toplum adına yaptığını unutma; hiçbir zaman haberlerini sansürleme” demişti. Elimden geldiğince öğüdüne uydum. Kuşadası gibi turistik bir ilçede yaşadığım ve görev yaptığım için, ilçeye çeşitli nedenlerle gelen başbakanlar ve cumhurbaşkanlarını takip ettim. Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Ahmet Davutoğlu, Binali Yıldırım, Tansu Çiller, Kenan Evren, Recep Tayyip Erdoğan’ı, sayısız bakan ve devlet adamını, bir o kadar yabancı devlet başkanını ve lideri izledim. Birbirinden ünlü yerli ve yabancı gazeteci, aydın ile tanışma fırsatım oldu. Sorular sordum, yanıtlarını haberleştirdim. Hiçbir zaman yaptığım haberler, sorduğum sorular nedeniyle kaygı duymadım.

HABERLERİM ‘SANSÜRSÜZ’DÜ

Kendimi her tanıttığım ve soyadımı “Sansür” diye söylediğimde yüzlerde bir tebessüm beliriyordu. Neredeyse binlerce kez, “Bir gazetecinin soyadı ‘Sansür’ olur mu” sorusunu duydum. Verdiğim yanıt ise hiç değişmiyordu, “Soyadım Sansür olabilir, ama haberlerim sansürsüzdür.” Görev yaptığım gazetelerdeki mesleki duayenlerden de aynı övgüyü alırdım. Melih Aşık ağabey, “Latif Sansür haberlerini sansürsüz yazar” diyerek beni onurlandırdığı gibi bir çok üstattan, soyadım ‘Sansür’ olsa da “sansürsüz” haberlerim nedeniyle mesleki çizgime ilişkin övgü aldım. Hiçbir zaman korkmadım, ürkmedim, doğru bildiğim, belgelendirdiğim haberlerim için kaygı duymadım. Zira, tam olmazsa da yakın zamana kadar gazetecilik mesleği için kısıtlı da olsa evrensel kurallar geçerliydi.

‘SUSTURMAYA ÇALIŞIYORLAR’

AKP’nin 20 yılı aşkın iktidarında çeşitli yöntemlerle basın organlarının büyük bölümünü teslim alındı, tek sesli, duymayan, görmeyen, konuşmayan bir medya yaratıldı. Defalarca bir çok gazetede aynı başlık, aynı spot, aynı cümlelerle manşet atıldı. Defalarca aynı merkezden düğmeye basılarak aynı kişiler, kurumlar hedef tahtasına oturtuldu. Saygın isimler için yargısız infaz yapıldı. Eğilip bükülmeyi, tetikçi olmayı reddeden binleri aşan gazeteci işsiz kaldı. Bu meslektaşlarımız da çareyi sosyal medyada, internet ortamında seslerini duyurmaya, dönemin koşulları elverdiğince “Sansürsüz habercilik” yapmaya çalıştı, çalışıyor. Bu yeni nesil haberciliğin rahatsız ettiği AKP iktidarı aykırı ses olmasın, kimse doğruları yazmasın diye yasalar çıkarıyor. Seçim atmosferine girilirken, gerçekleri yazan bu habercilerin sesini kısmaya, susturmaya çalışıyor. “Dezenformasyonla mücadele” bahanesiyle, “yanıltıcı bilgiyi yayma” gibi gerekçelerle gazetecilere 3 yıla kadar hapis getiriyor. Kelimenin tam anlamıyla “Sansür” yasası oluşturmaya çalışıyor.

KİME GÖRE YANILTICI?

“Yanıltıcı bilgi” nedir, kime göre “yanıltıcıdır” sorusuna gerek yok. İktidarın işine gelmeyen her bilgi “Yanıltıcı” olarak nitelenebilir. Bir siyasetçinin, örneğin Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın, “Gezide cami yaktılar” sözlerini haber yapsam, “Gerçeğe aykırı bilgi” suçunu yaymış olmayacak mıyım? Erdoğan dokunulmaz olduğu için ona “suç” sayılmayan sözlerini haber yaparken suç işlemiş olacağım? Geçen Kasım ayında “Dolar 10 lira olacak” diyen 2’si gazeteci 38 kişi hakkında “gerçeğe aykırı bilgi” yaydılar diye dava açıldı. Bu gün ise dolar 17 Türk Lirasını geçti. Öngörülerini ifade ettikleri için cezalandırılmaya çalışıldılar.

Latif Sansür, 30 yıllık meslek hayatında pek çok lideri takip etti.


“CİDDİ KAYGI DUYUYORUM”

Muhabirlik yaptığım 30’u aşkın yılda ilk defa bu kadar kaygılıyım. İlk defa bu kadar endişeliyim. Siyasetçisinden, gazetecisine, hukukçusundan aydınına kadar herkesin dilinde “Sansür” var. İlk defa soyadım beni bu kadar korkutuyor, soyadımı duydukça istemsiz ürperiyorum. Meslek yaşantım boyunca en yoğun baskıyı, tedirginliği bu dönemde yaşıyorum. Teklifin yasallaşması halinde kendime “Sansür” uygulayacağım düşüncesini aklımdan silmeye çalışıyorum. Kaygılarımda yalnız olmadığımı meslek büyüklerimden, gazeteci ve hukukçu siyasilerden “Sansür Yasası” ile ilgili görüşlerini aldığımda daha iyi anladım.

DÜZENLEME İÇİN KİM NE DEDİ?


Gazeteci kökenli CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel: Kaybedeceğini anlayan AKP iktidarı, seçim sürecini gazetecileri, sosyal medyayı susturarak, toplumun gerçekleri öğrenmesini engelleyerek geçirmek istiyor. Basın ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere birçok alanda Abdulhamit’in istibdat dönemi ile benzer bir dönemi yaşatan AKP iktidarı. Gazetecilere 20 yıldır zulüm eden de onları hapse atan da AKP iktidarı. Halkın gerçekleri öğrenmesini engellemek ve gazetecilik yapanları hapis tehdidi ile karşı karşıya bırakmaktır. Komisyondan da geçen 29’ncu madde ucu açık, yoruma açık olmasının yanında tam bir sansür düzenlemesidir.

Sertel


İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem: Basının yüzde 90’ını ellerine geçmiş durumdalar. Bağımsız, tarafsız, gerçekleri yazan muhalif fikirleri de vatandaşa kamuoyuna ulaştıran gazeteciler sosyal medyayı çok kullanıyorlar. Vatandaşın kendisinden gizlenen haberleri de duymasını sağlayan önemli bir mecrada ki fikirleri de susturmak ve insanları korkutmak için getirilen bir yasa tasarısı. Sonuna kadar karşıyız. AKP’nin sansür uygulamak için getirdiği bu yasa teklifine rağmen hiçbir yere varamaz. Bu onun gidişini daha da kolaylaştırıyor.

Erdem

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi:


Biz bu yasa teklifini kabul etmiyor ve mutlaka hep birlikte yeniden ele alınması gerektiğine inanıyoruz. 29. madde de halkı yanıltıcı bilgileri yayma ifadesi tehlikeli. Doğrudan oto sansür uygulamaya yöneliktir. Hangi beyanın doğru olduğunu nasıl kabul edeceğiz. Örneğin hükümet, devlet yetkililerinin verdiği beyanlar yer alabilecek mi? Evrensel basın ahlak ve etik ilkelerine aykırı bir yaklaşımdır. 30 yıl önce Uğur Mumcu tarikatlarda yetişen gençler gün gelecek Cumhuriyeti yıkmaya teşebbüs edeceklerdir dediği zaman bu halkı yanıltıcı bir bilgi miydi? Kabul etmemiz mümkün değil.

Dilek Gappi


Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş: Her boyutuyla ağır sansüre neden olacak, hangi partiye oy verirse versin yurttaşın habere ve gerçeğe erişimi engellenecektir. Haberin serbest dolaşımı engellenecektir. Tutuklu gazeteci sayısını artıracak, internet sitelerine, internet sağlayıcılarına ağır para cezaları getirilmesine yol açacaktır. İnternet sitelerine ceza verildiğinde o sitede çalışan gazetecilerin de basın kartı iptal edilecektir. Bu tasarının yürürlüğe girmesi halinde iktidarın hoşuna gitmeyen her haber için dezenformasyon denilerek ceza istenecektir.

Sibel Güneş