Beşinci kol faaliyetleri, herhangi bir yolla bir milletin dayanışmasını baltalamaya çalışan yıkıcı ajanlardan oluşan gizli grup veya hizip faaliyetlerine verilen isimdir. Bu terimi ilk kez İspanya İç Savaşı (1936–39) sırasında General Emilio Mola Vidal kullanmıştır. General Vidal ve General Franco’nun komutasındaki ordular dört koldan Madrid’e doğru ilerlerken, General Vidal başkentteki militan destekçilerine ordunun “beşinci kolu” olarak atıfta bulunmuştur. 

Beşinci kolun temel bir tekniği, sempatizanların saldırı altındaki milletin tüm dokusuna ve özellikle siyasi karar alma ve ulusal savunma pozisyonlarına sızmasıdır. Beşinci kol aktivistleri, kilit görevlerde bulunmak gibi standart casusluk ve sabotaj tekniklerini kullanmanın yanı sıra, söylentiler ve yanlış bilgiler yayarak bir halkın korkularını istismar ederler. Geride azmi ve iradesi kırılmış, hedefsizleştirilmiş bir gençlik kalır.

Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası bu faaliyetler Türkiye’de sağ-sol, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, dinli-dinsiz çatışmalarıyla kendini göstermiştir. Türkiye sonu gelmeyen ve yetmiş yılı aşkındır süren etnik kimlik, mezhep, ideoloji, başörtüsü vb. tartışmalarının gölgesinde, fizyolojik ve psikolojik açıdan rahatsız aynı zamanda bilgisiz nesiller yetiştirmiştir.  

İTHAM KÜLTÜRÜ

Türkiye’de yürütülen beşinci kol faaliyetleri sonucunda itham kültürü bu toprakların yerleşik kültürü haline gelmiştir. Yetkili makamlar; yaptıklarından veya yapacaklarından değil de kendilerinden öncekilerin yapmadıklarından veya kendilerinden olmayanlara dair suizanlarından bahsederler.  

Bir toplumun dayanışmasını sağlayacak temel unsur ortak hedeftir. Müzakere kültürünün gelişmediği bir toplumda ortak hedeften bahsedilemez. Gelişmiş bir toplum ortak hedefini belirler, hedefe ulaşma yöntemini tartışarak, danışarak, hakikati ortaya çıkararak ilerler.

GEÇMİŞİYLE KAVGALI ZİHİN GELECEĞİ GÖREMEZ

Türkiye, aynada kendisiyle kavga etmekten bir türlü yol alamıyor. Yıllarca 1970’li yıllardaki yağ kuyruklarından bahsedildi. O dönemin koşullarını dile getirmeden, yani Kıbrıs Harekatı’ndan dolayı bize uygulanan ambargolardan, Dünya’nın yaşadığı en büyük petrol krizlerinden, İkinci Dünya Savaş’ının süregelen etkilerinden bahsedilmeden, Türkiye kendi geçmişini aşağıladı. Bugün dünyanın üretim koşulları çok daha iyiyken, bizzat Türkiye’ye uygulanan herhangi bir ambargo yokken yani koşullar 1970’lerin onda biri kadar bile kötü değilken yağ sıkıntısı ortaya çıktı. Çünkü Türkiye hiçbir zaman 1970’lerin koşullarını masaya yatırıp, bilimsel bir bakışla bunları veri olarak kullanıp gelecekte benzer senaryolara karşı nasıl bir önlem alabiliriz diye düşünmedi.

Tüm bu yaşananlar; Türkiye’de bilgiye verilen önemin azaltılması, bilgiye ulaşma azim ve iradesinin kırılmasının sonuçlarıdır. Bilgi Türkün ruhudur:

“Bir milletin ruhu ele geçirilmedikçe, bir milletin azmi ve iradesi kırılmadıkça, o millete egemen olmanın imkânı yoktur.”

Gazi Mustafa Kemal
ATATÜRK