İMAMOĞLU’NA “SAKATLANIP, SEZONU KAPATTINIZ MI?” DİYE SORDUM...


Dün... Gündemdeki isim, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu SÖZCÜ’deydi. CHP’nin grup toplantısına katıldığı için bir gün ertelenen buluşma, sabahın erken saatlerinde çay ve simit keyfiyle başladı. Yine hareketli, yine esprili ve bir o kadar da öfkeliydi! Konuşurken ellerini devamlı kullanan, dokunan ve çocukluğuna dönen bir başkan portresi...

Manşetimizde okuduklarınızın dışında benim de sorularım oldu İmamoğlu’na. Önceki gün Habertürk’te Fatih Altaylı’ya verdiği röportajda, “Rakibin oyuna girme ve skoru değiştirme gücüne sahip oyuncularından biri maç öncesi yolda ve üstelik oyuna girip girmeyeceği bile belli değilken sakatlamasınlar” dediğini hatırlattım ve sordum: “Sakatlanıp, sezonu kapattınız mı?”

Kafasını salladı ve şu cevabı verdi:

“Yok canım. Sakatlamaya çalışıyorlar tabii. Henüz bir şeyimiz yok, sakatlanmadık. Hangi koşulda olursam olayım sezonu kapatır mıyım ben? Bir futbol takımından örnekle anlattım. Ve dedim ki bırakın sahaya çıkıp oynarken sakatlamayı siz daha yolda maça gelirken yolda darp etmeye kalkıyorsunuz ya da bacağını kırmaya çalışıyorsunuz. Bu kadar kötülük dolusunuz yani. Centilmenliğin tamamen dışında bir kötülük bu.”

İmamoğlu ısrarla “takım oyuncusu” olduğunun altını çizdi:

“... Hani o yanlış anlamayı da giderin. Biz takım oyuncusuyuz. Bu işte muhalefet bloğu, ‘Türkiye ittifakı’ diye bahsettiğim o büyük ittifak kazanacak. Kazanmalı demiyorum, kazanacak. Biz o büyük ittifakın aktörleriyiz, önemli insanlarıyız. Ama maça çıkmadan bizi daha yolda sakatlamaya çalışıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar... Ekrem İmamoğlu sakatlandı, hastanede yatıyor da olsa, tribünden izliyor da olsa, ne koşullarda olursa olsun ben bu sürecin en çalışkan neferi olacağım. Hatta iddiamı koyayım. Hangi koşulda olursam olayım en büyük mücadeleyi veren insan olacağım. Onun için boşuna uğraşıyorlar.”

“ABD’den icazet alan ben değilim, onlar”


İMAMOĞLU, SÖZCÜ Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz’ın yanında oturuyordu ve direkt bir soru yönelttim: “Siz, iktidar cenahına yakın gazetecileri dediği gibi küreselcilerin adayı mısınız?

Durdu ve “Küreselci ne demek? Vallahi özüm belli, kişiliğim belli, yetiştiğim okullar belli, öğrendiğim yerler belli, öğretmenlerim, sınıf arkadaşlarım, çocukluk arkadaşlarım... o kadar referansım var ki” diye yanıt verdi.

Sonrasında kurduğu cümleler çarpıcıydı:

“Biz İstanbul seçiminden önce de gidip Amerika’dan bir icazet almadık yani. Gidip orada üst düzey görevlilerle görüşüp ‘İstanbul’u yöneteceğiz’ demedik. Bir küreselci tavrı veya tarifi varsa bir anlatsınlar. En iyi onlar bilirler. Anlatsınlar bilelim ben bilmiyorum. Benim küresel deyince aklıma gelen tek kavram var. ‘Yurtta sulh cihanda sulh.’ Başka bir kavram yok yani. Küresel anlamda bana derinlik veren en önemli kavram o. Karalamak kolay.”

“Yanımızda görünüp iktidar dilini kullananlar”


Merak edilen bir konu da “kumpas”tı... Kararın çıktığı gün Saraçhane’de İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile buluşmasına ilişkin yapılan “Kılıçdaroğlu’na kumpas kuruldu” yorumlarıyla ilgili de “birilerini” işaret etti ama isim vermedi:

“Bizim muhalefet bloğu olarak her birleşme anımızı, hem buluşma anımızı, her kaynaşma anımızı, her kucaklaşma anımızı, hatta partinin içinde bile güzel anlarımızı kirletme çabası bugünün iktidarında var. Esas kumpas bu. Biz çok güzel bir fotoğraf gösterelim. Bilin ki o akşam başka bir kumpas, başka bir şantaj devreye giriyor. O dili kullanan, o dili üreten, bizim tarafımızdaymış gibi gözüküp onun peşinden koşan diller de bu kumpasın bir aletidir. Yani bu kumpas iktidarın kumpasıdır. Biz ona alet olmayız.”

İmamoğlu tepkisini şöyle sürdürdü:

“Bizim kucaklaşmamızdaki santimetreleri ölçer oldular. Yüz ifadelerimizdeki kıvrımları ölçer oldular. Bunun daha ötesi var. Onun için tümüyle iktidarın kumpasıdır. Bir de bu kumpasa alet olan bizim tarafımızdaymış gibi gözüken dillerin bu oyunun bir parçası olmasıyla yürütülen bir kampanya. Dün genel başkanla buluşmamızın üzerinden bile bir sürü daha ne çıkartırız çabasını duyuyorum yani. Bu iyi manzarayı nasıl bertaraf ederiz çabası var. ”

Ekrem İmamoğlu’nun son mesajı da parti içine yönelikti:

Ben hayatı boyunca kurumlarına yüksek sadakatle bağlı olmuş bir kişiliğim. Bulunduğum hangi kurum, kuruluş varsa, bu benim aile makamımdan başlar, aile şirketlerine devam eder, yaptığımız işler güçler, bulunduğum siyasi partiden şu anda görev yaptığım İstanbul Büyükşehir Belediyesi organizasyonuna varıncaya kadar kurumuna yüksek sadakatle bağlı bir kişiyim.”

Ekrem İmamoğlu temkinliydi


Birincisi... Temkinliydi İmamoğlu! Örneğin; “Sezonu kapatır mıyım ben?” dedi ama ekledi:

“Hani o yanlış anlamayı da giderin. Biz takım oyuncusuyuz.”

Önceki gün Habertürk’te yayımlanan söyleşisinden kaynaklandığını anladığımız ve “kollektifin içinde bir nefer” vurgusunu yapma ihtiyacı hisseden bir isimdi karşımızda.

Örneğin; grup toplantısında konuşmamasıyla ilgili bir sorun olmadığını anlattı. Ancak “İstanbul’dan-Ankara’ya çağrılan bir isim neden konuşturulmadı?” sorusu hâlâ cevapsız.

İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu’yla benzer bir cümle kurması dikkatimi çekti. CHP lideri, “Muhalif görünümlü bazı gazeteciler” demişti, İBB Başkanı, “Bizim tarafımızdaymış gibi görünen ama iktidar dilini kullananlar var” dedi. Kim bunlar? Herhalde bunun yanıtını da 2023 seçimlerinden sonra öğreneceğiz.

Gördüğüm şu: İmamoğlu iktidarın yeni hamlelerini bekleyecek. Masada ‘sorun yaratan’ bir isim olmadığını anlatmaya devam edecek.