Tarih 18 Şubat 2011...

Hasdal Cezaevi’nde o sabah hareketli dakikalar yaşandı. Cezaevine giden yolda jandarma trafiği kontrol etti. Cezaevi önünde de sıkı güvenlik önlemleri vardı. Orgeneral forslu cipler sırayla içeriye girdi. Cezaevine helikopterler indi. Hasdal’daki yoğun trafiğin nedeni sürpriz bir ziyaretti. Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, “Balyoz” kumpasında tutuklanan 29 general ve amiral ile Hasdal Cezaevi’nde görüştü. Tutuklamaların hemen ardından asker aileleriyle Harbiye Orduevi’nde biraraya gelen Genelkurmay Başkanı, ‘’arkanızdayız’’ mesajını verdikten tam yedi gün sonra Hasdal’a geldi. Gizli tutulan ziyaret tam 3.5 saat sürdü. Ziyarete ilişkin herhangi bir bilgi de verilmedi.

Işık Koşaner


Neden bu bilgilerle başladım? Çünkü...

Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla hedef alınan emekli Kurmay Albay Mustafa Önsel’in son kitabı “Silivri’de Firavun Töreni/Kırmızı Kedi Yayınevi” kitabından okuyalım:

“... Açlık grevine başladığım gün, Cengiz Köylü ve Mehmet Ali Çelebi de beni desteklemek adına açlık grevine başladıklarını açıkladılar. Üç kişi olarak başlattığımız açlık grevi, 21 Şubat günü sona erdi. Sembolik de olsa, hukuksuzluğu protesto ettiğimizi, zulme karşı durduğumuzu kamuoyuna ilan etmiştik. Açlık grevine başladığım gün, cezaevinin önemli bir misafiri vardı: 27. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner. Kendisiyle görüşenlere, ‘Dosyayı ayrıntısına kadar incelediğini, tamamımızın suçsuz olduğunu açık bir şekilde gördüğünü, bu anlamda en üst düzeyde girişimlerde bulunacağını’ ifade etmiş. Görüşenler, kendisini bu konuda çok kararlı görmüşler. Ayrıca bir sonuç alamadığı takdirde istifa dahil her şeyi göze aldığını da belirtmiş.”

Işık Koşaner’in, Hasdal’da gerçekleşen bu ziyarette tutuklu komutanlara ne dediğini ilk kez öğrendik...

Ya sonra...

TSK’yı “suç teşkilatı” yaptılar


Gerçekten de Koşaner Paşa, görev süresinin dolmasına iki yıl daha varken, Hasdal ziyaretinden beş ay sonra, 29 Temmuz 2011 tarihinde aniden istifa etti ve şu açıklamayı yaptı:

“...Çok sayıda TSK mensubunun somut delillere dayanmayan iddialar nedeniyle soruşturmalara tabi tutulması, tutuklanması ve yargılanmasının tüm TSK personeli tarafından üzüntü, endişe ve kırgınlıkla izlendiğinden eminim.

“... Tutuklamaların, evrensel hukuk kaidelerine, hakka, adalete ve vicdani değerlere uygun olarak yapıldığını kabul etmek, birçok hukukçunun da ifade ettiği gibi, mümkün değildir.

“... Bu durum, birçok defalar, yetkili makamlara iletilmesine, anlatılmasına rağmen, soruna yasal çerçevede bir çözüm bulunması mümkün olmamıştır.

“... Soruşturma ve uzun süreli tutuklamaların bir amacının da TSK’nın kamuoyunda bir suç teşkilatı olduğu izleniminin yaratılmaya çalışıldığı, yanlı medyanın da her türlü yalan haber, iftira ve suçlamalarla ulusumuzu, silahlı kuvvetlerine karşı tavır almaya teşvik ettiği dikkatlerden kaçmamaktadır.

“... Bu durumun önlenememesi ve yetkili makamlar nezdinde yapılan girişimlerin dikkate alınmaması, Genelkurmay Başkanı olarak personelimin hak ve hukukunu koruma sorumluluğumu yerine getirmeme engel olduğundan, işgal ettiğim bu yüce makamda göreve devam etme imkânımı ortadan kaldırmıştır.”

Cezaevine bir ziyaret daha vardı...

“Çözemezsem çeker giderim” dedi...


Işık Koşaner ve kuvvet komutanlarının “onur istifasının” ardından Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel oldu.

Günlerden 31 Ekim 2011...  Mustafa Önsel kitabında, o ziyareti ve ziyarette neler yaşandığını da anlattı:

“... Necdet Paşa, Genelkurmay Başkanı olduktan yaklaşık 3 ay sonra Hasdal’ı ziyarete gelecek, çeşitli talimatlar vererek ayrılacaktı. İşte Necdet Paşa’nın kıdemliler aracılığıyla bize ilettiği talimatlar: (Herkes görevinin başına dönecek şekilde hazır bulunacak! Sorgu ifadelerini çok kısa tutun! Mahkemede heyetle kesinlikle münakaşaya girmeyin! Davaya en az sizin kadar vakıfım. Delillerin düzmece olduğunu biliyorum.Bunu çözeceğim. Çözemezsem ben de çeker giderim!)

“... Bu yaklaşım olumlu gözüküyordu. Çünkü siyasilerin de böyle düşündüğünü gösterirdi. Necdet Paşa, Başbakan’dan izinsiz böyle şeyler söyleyemezdi. Cezaevindekilerin genel düşüncesi buydu. Bu durum, sorgu ifadeleri bittiğinde tahliyelerin başlayacağı beklentisini artırdı. Avukatların mahkeme başkanı ile zaman zaman yaptıkları görüşmelerde de bu hava vardı.

“... Ve sanıklar, birkaç kişi hariç, ortalama 10 dakikada ilk sorgu savunmalarını verdiler. Düşünün, o kadar ağır ithamlara karşı 45 saniye, evet sadece bu kadar süreyle savunma yapan arkadaşımız vardı. Sorgu ifadeleri bittiğinde ne kadar kandırıldığımızı anladık.

“... Bıraktık sorgu bitiminde tahliyeyi, çelişkilerin giderilmesi için bilirkişi talepleri ve tanık dinletme isteklerimiz bile reddedilecekti. Vesselam yalan, riya, iftira, her şey mubahtı. Aradan bir yıl geçecek, en ağırından cezalar yağdırılacaktı bizlere.

“... Ama ‘çözemezsem giderim’ diyen komutanımızdan, bırakın çözmeyi, bırakın sesi, tık bile çıkmayacaktı. Suçsuzluğumuzu bilmesine rağmen betona canlı canlı gömülmemizi seyretmişti...”

SONUÇ: Bugün NATO’yu konuşuyoruz... Bugün PKK/YPG’yi konuşuyoruz, mutabakat metnini tartışıyoruz! Mustafa Önsel tarihe ışık tutan çalışmasıyla NATO’nun hedefindeki komutanları yazdı ve kimin nerede durduğunu anlattı! Okuyun ve Ergenekon-Balyoz kütüphanesine giren bu kitaptan ders çıkarın.