Önceki gün...

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Ankara’ya geldi. Karşılama töreninin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Veliaht Prens bir araya geldi. Baş başa yapılan görüşme yaklaşık 2 saat sürdü. Görüşmenin ardından yayımlanan ortak bildiride, ikili ilişkilerde yeni bir işbirliği döneminin başlamasına yönelik ortak kararlılık güçlü şekilde vurgulandı.

“Dünya basınında bu görüşem nasıl yankı buldu” diye okuma yaparken bir rapor gözüme çarptı. ABD’nin etkili ve dış politikasına yön veren düşünce kuruluşlarından Dış İlişkiler Konseyi/CFR’nin hazırladığı raporun başlığı da çarpıcı: “Yeni Bir ABD-Suudi Stratejik Mutabakat Olayı”.

Raporu hazırlayan Steven A. Cook ve Martin S. Indyk, hem ABD’nin hem de Suudi Arabistan’ın merkezi stratejik ortaklıklarını yenileyerek fayda kazanacaklarını öne sürmüş.

CFR’nin rapora başlangıcı da ilginç:

“... 14 Şubat 1945’te Süveyş Kanalı’ndaki USS Quincy gemisinde Başkan Franklin D. Roosevelt ile Kral Abdülaziz Al Saud arasındaki karşılaşma, ABD ile Suudi Arabistan arasındaki olası olmayan ortaklığı başlattı. Ortaya çıkan anlaşma basitti: ABD’nin Al Saud’un çöl kumlarının altındaki geniş petrol rezervlerine engelsiz erişime ihtiyacı vardı ve Suudi Arabistan’ın aç gözlü komşularından ve büyük güçlerden korunmaya ihtiyacı vardı.”


Pazarlık hangi konularda?


CFR Başkanı Richard Haass da raporun önsözünde şu tespiti yapmış:

“... İki ülke arasında bir uzlaşma için koşullar gelişiyor olabilir. Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı, ülke içindeki enflasyonla birleştiğinde, enerji fiyatlarında keskin bir artışa katkıda bulundu. Böylece Suudi Arabistan’ın dünyanın en büyük petrol üreticilerinden biri ve üretimi hızlı bir şekilde artırma konusunda önemli bir kapasiteye sahip tek ülke olduğu gerçeği dikkatleri yeniledi. Aynı zamanda İran, bir nükleer silah programının ön koşullarını uygulamaya koymaya yaklaşıyor ve bu durum hem Washington hem de Riyad’da alarm yaşanmasına neden oluyor.”

Rapordaki şu tespitler önemli:

“... Roosevelt-Abdulaziz anlaşmasından yetmiş yedi yıl sonra, değişen koşullar, ilişkinin değerinin her iki taraf için de yeniden değerlendirilmesini gerektiriyor. Çünkü acil önlem alınmazsa, halihazırda devam etmekte olan ayrılık süreci devam edecek. Bu durum her iki tarafın çıkarlarına zarar verecek.”

Rapora göre iki ülke arasında önerilen uzlaşma şöyle:

Suudilerin petrol fiyatlarında daha fazla arabuluculuk yapması... Yemen’de gerilimi düşürmesi... İsrail ile daha fazla diplomatik normalleşme... Karşılığında da ABD’den artan güvenlik güvenceleri ile İran’ın bölgesel emellerini kontrol altına almaya odaklanması.

Sonuçta... Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte dengeler bir kez daha değişmeye başladı. Bu arada İran’ın yeniden hedef tahtasına oturtulduğunu, İsrail’in de Türkiye’den bu konuda talepleri olduğunu unutmayalım.

Bir de arada kaynamaması gereken bir rapor daha var.

Halkın enflasyonu


Birleşik Kamu-İş’in “Halkın Enflasyonu” başlıklı çalışmasını okuyun. Okuyunca “sıkışmışlığın” ve daha dün “katil” dediğinin bugün “dost” olmasının nedenini anlayın:

- Gıda fiyatlarında yıllık olarak ise (Haziran 2021’e göre) yüzde 171.36 oranında artış gözlendi. Vatandaş, Haziran 2021’de 100 liraya dolan bir sepet için bu yıl aynı ay 271.36 lira ödemek zorunda kaldı.

- Bu yıl haziranda geçen yılın haziran ayına göre ekmek, un, bulgur, makarna fiyatlarında yüzde 169.89, et-balık fiyatlarında 110.39, süt ve süt ürünleri ile yumurta fiyatlarında yüzde 123.35 oranında artış oldu.

- Bir yıl öncesine göre yağ fiyatları yüzde 104.98 oranında arttı. Meyve fiyatları yüzde 180.99, sebze fiyatları ise yüzde 477.2 oranında artış gösterdi.

- Bakliyat fiyatları son bir yılda yüzde 128.51, diğer gıda fiyatları ise yüzde 117.27 oranında zamlandı.

- Tarımsal girdi maliyetleri ve tarım ürünü üretici fiyatlarındaki artışlar gıda fiyatlarındaki yıllık artışın önümüzdeki aylarda da üç haneli oranlarda kalmaya devam edeceğine işaret ediyor.