“Arı duruma getirmek, saflığını, temizliğini bozan şeylerden kurtarmak, saflaştırmak...”

Türk Dil Kurumu’na göre “arınmak” saflaşmak demek!

AKP MKYK Üyesi Metin Külünk, Sedat Peker’in Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) ilişkin rüşvet iddiaları hakkında partisine “arınma” çağrısında bulundu:

“... Kim varsa bu hareketin içinde yanlış yapan sokak arınmasını istiyor. AKP bu arınmayı yapmak zorunda. Başarmak zorundayız. Sokak tartışıyor. Sokağın tartışmasına kulak mı kapatacağız böyle bir şeyi yok mu sayacağız.”

Arınmak kolay mı? Değil!

20 yıllık iktidar, öncesinde belediyelerle birlikte son 30 yıla damgasını vuran hareket bu kadar zenginleştikçe nasıl “arınacak”? Şimdi... Yolsuzluk ekonomisinin yarattığı tahribatı iktidar göremiyor mu?

Örneğin... TÜİK’in açıkladığı milli gelir istatistikleri, işçinin nasıl bir fakirleştirmeye maruz kaldığını ortaya koydu. Buna göre milli gelirden işgücü ödemelerinin aldığı pay son iki yılda yüzde 38’den yüzde 25’e düştü.

Örneğin... TÜİK’in açıkladığı milli gelir istatistiklerine göre sermayenin payı yüzde 42.9’dan 54’e çıktı.

Örneğin... BDDK verilerine göre, Türk bankacılık sektörünün toplam aktif büyüklüğü haziranda 2021 sonuna kıyasla yüzde 27,1 artarak 11 trilyon 713,9 milyar liraya yükseldi. Sektörün ilk 6 aylık dönemdeki karı yüzde 400 169,1 milyar lira olarak gerçekleşti.

Yani... Kasa kazandı, işçi kaybetti!

Metin Külünk ya da onun gibi “arınalım” diyenlerin bu ekonomik tabloyu düzeltme şansları var mı? Yok! Çünkü... AKP son tahlilde (Ekonomi-politik anlamda) bankaların, sermayenin yanında. Neoliberalizm denilen vahşetin ister istemez savunucusu. İstediği kadar “üretim ekonomisi” ya da “emperyalizmle kavga ediyoruz” ya da “dünya beşten büyüktür” desin.

Dani Rodrik de itiraf etti


18 Haziran’da yazmıştım. Joseph Stiglitz...Ekonomi alanında Nobel ödüllü... Columbia Üniversitesi’nde ekonomi profesörü ve Dünya Bankası’nın eski baş ekonomisti. 1 Haziran’da The Guardian için kaleme aldığı yazıda itiraf etti: “... Kırk yıllık küreselleşmeyi savunduktan sonra, Davos kalabalığının işleri yanlış yönettiği açık. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için refah vaat etti. Ancak küresel kuzeydeki şirket devleri zenginleşirken, herkesi daha iyi duruma getirebilecek süreçler her yerde düşmanlar yarattı. Zenginleri zenginleştirmenin otomatik olarak herkese fayda sağlayacağı iddiası olan ‘damlama ekonomisi’ bir dolandırıcılıktı. Arkasında ne teori ne de kanıt bulunan bir fikirdi.”

Bir itiraf daha geldi! Kimden mi? Harvard Üniversitesi’nde Uluslararası Politik Ekonomi Profesörü Dani Rodrik’ten. “... Tarih, neoliberalizm azaldıkça kalan boşluğun yakında siyasi yelpazede desteğe ihtiyaç duyacak yeni bir paradigma tarafından doldurulacağını gösteriyor. Finans, tüketimcilik ve küreselcilik yerine üretim, çalışma ve yerelleşmeye dayanan bir ekonomik politika çerçevesine yönelik büyük bir yeniden yönelimin işaretleri var. Siyasi yelpazedeki hayalleri yakalayan yeni bir politika modeline dönüşebilir. (Project Syndicate/Yeni Üretkenlik Paradigması/5 Temmuz)

Yolsuzluk ekonomisi ve yeni şarkı


Evet... Yıllarca neoliberalizmi savunmuş Prof. Rodrik, neoliberalizmi “kurtarmak” için yeni çözümler arıyor ama küreselleşmenin kaybettiğini anlatıyor “Proje Sendikası” adlı uluslararası medya kuruluşunda. Rodrik’in şu tespitleri de içeriden ve can alıcı:

“... Bugün neoliberalizmden uzaklaşan bir geçişin ortasındayız, ancak onun yerini neyin alacağı son derece belirsiz. Katılaşmış yeni bir paradigmanın yokluğu mutlaka kötü değildir. Farklı koşullara ve ihtiyaçlara sahip ülkeler ve bölgeler için günübirlik çözümler, hazır planlar sunan başka bir ortodoksiye ihtiyacımız yok. Ancak ekonomi politikasına canlandırıcı bir vizyon rehberlik etmelidir.

“... Özellikle, ekonomik fırsatların tüm bölgelere ve işgücünün tüm kesimlerine yayılmasını vurgulayan ‘üretim’ etrafında iki taraflı yeni bir fikir birliği ortaya çıkabilir. Neoliberalizmden farklı olarak, üretim, hükümetlere ve sivil topluma bu amaca ulaşmada önemli bir rol verir. Piyasalara daha az güvenir, büyük şirketlerden şüphelenir ve finans yerine üretim ve yatırımı, küreselleşme yerine yerel toplulukları canlandırmayı vurgular. Üretim, en kutuplaşmış siyasi muhaliflerin bile hayal gücünü yakalayan yeni bir politika modeline dönüşebilir.”

SONUÇ: Sedat Peker’in son ifşalarının ardından başlayan tartışmaların AKP içinde de yaşandığını biliyoruz. Ancak... Bu tartışmaları yapmakta ve karar almakta çok geç kaldılar. Kara para ekonomisinin yani yolsuzluk ekonomisinin önüne geçmek için yeni bir şarkıya ihtiyaç var ve bu şarkıyı besteleyecek/söyleyecek politik hattın harekete geçmesi gerekiyor. Altını çizerek söylüyorum: Muhalefetin de “2002 AKP modeliyle” başarı kazanarak iktidara gelseler bile altı ay içinde kaybedeceklerini anlamaları gerekiyor. Bunu da şu anda en iyi bilen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu. Çünkü neoliberalizmle kavga etmeyen yenilir.