Turgut Özal’ın başlattığı özelleştirme politikalarının duvara çarptığı, Özal belediyeciliğinin öldüğü, devletin stratejik alanlarda tekrar öne çıktığı daha toplumcu bir dünya görüşünün hakim olmaya başladığı günlerden geçiyoruz. Bunu benim yazmam ya da birilerinin söylemesi artık önemli değil! Çünkü... Tarih ve ekonomi-politik dayattı. Kapitalizmin, neoliberalizmin pansuman tedavileri sonuç vermedi! Teoriyle-pratik arasındaki gerçeklik bir kez daha gökkuşağı gibi belirdi. Esas soruna geliyorum: Bugün hâlâ özelleştirmeyi savunan, elektrik faturalarındaki rakamların çözümünü sadece ve sadece “Erdoğan gitsin, düzelir” çizgisinde arayan anlayışın 2023 seçimleri öncesi bir ekonomi programı ortaya koyması şart.

Bu haftaya damgasını vuran cümleyi MHP lideri Devlet Bahçeli, 15 Şubat’ta grup toplantısında kurdu: “... 31 Mart 2021 tarihinde, dağıtım şirketlerinin mali konuları, satış ve satın alma işlemlerine ilişkin TEDAŞ’a ait olan denetim yetkisi kaldırılmış, EPDK’ya devredilmiştir. Bize göre bu denetim yetkisi TEDAŞ’a tekraren verilmelidir. 2036 yılında kamuya dönecek olan dağıtım şirketlerinin içinin boşaltılmasına da müsaade edilmemelidir. Kanaatimizce elektrik dağıtımının devlet eliyle, perakende elektrik faaliyetlerinin de özel sektör kanalıyla yapılması, ilaveten elektriğin üzerindeki vergi yükünün azaltılması maruz kaldığımız sorunları hafifletecektir. Elektriğin hem üretimi, hem iletimi, hem de dağıtımı milli ve stratejik bir konudur.”

Can alıcı yer: Elektrik dağıtımının devlet eliyle yapılması! Bu tespitlerden sonra 11 yıl öncesine döndüm ve bazı raporları incelemeye başladım.

38 sayfada anlatılan ekonomi


Tarih 21 Nisan 2011...

MHP’nin 38 sayfalık, “Özelleştirmede 8.5 yıl/AKP dönemi 2003-2011” başlıklı raporunda önemli tespitler var.

Örneğin...

... Hükümetin özelleştirme hedefleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Hiç bir stratejiye dayanmadan, “ben her şeyi satarım” mantığıyla hareket etmektedir. Teslimiyetçi hükümetin her alandaki tavizci tutumunun bir sonucunu da özelleştirmede yaşamaktayız. Ülkeye yabancı sermaye getirilmesi adı altında milli varlıklarımızın ucuza kapatılması, peşkeş ve talan ekonomisine hız kazandırılmıştır.

... Ülke ekonomisi Cumhuriyet kurulduğu günden beri ilk defa bu kadar yüksek oranda yabancı kontrolüne geçmiştir. Özelleştirmeyi, devletin sahip olduğu değerli varlıkları haraç-mezat şeklinde ucuza satmak olarak algılayan AKP hükümeti...

... Özelleştirmelerin blok satış şeklinde yapılarak, halka arz şeklinde uygulanmaması milli varlıklarımızın yabancılara gitmesine sebep oldu. Ancak AKP hükümeti kamuoyunun taleplerini hiçe sayarak, blok satışlara ağırlık vermiştir.

... Böylece hem sermayenin tabana yayılmasını hem de rekabetçi piyasanın oluşmasını engellemiş milli varlıklarımızı yabancılara peşkeş çekmiştir. AKP hükümetlerinin politikaları ile ekonomide yabancı özel sektör tekellerinin oluşması sağlanmıştır.

Raporun tamamında stratejik kuruluşların nasıl satıldığı, kaça ve neden verildiği de anlatılmış.

“AKP uluslararası pazar yolunda”


Bakın... Cumhur İttifakı kurulmadan önce MHP ne demiş: “... AKP iktidarı özelleştirme yerine yabancılaştırmayı, milli kalkınma modeli yerine uluslararası pazar olma yolunu tercih etmiştir.”

Madde madde okuyalım MHP’nin resmi internet sitesinde duran raporu:



  • Yabancı yatırımlar AKP’nin ithalata dayalı ekonomi politikasına uyumlu bir şekilde toptan perakende ticareti alanında yoğunlaşmış ve 1954-2005 yılları arasında 3 bin 579 olan sayı, 2006 yılından 2011 Ocak-Şubat itibariyle 4,473 olmuş, 1954-2011 Ocak-Şubat itibariyle de 8 bin 052 yabancı toptan ve perakende ticaret şirketi ülkemizde yatırım yapmıştır.

  • 1954-2005 yılına kadar bin 104 olan yabancı gayrimenkul şirket sayısı; 2006 yılından 2011 Ocak-Şubat itibariyle 3 bin 154 olmuş, 1954-2011 Ocak-Şubat itibariyle de 4 bin 258 yabancı gayrimenkul şirketi ülkemizde yatırım yapmıştır.

  • Türk Telekomünikasyon sektörü tamamen yabancılaştırılmıştır. Türk Telekom’un Öger’e, Telsim’in Vodafone’a, Aycell + Aria (AveA)’nın İtalyan ve Öger’e satılması, Turkcell’in hisselerini Alfa grubunun almasıyla bu stratejik sektörde yabancılaştırma tamamlanmıştır.

  • Türk bankacılık sektöründe Şekerbank, Denizbank,  Demirbank, Dışbank, Tekfenbank, Garanti Bankası, Finansbank, TEB, Akbank, Koç Bank, MNG Bank, CBank, Türkiye Finans, Oyakbank ve Yapı kredi Bankasının çoğunluk veya önemli oranlardaki hisseleri yabancı bankalara satılmıştır.

  • İMKB’da yabancıların payı %67.39 olurken, yerli yatırımcıların borsadaki payları %32,61’e inmiştir. İMKB yabancılaştırılmıştır.


Bu rapor 11 yıl öncesine ait!

2022’ye kadar yaşananları da rapor haline getirmek hem iktidar ortağı MHP’nin hem de ana muhalefet partisi CHP’nin görevi.

Çünkü... Yurttaş ekonomi-politik bir program bekliyor.