BU HİKAYEYİ İLK KEZ OKUYACAKSINIZ


Tarih 5 Temmuz 2008...

Ergenekon soruşturması kapsamında nöbetçi mahkemeye sevk edilen Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, emekli Albay Atilla Uğur, Birol Başaran ve İbrahim Özcan tutuklandı. 14 Temmuz’da da avukatının itirazı sonucu mahmeke Aygün’ün serbest bıraktı. Davalar açıldı ve kumpas olduğu ortaya çıkan Ergenekon davası düştü.

Neden bu bilgiyle başladım? Dün, bu köşede ATO Başkanı Sinan Aygün öncülüğünde 2004’te hazırlanan “Hayatım Mafya” raporunu sizinle paylaştım. Bugün de o rapordan sizlere çarpıcı bölümleri özetleyeceğim ve ilginç bir bilgiyi ilk ağızdan anlatacağım. Önce rapordaki tespitler:

“... Yaşam alanları giderek yaygınlaşan mafya dünyasını adlandırmakta çok sayıda ifade kullanıldığına dikkat çekilen araştırmada bunların başlıcaları şu şekilde sıralandı: ‘Mafya Ekonomisi’, ‘Yeraltı Ekonomisi’, ‘Suç Ekonomisi’, ‘Kurşun Ekonomisi’, “Karapara Ekonomisi’, ‘Yasa Dışı Ekonomi’...

“... Türk tipi mafyanın klasik özellikleri de şöyle: Buna göre, organize suç örgütlerinin yapısı bir şirket ya da holding yapısına çok benziyor. Örgüt, piramit şeklinde yapılanıyor. En yetkili karar mercii olan ‘baba’ bir holdingin yönetim kurulu başkanı gibi doğal olarak piramitin en tepesinde bulunuyor. Daha altta ise orta kademe ‘baba yardımcıları’ yer alıyor. Özendirme ve terfi müessesesi yasal örgütlerden farksız. Mafya üyesi eğitimi, başarıları ve tecrübesi ile rütbe alıyor. Suçu üstlenmek örgütte kalmanın en önemli unsurlarından sayılıyor. Zorda kalmadıkça güvenlik kuvvetlerine yönelik herhangi bir eylem yapılmıyor.

“... Devlet mekanizması içerisinde bir çok unsuru kullanmak ve aracılık yapmak en büyük özellikleri arasında yer alıyor. Yakın çevre, akraba ve dostlara sürekli aylık, hediye verilmesi liderliğin gereği olarak kabul ediliyor. Sicili temiz kişilere şirket kurdurarak kara para aklıyor, küsleri barıştırarak komisyon alıyorlar. İlk yapılanma aşamasında güvenlik teşkilatından ayrılma veya emekli kişiler istihdam edilerek bunların güçlerinden yararlanılıyor.”

Raporun vurgusuna bakın: Devlet mekanizması içerisinde bir çok unsuru kullanmak ve aracılık yapmak en büyük özellikleri arasında yer alıyor.

Şimdi dönelim 2008’e...

Petrol, altın, bor ve toryum dosyası


Dönemin ATO Başkanı ve CHP eski Milletvekili Sinan Aygün’le dün görüştüm ve kurumlarının hazırladıkları raporları anlatırken çarpıcı bir bilgi verdi:

“2008’de gözaltına alındığımda ATO’daki 125 klasöre de el konuldu. 25 klasör kuruma gelen mektuplardan oluşuyordu. Bu klasörlerden 121’ini geri verdiler. Ancak dört tanesini alamadım. Başvuru yapmama, istememe rağmen alamadım.”

Araya girdim ve “Hangi klasörler geri verilmedi?” sorusunu yönelttim. Sinan Aygün şu yanıtı verdi: “Petrol, altın, bor ve toryum dosyalarımızı vermediler. Önemli çalışmalar vardı.”

(Bir not da benden: Fetullahçı polis ve yargının operasyonlarında zaman zaman evlerden alınan dosya ve klasörlerin bazılarını verilmediğini biliyordum. Bunlardan birisi de 2011’de SÖZCÜ yazarı -o zaman Hürriyet’teydi- Soner Yalçın’a yapılan operasyon ve verilmeyen dosya.)

Devam edelim Sinan Aygün’ün anlattıklarına...

Daktiloyla yazılan mektup


ATO o dönem sık sık raporlar hazırlayan kurumlardandı.

Aygün, o günlerde kendisine daktiloyla yazılmış bir mektup geldiğini söyledi:

“... Mektupta, Şırnak’ta bir bölgede ham petrolün olduğu yazılıydı ve nokta atışı adres verilmişti. Kimdi bu mektubu yazan biliyor musunuz? Emekli Albay İhsan Güven. (Dost Tarikatı lideri) Sonrasında öldürüldü. Biz de o mektupta yazan yere arkadaşlarımızı gönderdik ve gerçekten ham petrolün sızdığını gördük.”

Konuşmamız sürdükçe ilginç anektodlar verdi Sinan Aygün.

Örneğin... Suikasta uğrayan öğretim üyesi Necip Hablemitoğlu’yla olan bir görüşmesini anlattı:

“Haziran 2001’de evim kurşunlandı sonra da aracım. Bu saldırılardan önce zaman zaman görüştüğüm rahmetli Hablemitoğlu beni ziyarete gelmişti. Atatürk resmi hediye etti ve şu cümleyi kurdu: ‘Dikkat et seni öldürebilirler.’ Neden hedefe konulduğumu anlıyorum: Altın, petrol, toryum ve bor raporlarımız kayıp, geri verilmedi.”

(Bir not daha: Necip Hablemitoğlu da “Bergama Dosyası” kitabıyla altın madenleri üzerine çalışmıştı ve Fetullah konusundaki dosya-kitapları da biliniyor.)

Enflasyonist ortam ve mafya


Yazıyı “Hayatım Mafya” raporundaki tespitlerle bitirelim:

“Namusuyla kazanmanın, üstün ahlakın, erdemin yerini (para kazan da nasıl kazanırsan kazan), (gemisini yürüten kaptan), (köşeyi dönmek), (namuslu olmak enayiliktir) gibi yozlaşmış değerlerin aldığı dönemden geçiyoruz. Ne yazık ki bu ülkede, okulda, hastanede, otoparkta, hergün en az bir kere mafya ile karşılaşıyoruz. Mafya ekonomisi ülke ekonomisine ciddi maliyetler yüklüyor. Rüşvetin, yolsuzluğun maliyeti kamu kurumuna maliyet olarak geri dönüyor. Bu ülke, beyaz yakalılar tarafından işin kitabına uydurularak soyuluyor. Namuslu tüccarlarımız artık kamu ihalelerine girmek istemiyor. Düzen hepimizi bozdu. Namusuyla iş yapmak enayilik olarak görülüyor. Ekonomik istikrarsızlık ve sosyal dengelerin bozulması mafyanın faaliyet alanını patlattı. Enflasyonist ortam, ekonomik kargaşa, para piyasalarındaki spekülatif hareketler, kayıt dışı ekonominin motoru durumundaki mafya ekonomisinin ekmeğine yağ sürüyor. Mafya, devletin boş bıraktığı hiç bir alanı kaçırmıyor ve bu boşlukları süratle dolduruyor.”