“... Graham Fuller’in her yaptığını ben üstlenemem, Washington’da AKP’yi destekleyen çok insan vardı. Niye destekledik? AKP’nin ilk üç senesine bakarsanız muazzam bir demokratikleşme süreci oldu. Avrupa da ABD de destekledi. Ben bir üniversitenin profesörüyüm. Türkiye üzerinde çalışan, tanınan biriyim. İlk üç sene ben AKP hükümetine hayran kaldım. Demokratikleşme hareketini desteklerim...”

CIA eski uzmanı Henri Barkey, önceki akşam katıldığı Tele1 yayınında bu cümleleri kurdu ve AKP’yi ilk üç senesinde desteklediklerini söyledi! Doğru muydu bu?

Hayır! Barkey ve CIA ajanı Graham Fuller, 17-25 Aralık 2013’e kadar yani yaklaşık 11 yıl boyunca iktidarın destekçisi oldu. Bunu ben söylemiyorum, kendileri söylüyor.

Örneğin...

Tarih 12 Haziran 2007... İstanbul Ümraniye’de bir gecekonduda el bombaları bulundu...

Tarih 13 Haziran 2007... Washington’da, Hudson Enstitüsü’nde toplantı düzenlendi. Konusu, Türkiye’de darbeydi! Yani... Dehşet senaryosu! Senaryosu şuydu: Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu suikast sonucu öldürülecek... Beyoğlu’nda bomba patlayacak ve 50 kişi ölecek. Türk Ordusu 50 bin askerle Kuzey Irak’a girecek...

Toplantıya, dönemin Washington’daki Savunma Ataşesi Tuğgeneral Bertan Nogaylaroğlu ile birlikte yine o dönem Genelkurmay bünyesindeki Stratejik Araştırma ve Etüd Merkezi’nin (SAREM) Başkanı Tuğgeneral Süha Tanyeri ve beraberindeki Türk askerleri de katılmıştı! “Dehşet senaryosu” adı verilen senaryonun konuşulmadığı ortaya çıkmıştı. Ancak... Hudson toplantısı Türkiye’de gündeme “bomba” gibi düşmüş... Güya, askerler darbeye hazırlanıyordu!

Sonra Ergenekon operasyonu başladı. Balyoz ile devam etti...

Tuğgeneral Bertan Nogaylaroğlu ve Tuğgeneral Süha Tanyeri, Balyoz kumpasıyla tutuklandı... Peki o dönem ‘Dehşet senaryosunu’ kim gündeme getirdi? 2007’de Milliyet Gazetesi Washington Temsilcisi Yasemin Çongar! Çongar’ın haber kaynağı da Hudson toplantısına katılan ve yarım saat sonra toplantıdan ayrılan CIA ajanı Henri  Barkey’di! O Yasemin Çongar, 12 Kasım 2007’de kurulan Taraf’ın yöneticisi oldu!

Sadece Ergenekon-Balyoz operasyonlarında rolü yoktu Barkey’in. Nasıl mı?

Barkey’in “açılım” raporu


Şubat 2009...

Henri Barkey’in hazırladığı raporun adı “Preventing Conflict Over Kurdistan”... Yani... “Kürdistan Üzerinde Çatışmayı Önleme”... Barkey’in Washington’daki düşünce kuruluşu Carnegie Endowment için hazırladığı raporda, ABD Başkanı Barack Obama’ya, PKK’yı tasfiye için şu önerileri yapmıştı: “... Türkiye’nin PKK’lılara soruşturmaya uğrama kaygısı olmadan Türkiye’ye dönmelerini ya da Kuzey Irak’ta kalmalarını sağlayacak şekilde af çıkarması... Erbil’in ve Washington’ın askeri yetkililerinin silah bırakan PKK’lılara geleceklerini garanti etmesi... Irak’taki ABD’li yetkililerin silah bırakma sürecini gözetecek bir mekanizma kurması ve PKK’lıların silahlarını Türk subaylarının gözetiminde ve medya tarafından izlenecek şekilde ABD’li subaylara teslim etmesi...”

Henri Barkey


Aslında bu raporun özü şuydu: Henri Barkey, ABD Başkanı Obama’dan, Türkiye’ye Kürt sorununu çözmesi için baskı yapmasını istedi... Ve Barkey, 10 Şubat 2009’da o dönem yayın hayatında olan Referans Gazetesi’ne şu demeci vermişti: “Raporu geçen yıl eylül ayında bitirdim. Rapor için Türkiye’de de resmi kurumlarla temaslarım oldu. Sürekli olarak Türkiye’ye gelip gidiyorum. Rapor sadece bir masa başı çalışması değil. Senelerin birikimi. 1995’ten beri bu konuyu işliyorum. Bundan sonra artık bir şey yazmayacağım. Rapor, Carnegie Endowment tarafından Obama yönetimine de gönderildi. Yönetimin içinde de insanlar bu rapordan haberdardı. Onlarla da görüşmüştüm. Rapor yazarsınız ama aynen kelimesi kelimesine uygulanacak diye bir şey yok. Amaç fikirleri etkilemeye çalışmak. Amerikan yönetimi böyle çalışır.”

Ve 15 Temmuz 2016’dan iki yıl öncesine gidelim...

Darbe girişiminden 2 yıl önce


Türkiye 31 Mart 2014 yerel seçimlerine gidiyor.

Barkey tam da seçim öncesinde ABD’nin meşhur düşünce kuruluşlarından Bipartian Policy Center adına (Türkiye’nin yerel seçimler)  başlıklı bir rapor yayınlıyor. Raporda “Ordudaki Gülenciler eğer Gülen hareketine karşı büyük bir operasyon yapılırsa emir-komuta zincirinin dışında bağımsız hareket edebilir” deniliyor!

Müthiş öngörüye bakar mısınız!

Bipartian Policy Center’ın hazırladığı raporun adı... Türkiye’nin Yerel Seçimleri: Aktörler, faktörler ve etkileri... Henri Barkey’le birlikte dokuz isim var...

Sayfa 19 ve 20’den okuyalım:

“... Önemli bir nokta şu ki, ordu içinde etki için çatışan iki güç (A.E: Gülenciler ve laik kesim) birbirlerine karşı sevgi duymadıkları gibi Erdoğan’a bir duygusal yakınlık da hissetmiyordu. Gülencilerin genel korkuları, ordu yönetiminin Erdoğan’a sadakatini garanti altına alacak mıydı? 1960 darbesini albay ve binbaşıların yaptığı hatırlanırsa, örneğin Gülen hareketine yönelik büyük bir operasyon başlatıldığında ordudaki Gülencilerin bağımsız hareket etme riski var mı? Bunlar şu anda yanıtlanması mümkün olmayan ancak Türkiye’nin geleceğinde kilit rol oynayacak sorular. Daha geniş bir perspektiften bakıldığında Türk devleti içindeki çatışmalar (Erdoğan’ın kontrolündeki istihbarat servisi ve Gülencilerin yargı ve polis içindeki etkisi), ordunun iç meselelerde yeniden ileri çıkmasını sağlayan koşullar yarattı. Türk gözlemciler de son haftalarda subayların davranışlarında belirgin bir değişiklik olduğunu, son birkaç yıldır görülmedik biçimde sivillere karşı yaklaşımlarında özgüvenlerini sergilemeye başladıklarını belirtti.”

Yani... Barkey ve arkadaşları 2014’te şu soruya yanıt aramış:

“... Örneğin Gülen hareketine yönelik büyük bir operasyon başlatıldığında ordudaki Gülencilerin bağımsız hareket etme riski var mı?”

SONUÇ: Barkey, 26 Mart 2003’te, Utah Üniversitesi’ndeki “Felaket ile Flört: Türkiye-Irak-ABD” adlı konferansta konuşuyor... 1 Mart Tezkeresi Meclis’e takılmış ve ABD’nin hedefinde Türk Silahlı Kuvvetleri var. Bakın Barkey ne diyor: “... Bu demokratikleşme süreci içinde biz orduyu çok sıkı bir kafese kapattık. Bundan sonra asker, eskiden olduğu gibi her 10 yılda bir müdahale edemeyecek.”