Teğmen Çelebi meselesinde herkes eteğindeki taşları döktü. Sosyal medya “uzmanları” puanlarını topladı. Dikkatinizi çekti mi? Çelebi üzerinden içindeki kinini boşaltanları bir kenara koyalım, ne kadar fazla tıklanırsa o kadar sarhoşluğa kapılanlar ne kadar mutlu? Zafer kazanmış komutanlar! Oysa Teğmen Mehmet Ali Çelebi olayı bize “ideolojinin” ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Vasat tartışmalarla yaratılan kahramanların önümüzdeki dönemde ne olacağını, nasıl savrulacağını da göreceğiz. Bırakın sabun köpüğü magazin tartışmalarını ve esasa/gerçeğe gelin. Algıyı değil olguyu konuşun.

Örneğin...

Yüzde 50+1 üzerinden kurgulanan seçim sisteminin herkesi kimliksiz bıraktığını gördük. Bu sistemin dayattığı ittifaklar ve sadece sadece iktidara gelmek için programların, ideolojilerin unutulduğu bir dönemde “Erdoğan’ı yendin. Yerine ne koydun?” sorusuna yanıt aramak dahi zor! Yine de sormak gerekiyor! Aslında AKP’nin de ondan kopanların da farklı olmadığını... 12 Eylül sonrasında güvenini yitiren “sol”un sağlam bir ekonomi-politikle iktidara gelmesinin kolay olduğunu anlatmak şart.

Modası geçmiş görüşler


Örneğin...

CIA görevlisi, Ortadoğu ve Türkiye uzmanı Graham Fuller, Haziran 2014’te bugünü anlatan bir tespit yaptı:

Graham Fuller


“... Dahası sonunda AKP’nin benzini bitince, yerini kim alacaktır? Geleneksel Türk partileri içinde, en muhtemel aday varsayılan parti, CHP olabilir, Türkiye’deki en eski parti yani. CHP her zaman klasik Kemalist parti olmuştur fakat yıllar içinde, seçimlerdeki başarısı giderek azalmıştır zira halkın algısı onun zamanı yakalamaktan aciz, yorgun bir elitist parti olduğu yönündedir. CHP, seçmenlerin görüşlerini küçümsemiş ve AKP’ye verdikleri oyları cehalet eseri olarak görmüştür. Fakat CHP’nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yönetiminde, parti eski paternalizmini en azından bir derece gözden geçirme, basmakalıp ve modası geçmiş Kemalist görüşlerini değiştirme ve Kürt meselesinde AKP ile ciddi olarak işbirliği yapma konusunda isteklilik göstermiştir- ki eğer mesele başarılı bir şekilde halledilecekse, hayati bir şeydir bu. Peki parti bir seçim kazanacak kadar taze görüşlere sahip olacak mıdır?” (Türkiye ve Arap Baharı/Graham Fuller/Serbest Kitaplar/Sayfa 424)

Mesele bu! CIA’nın uzmanları, düşünce kuruluşları, analiz yapanlar ve Türkiye’de bazı “gazetecilerle” fikir alışverişi içinde olanlar ideoloji üzerinden tartışıyor, bizse -altını çiziyorum- vasatı aşmayan sosyal medyacılık üzerinden kelle alıp slogan atıyoruz!

Graham Fuller’den devam edelim...

Tasfiye edilen ideoloji!


Bu kitabın yazıldığı 2014’ten bu yana sekiz yıl geçti.

Fuller ve arkadaşları, 1990’ların başından itibaren AKP’nin -sembol olduğu için AKP aslında Ilımlı İslam, Fetullah Gülen ve liberallerin bütünü- politikalarına destek verdi, ideolojik karargahına “bilgi-istihbarat” akıttı! Meseleleri neydi? Türkiye’de “Siyasal İslam” ya da “liberal” kesimin yarattığı algı üzerinden okursak...

Cumhuriyet yazarı Prof. Barış Doster’in dediği gibi:

“ ... Tarihimizle barışalım ... Geçmişimizle yüzleşelim... Kemalizm miadını doldurdu... Bağımsızlığın modası geçti... Atatürk ilkeleri ölmüştür... Türkiye ılımlı İslam’la bütünleşmelidir... Atatürk Devrimi tarih kitaplarından çıkarılmalıdır... ABD’den Paul Henze, Graham Fuller, Samuel Huntington, Henri Barkey, Preston Hughes, Almanya’dan Heinz Kramer, Udo Steinbach, Tessa Hofmann, Günter Seufert, Rainer Hermann, Wolfgang Koydl, Karen Fogg gibi uzmanlar, istihbaratçılar, gazeteciler, diplomatlar Türkiye’deki uzantılarıyla birlikte bu görüşleri dolaşıma sokmuşlardır.”

Tasfiye edilmek istenen aslında “askeri vesayet” üzerinden Atatürk’ün Altı Ok’uydu. Yoksa Fuller ya da liberallerin, Ilımlı İslamcıların, NATO/ABD darbelerine karşı olduğu yalandan ibaretti. Çünkü onların istediği tam da buydu: Sol Kemalist, ilerici/sosyalist ve anti-emperyalist milliyetçi kesimlerin imha edilmesi!

SONUÇ: 12 Eylül 1980 darbesiyle başlayan, bugün yüzde 50+1 üzerinden ideolojisiz bırakılan kitle savruldukça savruluyor. Kemalizm’i yani Atatürk’ü “gerici bir güç” diye nitelendiren çizgiye karşı idelojiye sıkı sıkı sarılmaktan başka çare yok!