Anthony Giddens...

İngiliz toplum bilimci...

“Kapitalizm ve Modern Toplum Kuramı”, “Toplumbilimsel Yöntemin Yeni Kuralları”, “Toplum Kuramında Merkezi Sorunlar”, “Toplumun Oluşumu”, “Modernitenin Sonuçları”, “Modernite ve Kimlik”, “İçtenliğin Dönüşümü”, “Solun ve Sağın Ötesinde” kitaplarından bazıları. Bizi de yakından ilgilendiren kitabının adı ise “Üçüncü Yol/Sosyal Demokrasinin Yeniden Dirilişi”... Mayıs 2000’de Türkiye’de yayımlanan bu kitap “neoliberalizmle-sosyal devleti birleştirme çabaları” olarak tanınıyor!

Bilgiye boğmadan anlatayım:

1979’da iktidara gelen Margareth Thatcher (Muhafazakar Parti), sosyal güvenlik ödemeleri ve yardımları kıstı... Gelir dağılımı bozuldu, zenginleri daha zengin yapan fakiri daha da fakirleştiren sistem “neoliberalizm” hayata geçti. Tüm dünyada ve Türkiye’de yapılmaya çalışılan gibi! Sıkı bir özelleştirme programı vs... (Türkiye’de Turgut Özal, ABD’de Reagan da aynı çizginin liderleriydi) Madenler kapatıldı, elektrik, su, demiryolları, çelik ve benezer gibi kamu kurumları artık piyasanındı. Sendikalara darbe vuruldu. (İngiliz iç istihbarat servisi MI5’in de rolü ayrı bir yazı konusu.) Aslında darbe vurulan sosyal devletti! İşçi “mülk/apartman sahibi” olurken, kredilerle hayatı esir alındı. Bu süreçte İşçi Partisi’nin lideri Michael Foot liderliğinde yeni bir manifesto yayımlandı: Sosyal devletten daha da ileride bir programla kamucu ekonomi savunuldu. Ancak... Thatcher’ın “yalan dünyası” halkı cezbetmişti ve kamuculuğa yönelen İşçi Partisi kaybetti! 1983 sonrasında İşçi Partisi içindeki “kamucu kanat” tasfiye edildi vs...

Artık “Muhafazakar Parti”nin “sol” görünümlü taklidi hakimdi siyasete.

1994’te Tony Blair’in başa geçmesiyle birlikte İşçi Partisi’nin tüzüğü değişti ve Blair’in beyni Anthony Giddens’in “Üçüncü Yolu” kazandı: Parti sadece sınıfın değil herkesi olacaktı. Muhazafazakar Parti’yi destekleyen sermaye de artık yeni partisini bulmuştu. 1997’de yüzde 43 oyla 419 vekil kazanıldı, 2010’a kadar ülkeyi “Üçüncü Yol” yönetti. Slogan şuydu: “Eski sol düşünceler artık zaman aşımına uğradı. Yeni sağ programların yetersiz ve çelişkili olduğu bir dünyada, sosyal demokrasi yenilenecek.” 

New York’ta yapılan toplantı


Tarih 25 Eylül 1998...

Üçüncü Yol, New York Üniversitesi’nin düzenlediği toplantıda tartışıldı. Çok sayıda ülkeden sosyal demokrat bu toplantıdaydı, ABD Başkanı Billy Clinton ve Tony Blair’le birlikte. İdeolog Anthony Giddens dedi ki: “... Sosyal demokrasi, günümüzde bunalım içinde. Geleneksel sosyal demokrat politikalar üretim ve devlet mekanizmasında atalet ve bürokrasideki elitin tüm politikaları belirleyerek yönlendirmeye çalışmasıdır. İşsizliği önlemek adına ‘ne iş olsa yaparım’ diyen herkesin amaçsızca işe yerleştirilmesi politikaları, ekonominin yararına değil, zararınadır. Neoliberalizm de bunalımdadır. Bunun da en güçlü kanıtı, piyasa ekonomisi konusundaki fundamentalizmin, muhafazakar düşüncelerle çatışmasıdır. Çünkü bir yandan serbest piyasa ekonomisine yönelip, bir yandan da geleneksel ailevi ve milliyetçi değerlere sarılmak birbiriyle çelişir. Piyasa güçlerinin dinamik gelişimi, geleneksel otoriter yapıları ve yerel toplumları çökertir ve bunun yarattığı riskleri, toplumun görmezden gelmesini ister.”

Alternatif neydi: “... Radikal bir merkez, yeni, demokratik bir devlet, aktif bir sivil toplum, yeni bir karma ekonomi, kozmopolit bir uluu, kozmopolit bir demokrasi.” Yani... Üçüncü Yol! Bu programa sermaye de “dünyaya hakim olan” küreselciler de sahip çıktı. Sonunda geldikleri nokta: Irak’ın işgalini savunmak oldu, zengin daha da zenginleşti!

Ya bugün...

2023’ü kim kazanacak?


Dünya, “neoliberalizmin” çöktüğünü konuşuyor, yazıyor, çiziyor ve alternatifler arıyor. Son altı aydır CHP lider Kemal Kılıçdaroğlu da vurgusunu “sistem değişikliği” üzerine yaptı.

Maltepe’de dedi ki:

“Sevgili dostlarım, bu düzen haramilerin düzenidir. Biliyorsunuz milyonların sesi olmak için bir hafta süreyle karanlıkta kaldım. O zaman söylemiştim yine tekrar edeyim. Ben neoliberalizme karşıyım. Bırakın halkı sömüren sömürsün piyasa kendi dengesini bulur söylemine karşıyım. Türkiye’de toplumun belleğine yerleştirilen bu anlayış iktidar destekli sömürme ve köleleştirmeye dönüştü. Bu yüzden insanların geçim kaynaklarını korumak ve yeni fırsatlar yaratmak için devletin müdahil olması gerektiğine inanıyorum. Evet vergide indirim istiyorum. Ancak bunu yapabilmek için kamu maliyemizin sürdürülebilir bir temele oturtulması gerektiğine de inanıyorum. Mali sorumluluğa inanıyorum. Vatandaştan toplanan verginin hesabının vatandaşa verilmesi gerektiğine inanıyorum...”

Kılıçdaroğlu artık bu programın altını doldurmalı! Neoliberalizmin yerine neyi koyacağını anlatmalı. Anthony Giddens’ın “Üçüncü Yolu” mu yoksa bağımsızlıkçı bir irade mi? Kamucu ekonominin ayrıntılarını anlatmalı... Neoliberalizm sadece ekonomik bir kavram değil hayatın tamamını kapsayan, Şili’de Allende’yi deviren, 12 Eylül’ü yapan siyasi bir program.

SONUÇ: Bugün CHP’nin, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğiyle ilgili ne dediğini duymadık... Suriye’de, ABD’nin kurmak istediği YPG devletine karşı  iktidara geldiklerinde ne yapacaklarını kamuoyuyla paylaşmalı ve kafa karışıklıkları giderilmeli. 2023’te seçim zaferi bağımsızlıkçıların mı/Atatürk’ün mü olacak yoksa 2002 model AKP’lilerin mi?