GENELKURMAY ÇATI İDDİANAMESİNDEN ÇIKAN DERS


Prof. Dr. Hasan Onat...

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Mezhepler Tarihi Öğretim Üyesi’ydi. 26 Eylül 2020 günü koronavirüsten dolayı hayatını kaybetti. Çok sayıda kitap ve makale kaleme aldı. Prof. Onat neden önemli biliyor musunuz? Anlatayım: 8 Mart 2017’de Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Necip Cem İşçimen ile Cumhuriyet Savcıları Kemal Aksakal ve İstiklal Akkaya’nın hazırladığı ‘Genelkurmay Çatı İddianamesi’nde’ makalelerine atıfta bulunulan bir isim de Hasan Onat Hoca’ydı.

Prof. Dr. Hasan Onat, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın iddianamesinde yer alan, ‘Türkiye’de Cemaatler ve Kimlik’ konulu yazısında “Cemaat, birey bilincinin gelişmemesi, sağlıklı demokrasi kültürü yaratılmasının önündeki en ciddi engellerden birisidir” dedikten sonra şunları söylüyor:

“... Cemaat yapılanmasında iletişim daha çok sözel kültürle sağlanmaktadır. Bu durum, bireyin eleştirel düşünmesini zorlaştırmaktadır. Çünkü sözel kültürde, bilginin niteliğini ve kaynaklarını sorgulamak pek kolay değildir. Bazı cemaatlerin, ilk bakışta kitabı ve okumayı önemsiyorlarmış gibi görünmesine rağmen, kitabı da sözel kültüre dönüştürdükleri dikkat çekmektedir. Şöyle ki, cemaatin önemsediği kitaplar, cemaat içindeki kıdemli birisi tarafından okunur ve açıklanır.

“... Bazı cemaatler, sadece bazı kitapları okumakla alim olunacağını bile iddia edebilmektedirler. Cemaat yapılanmasında çoğu zaman iman ve aklın, birbirinin alternatifi olacak şekilde konumlandırıldığı görülmektedir. İman, inanılması gereken birtakım ön kabullere, sorgusuz sualsiz inanmak olarak tanımlanmakta; imanın bilgi ve tasdik boyutundan oluşacağı, aklı olmayanın dininin de olmayacağı unutulmaktadır. Bazı cemaatlerde, ‘ledünni ilim, manevi ilim, ilham’ gibi ifadeler altında, liderin ya da önde gelenlerin malumatları bir tür kutsallık zırhına sokulmaktadır.”

Gencecik yaşta intihar eden Ense Kara’ya geliyorum!

Barınacak yer ve aç kalmak...


Prof. Onat’ın o makalesine devam edelim:

“... Unutmamak gerekir ki, vahiy kapısı Hz. Muhammed’le birlikte kapanmıştır. Kur’an’ın dışındaki her türlü bilgi, her türlü tahlil ve tenkide sonuna kadar açıktır; çünkü beşeri bilgidir. Türkiye’de cemaat yapılanması; hızlı sosyo-kültürel değişimin de etkisiyle, aile kurumunun çekirdek aileye dönüşmesi ve akrabalık ilişkilerinin eskisi kadar güçlü olmayışı yüzünden ortaya çıkan boşluğu doldurmaya talip olmuştur.

“... Ailesinden ve akrabalarından yeterli ilgiyi göremeyen veya görmediğini düşünen, sağlıklı bir aidiyet duygusu geliştiremeyen insanlar, bu eksiklikleri cemaat içinde bulmaya çalışmışlardır. Bir cemaate mensup olmak, en genel anlamda ilgi görmek, güven içinde olmak anlamına gelmektedir. İnsanlar, en azından barınacak yer endişesinden ve aç kalma tehlikesinden kurtulduklarını düşünmektedirler...”

Yani... Tarikat-cemaate ‘din karşıtlığından’ karşı çıkılmadığını herkesin anlaması gerekiyor. Bu yalanın üzerinden ‘mağdur’ edebiyatı yapanlar artık hakikatin peşinde koşmalı.

CHP yönetimi ‘ürkek’ olmamalı


Enes Kara... Nur Cemaati olarak adlandırılan yapının özel evlerinden birinde kalırken yaşadığı sıkıntıları anlattığı video çektikten sonra intihar etti. Birileri “Toplumu ayrıştırmayın” dedi... Birileri “Tarikat ve cemaatlerin yurtlarına ve evlerine” sahip çıktı! İktidar cenahı ve iktidar partisinden kopup parti kuranlar, gencecik bir çocuğun tarikat-cemaat evinde yaşadığı ızdırabı görmezden gelmeye çalıştı. Kara’nın intiharının konuşulmasını istemeyenler şu savunuyla karşımıza çıktı: “İrtica üzerinden siyaset yaparsanız AKP’nin ekmeğine yağ sürersiniz.” Bu cümleyi bugün muhalif kanallara çıkan ya da kendilerini ‘muhalif’ diye tanımlayan (Sadece ve sadece Erdoğan gitsin sonrasında 2002 model yeni bir Erdoğan buluruz diyenler) gazeteciler köşelerinde yazdı! Yurtdışına kaçan Fetullahçılar’ın da sosyal medya paylaşımlarını incelediğinizde, ‘tarikat-cemaat yurt ve evlerinin’ nasıl savunulduğunu gördük! Yani... Aynılar aynı yerde...

Peki ya vicdan?

Peki ya Cumhuriyet Devrimi!

Peki ya aydınlanma?

Bugün sadece ve sadece “Erdoğan gitsin de sonrasına bakarız” çizgisi kimlerin kimlerle buluşmasını sağladı? Bu ülkede sanki Atatürk ve devrimleri yok! Özellikle CHP yönetiminin ‘ürkek’ duruşu tartışılıyor. Oysa... Bugün ana muhalefet partisi CHP değil mi? CHP olmazsa diğer sözde muhalif partilerin bırakın iktidara gelmeyi Meclis yüzü göremeyeceği ortada değil mi? Kimse şunu söylemiyor: Yapay bir laik-anti laik kavgası çıkarın. “İrtica hortladı” sloganları atın. Hayır kimse bunları söylemiyor! Hakikate bakalım... Konu yurt sorunu değil!