Tarih 23 Ocak 2019...

Venezuela... Amerika’nın desteklediği Juan Guaido, kendini “geçici devlet başkanı” ilan etti. Başta ABD olmak üzere birçok Batı ülkesinin desteğini alarak, 30 Nisan 2019’da Maduro hükümetini devirmek üzere halkı sokağa çağırdı. Guaido, partisinin ev hapsindeki eski lideri Leopoldo Lopez ile başkent Caracas’taki La Carlota Hava Üssü yakınlarında bir grup askerle çektiği videoda, askerleri anayasayı korumak üzere sokağa çıkmaya davet etti. Muhaliflerin bu çağrı üzerine birçok kentte sokağa çıkmasının ardından Caracas’ta askeri birlikler yolları kesti ve ülkede şiddet eylemleri yaşandı. İktidardaki Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV) Birinci Başkan Yardımcısı ve Kurucu Meclis (ANC) Başkanı Diosdado Cabello, devlet televizyonuna telefonla bağlanarak muhalefetle bağlantılı bir grup askerin darbe girişimi başlattığını ve girişimin bastırılmaya çalışıldığını açıkladı. Cabello, hükümet destekçilerine, Bolivarcı devrimleri ve Devlet Başkanı Maduro’yu savunmak için başkanlık sarayı Miraflores’de toplanmaları çağrısı yaptı. Venezuela Savunma Bakanı Vladimir Padrino Lopez de Twitter’dan yaptığı açıklamada, ülkede şiddet ortamı oluşturmayı hedefleyen darbe girişimini reddettiklerini söyledi. Venezuela Başsavcısı Tarek William Saab da “Özgürlük operasyonu adı altında ülkede kanlı bir savaş çıkartmak istiyorlar. Hukuk yolunu işleteceğiz. Darbe girişimine kalkışanlara gerekli hukuki yaptırımları uygulayacağız” diye konuştu. Ve darbe bastırıldı!


Pablo Neruda’dan Arbenz’e...


1950’lerin başında Şili’den ayrılmak zorunda kalan (işçi sendikalarına karşı sert önlemler alındığı ve öldürülme tehlikesi olduğu için) Komünist Parti yöneticisi Pablo Neruda, Guaetemala’ya sığındı ve ne konuştu:

“... Şili, ihanetin ve tutuklamaların güneyin beyaz gün ışığı üzerine gölge düşürdüğü karanlık bir çağa girdi. Bugün, ülkenizi karanlığa sürüklemeye yeltenen her saldırıda yine üzerinize düşen görevden kaçmayacağınıza, vatanınız ve hürriyetiniz için savaşacağınıza, son bulması gereken imtiyazlar için savaşacağınıza... Bağımsızlık için mücadele edeceğinize inanıyorum...”

2. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika’nın Latin Amerika’da doğrudan müdahalede bulunduğu ilk ülke Guatemela oldu. Sandıkla gelmiş Jacobo Arbenz 1954’te devrildi! Arbenz ve arkadaşları sosyalist değildi ancak üçüncü dünyacı bir çizgiyle, ekonomik milliyetçi çizgide, bağımsızlıkçı bir iktidardı. Ve bu iktidarın sosyalist çizgiye evrilmesini engellemek CIA’nın göreviydi! Görev tamamlandı.

Neden Latin Amerika’yı anlattım?

Çünkü... Bir darbecinin itirafı bir televizyon kanalında canlı canlı seyrettiğimiz için!

John Robert Bolton.ABD Başkanı Donald Trump döneminde 9 Nisan 2018 ve 10 Eylül 2019 tarihleri arasında Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yaptı. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın seçim sonuçlarına kabul etmeyip 6 Ocak’ta darbe yapmaya kalkışıp kalkışmadığı konusunda CNN sunucusu Jake Tapper ile Bolton arasında tartışma yaşandı. Bolton, 6 Ocak olaylarının “dikkatlice planlanmış bir darbe” olarak nitelenmesine yönelik şu ifadeleri kullandı:

Burada değil de başka ülkelerde darbe planlamalarına yardımcı olmuş biri olarak buna katılmıyorum. Bu çok çalışma gerektirir.”

Daha sonra Tapper, Bolton’a hangi girişimlerden bahsettiğini sordu. Bolton Venezuela’yı kastederek “Ayrıntılara girmeyeceğim” dedi ve şu ifadeleri kullandı: “Bir muhalefetin yasadışı olarak seçilmiş bir başkanı devirmeye çalışması için ne gerektiğini gördüm ve başarısız oldular.” Tapper, Bolton’dan yeniden bir yanıt isteyerek, “Bana Venezuela’nın ötesinde söylemediğiniz başka şeyler de olduğunu da hissediyorum” dedi ve Bolton buna “Eminim vardır” diyerek yanıt verdi.

Ecevit’e darbe konuşulmuyor


“Özgürlük operasyonu”nun mimarı ABD’nin 1940’lardan bu yana Latin Amerika’da yaptıklarını sağır sultan duydu ama hâlâ aynı yatağa girmekten kaçınmayanlar var! New York Üniversitesi tarih profesörü Greg Gardin’in şu saptamaları önemli:

... 1944’te sadece beş Latin Amerika ülkesi-Meksika, Uruguay, Şili, Kosta Rika ve Kolombiya- kendilerini demokrasi olarak adlandırıyorlardı. Latin Amerika’da diktatörlükler devrilmiş ve hükümetler oy kullanma hakkını yaygınlaştırmış, sendikaları meşrulaştırmıştı.

... 2. Dünya Savaşı’nın ardından Meksika, Brezilya, Peru, Guatemela, Kolombiya, Arjantin ve Şili’de yeniden güçlenen işçi sendikaları son derece agresif grev dalgaları başlattı. Çoğu 1920’lerde örgütlenmiş halkçı reform partileri iktidara geldi.

... Ne var ki 1947’de, CIA’nın pek çok ülkede şube açmasından kısa bir süre sonra başlayıp 1948 yılı boyunca da devam eden bir dizi darbe ve antikomünist yasa bu demokratik baharı geri sardı.

SONUÇ: Bolton ya ağzından kaçırdı ya da meydan okudu! Bildiğimiz, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin arkasındaki kuvvetin ve siyasi ayağının tam olarak aydınlatılamadığı. Yine bildiğimiz, Amerika’nın askeri ya da sivil darbelerle hükümetleri devirdiği. Örnek mi? Bülent Ecevit’in 16 Temmuz 2002’de nasıl/neden erken seçim kararı aldığını bilmiyoruz? Bugün 28 Şubat üzerinde konuşanlar acaba 2002 darbesini de konuşacak mı?