ABD Başkanı Dwight Eisenhower, 1953 yılında Savunma Bakanlığı’na Charlie Wilson’u atadı. Wilson aynı zamanda otomotiv devi General Motors’un da (GM) yöneticilerindendi. Wilson, 1953 yılında ABD Senatosu’nda şu soruyu yöneltti:

“... Acaba, GM’nin çıkarıyla ABD’nin çıkarlarının örtüşmediği bir durum olamaz mı?”

Tarihi ve sınıfsal bir cevap geldi Savunma Bakanı Wilson’dan:

“... ABD için iyi olan herşey GM için iyidir, hakeza GM için iyi olan herşey de ABD için iyidir.”

Günlerdir asgari ücreti konuşuyoruz!

Enflasyonun resmi verilere göre yüzde 73, gayriresmi verilere göre yüzde 160 olduğu bir ülkede, masa başında belirlenen, üç dört kişinin insafına bırakılmış ve son açıklamayı da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı bir süreçten bahsediyorum!

Unutulansa şu:

Asgari ücret ekonomi-politiktir! Siyasal, sosyal ve ekonomik boyutları olan sınıfsal nitelikli bir pazarlıktır. Ve bu pazarlık sadece masa başında olmaz.

Açlık sınırını anlayamayanlar!


Türk-İş Genel Sekreteri Nazmi Irgat önceki gün dedi ki:

“Enflasyon oranlarını ortaya koyduk. İnsanca yaşayabilecek bir ücreti insanların hak ettiğini ifade ettik. Bugün itibariyle 15 milyon 200 bin çalışan var. Bunların 2 milyon 200 bini örgütlü. İnsanca yaşayabileceğimiz bir ücreti ifade ettik. Geldiğimiz noktada işverenlerin istekleri oldu. 6 bin 391 lira açlık sınırını ifade ettik, bunun altında kalmasın dedik.”

“15 milyon 200 bin çalışanın 2 milyon 200 bini örgütlü” cümlesinin altını çizelim ve devam edelim.

Peki ya sermaye ne dedi Türk-İş’e?

Açlık sınırını kabul etmedi, daha aşağıda rakam sundu işveren! İşte tam da bu yüzden asgari ücret ekonomi-politiktir! Siyasal, sosyal ve ekonomik boyutları olan sınıfsal nitelikli bir pazarlıktır. Ve bu pazarlık sadece masa başında olmaz. Müzakereler sırasında sendikaların greve çıkması, ortak eylemle harekete geçmeleri ve masa başına müdahale etmeleri gerekmiyor mu?

15 milyonda sadece 2 milyonu sendikalı olan emekçiden bahsediyorum! DİSK’in, başkanlık sisteminin dört yıllık bilançosunu açıkladığı rapora bakınca...

“... Asgari ücretin kişi başına milli gelire oranı gerilediği gibi asgari ücretin kişi başına gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı giderek düşmekte. 2017 yılında kişi başına GSYH’nin yüzde 53’ü olan asgari ücretin Haziran 2022 itibarıyla yüzde 37 seviyesine gerilediği...

“... 2018 Haziran’dan bu yana artan fiyatlar ve hayat pahalılığı sebebiyle alım gücü düştü ve yaşam zorlaştı; açlık ve yoksulluk sınırı yükseldi. 2018 Mayıs’ta açlık sınırı bin 686 TL ve yoksulluk sınırı ise 5 bin 833 TL’ydi. Açlık sınırının asgari ücrete oranı yüzde 95.1, yoksulluk sınırının asgari ücrete oranı ise yüzde 28.8’di.

“... 2022 Mayıs’ta açlık sınırı 5 bin 557 TL ve yoksulluk sınırı ise 19 bin 220 TL oldu. 2022 Mayıs’ta açlık sınırının asgari ücrete oranı yüzde 72.9 ve yoksulluk sınırına oranı yüzde 22.1’dir. Böylece açlık ve yoksulluk sınırı 3.5 katına çıkarken açlık sınırının asgari ücrete oranı 22.2 ve yoksulluk sınırının asgari ücrete oranı 6.7 puan geriledi.”

Sermaye zenginleşti, işçi fakirleşti


DİSK’in hazırladığı raporun en çarpıcı kısmına geçelim:

“... Emeğin milli gelir içindeki payı düştü. Ocak, şubat ve mart aylarını içeren 2018 birinci çeyreğinde GSYH bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7.4 büyümüştü. 2018 birinci çeyreğinde GSYH içinde işgücü ödemeleri (emek payı) yüzde 37.8 ve net işletme artığı/karma gelir (sermaye payı) ise yüzde 44.4 oranında paya sahipti. (GSYH bileşenlerinden işgücü ödemeleri emeğin payını, net işletme artığı/karma gelir ise sermayenin payını ifade etmektedir.)

“... 2022 birinci çeyreğinde ise GSYH bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7.3 oranında gerçekleşti. 2022 birinci çeyrekte emek GSYH’den yüzde 31.5 oranında pay alırken sermayenin payı yüzde 47.6 oldu. Böylece başkanlık döneminde emeğin büyümeden aldığı pay 6.3 puan azalırken sermayenin aldığı pay 3.2 puan arttı. Başkanlık döneminde gelirin sınıfsal dağılımı kötüleşti. Ülke büyürken işçiler büyümeden payını alamadılar.”

İşte sorun tam da bu: “2018-2022 arasında emeğin büyümeden aldığı pay 6.3 puan azalırken sermayenin aldığı pay 3.2 puan arttı.”

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Birgün Gazetesi’ne verdiği röportajda ne demişti: “...Örneğin neoliberal politikalara karşıyız. Çünkü bu politikanın temel prensibi, ‘altta kalanın canı çıksın’ şeklinde. Oysa sosyal devlet altta kalanın da kurtulması demektir. CHP bu görüşünde ısrarlı.”

Yani... “...ABD için iyi olan herşey GM için iyidir, hakeza GM için iyi olan herşey de ABD için iyidir” diyen anlayış değil emek için iyi olanın Türkiye için iyi olduğu!

SONUÇ: Yazıyı bitirirken Cumhurbaşkanı Erdoğan asgari ücreti açıkladı ve yüzde 30 zamla yeni miktarın 5 bin 500 lira olduğunu söyledi. Açlık sınırının 6 bin 391 lira, enflasyonun yüzde 73 olduğu bir yerde emekçi yine kaybetti.