28 ŞUBAT TUTUKLUSU BABAYA OĞLUNDAN MEKTUP


Sevgili Babam...

Öncelikle sana ve aynı kumpas davasından tutuklu bulunan diğer vatansever komutanlarımıza selam ve saygılarımı iletiyorum. İleri yaşınıza rağmen çok zor bir süreçten geçiyor olduğunuzu biliyoruz. Yine de her şeye rağmen umarım hepiniz iyisinizdir, umutlusunuzdur ve sağlıklısınızdır. Bazen beklemek tek çare olabiliyor hayatta ve bekleyerek elde edilen mutluluğun da ayrıcalıklı olduğunu sen bize önceden öğretmiştin. Bir de her gece yatarken etmemiz gereken dualar var öğrettiklerin
içinde... İşte ben o duayı torununa da öğrettim. Bu bekleme sürecinde o da küçük yaşına rağmen duasını yapıp öyle uykuya dalıyor. Aynı bizler gibi... Davasında haklı olan herkesin duasının
kabul olmasını Allah’tan bir kez daha diliyorum.

Tutuklanmanın üzerinden neredeyse 1 yıl gibi bir zaman geçti. Demem o ki; zaten sınırlı olan hayatının kocaman bir senesini maalesef haksız yere yine cezaevinde geçirdin. Önceki cezaevi sürecini de katarsak eğer neredeyse 3 yıl gibi bir zaman mahkum olarak yaşadın. Hayatının ilk evrelerini yokluk ve zorluklarla geçirmiş, ortalarını dik duruş ve vatan sevgisiyle geçirmiş bir askerin hayatının son evreleri zindanlarda geçmemeliydi. Ben de senin gibi düşünüyorum ve her zaman dediğin gibi her şeyde bir hayır vardır diyorum. Er ya da geç adalet tecelli edecektir diyorum, inancımı yitirmiyorum. Ama yine de bu dilekler, içinden geçtiğimiz bu olumsuz sürecin; ağır, üzücü, yıpratıcı ve düşündürücü olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor maalesef.

Bu arada geçen hafta 83’üncü yaşına girdin.

Ben de bugün koğuşunda sana bir gazete aracılığı ile ulaşmak istedim. (Bu konuda desteğini esirgemeyen duyarlı gazetecimize de bir kez daha teşekkür ediyorum.) Bu vesileyle doğum gününü kutluyor ve yeni yaşının sana mutluluk, sağlık ve özgürlük getirmesini diliyorum. Çünkü sen insan olarak her şeyin en güzelini hak ediyorsun. Aynen aynı kaderi paylaştığın diğer değerli komutanlar/silah arkadaşların gibi...

Tutuklu bulunduğun süre içinde bize defalarca mektuplar gönderdin. Bu mektuplarında dava sürecinden bahsettin, duygu ve düşüncelerini ifade ettin, hayatla ilgili sorular sordun, cevaplar verdin. Hatta gözlemci bir mâhkum olarak cezaevi süreciyle ilgili düzenleyici düşüncelerini dahi paylaştın.

Bir yeri mi bombaladınız?


Ben de sana bir mektup göndermek ve bazı sorular sormak istedim, (Tabii diğer tutuklu vatansever komutanlara da eğer müsaadeleri olursa.)

- Sen/sizler niçin hapistesiniz?

- Bizler bilmeden, fark etmeden, görmeden; kasten adam mı öldürdün/öldürdünüz?

- Bir yeri mi bombaladınız?

- Masum insanlara, çocuklara, bebeklere işkence mi yaptınız? Özür dilerim ama çocuklara cinsel tacizde mi bulundunuz?

- Düşmanla işbirliği mi yaptın/yaptınız?

- Devletin güvenliğine zarar verecek bir şey mi yaptın/yaptınız?

- Gizli kalması gereken belgeleri mi sızdırdın/sızdırdınız?

- Anayasal suç mu işledin/işlediniz?

- Orman mı yaktın/yaktınız?

- Birilerini mi dolandırdın/dolandırdınız?

Baba ben seni hayat boyu birlikte çalıştığın silah arkadaşların/astların/üstlerin kadar olmasa da tanıyorum. Sen yukarıda sıralanmış suçları işlemezsin/işleyemezsin! Aynı diğer tutuklu komutanlar gibi... Çünkü sen kanunları/kuralları gözeten, sorumluk sahibi, vatansever, çalışkan, ahlaklı, dürüst, insanlara saygılı, vicdanlı ve inançlı bir insansın. (1962 – 2004 / Teğmen – Korgeneral yılları/rütbeleri arası görev yaptığın tüm yerleri ayrıntılı olarak ülkemizin en üst makamı olan Sayın Cumhurbaşkanı’na bir mektup aracılığı ile arz ettim. Bu 42 yıllık hizmet sürecinde mutlaka seni tanıyan birileri vardır. Gerekli görüldüğü takdirde; devlet terbiyen, görev ahlakın, vatansever kişiliğin, Anayasa/ kanunlara bağlılığın sorgulanabilir, araştırılabilir.

Çünkü...

Bu zulmü düşmanınız da yaşamasın!




Sizleri suçlayan/tutuklanmanızı talep eden/tutuklayan savcıların ve hâkimlerin içinden FETÖ terör örgütü mensubu olduğu kanıtlanan, firar ederken yakalanan, sahte kimlikle ele geçirilenler oldu.

Bu hasta ve yaşlı halinizle bu işkenceyi yaşamanıza sebep olan savcı/yargıçlar meslekten atılmadılar mı?

Terör örgütü üyeliğinden tutuklanmadılar mı?

Bu davanın başlamasına sebep olan CD’nin bilirkişi raporlarıyla sahte olduğu ortaya çıktı. Böyle dava olur mu? Bu hak mı? Bu adalet mi?

Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurularımızın üzerinden neredeyse 10 ay gibi bir zaman geçti. Onlarca kanıta, bilgiye, belgeye, tanığa, ispata rağmen hala bir cevap alınamadı maalesef. Niçin bu kadar uzadı bu süreç, insan düşünmeden edemiyor?

Baba, mektubunda bizlere “Sizlere asla haram yedirmedim ve sizleri utandıracak hiçbir şey yapmadım” şeklinde bir ifade kullanmışsın. Hiç merak etme biz ailen ve yakınların olarak bunu çok iyi biliyoruz ve seninle gurur duyuyoruz. Bu süreçte bizi arayan dostlarından ve iyi dileklerini ileten tanıdıklarından her şey o kadar açık ki... Sen bizleri düşünme... Bizler çalışıyoruz, geziyoruz, yaşamaya devam ediyoruz sadece yaşamaya devam ederken bir boşluk hissediyoruz. Hem de yeri doldurulamayacak bir boşluk...

Bu arada yeri gelmişken baba, bu süreçte sevgili annemden de ve diğer tutuklu komutanlarımızın muhterem eşlerinden de bahsetmemek olmaz. Dimdik duruşlarıyla ve ileri yaşlarına rağmen aklıselim mücadeleleriyle hayat arkadaşlığının ne demek olduğunu herkese gösterdiler. Gerçekten onların da hakları ödenmez. Yorgunluğun da verdiği durumdan kaynaklanan ve eşini ziyarete hazırlanıp son anda tansiyonu çıktığı için görüşe gidememek ve daha acısı mâhkum eşinin de zaten haftada 1 saat olan görüş için kendisini hazırlanıp beklemesi durumuna şahit olmak...

Hayatlarının son demlerinde, onlara da yaşatılan bu zulmü Allah kimseye yaşatmasın gerçekten.

Sebep olanlara dahi...

Tamam, mahkeme kararlarına saygılıyız, kararlara uymakla yükümlüyüz ama ya ortada bir hata varsa? İnsanların ölüyor olduğu bir davada hata olmaz, olamaz!  Niye böyle diyorum biliyor musun baba?

Baba mektubumun sonlarına gelirken ifade etmem gereken bir şey var;

Çocuklar başarılı olabilmek için önce babalarıyla mücadele ederlermiş. Maalesef hayatta benim rakibim biraz zor çıktı. Mevzu bahis vatan olduğunda korkusuzlaşan ama sinirlenince gözleri dolan adamı, başkasından bir tas çorba isterken mahcup olan kişiyi, rütbe/makamı büyüdükçe küçülen komutanı, her kim olursa olsun herkesi seven ve herkesi olduğu gibi kabul eden seni henüz mağlup edemedim ben ama mücadeleyi bırakmış değilim. İnatçı kişiliklerimiz zaman zaman çatışmış olsa da varlığını özlüyorum.

Unutmak eksilmektir. Bizler için yaptıklarını asla unutmadım/unutmadık.

Ve eksilmeden büyüdük, büyüyoruz.

Sevgili babam ve değerli komutanlarımız; büyük okyanuslarda mücadeleler verdiniz, bir kaşık suda boğulmayın! İnanıyoruz ki; mutlaka birileri sesimizi duyacak, adalet yerini bulacak ve aramıza sapasağlam döneceksiniz.

Ve son olarak:

Lütfen orada ölmeyin...

Selam ve Saygılarımla...

Mehmet Koray KILINÇ (28 Şubat davası hükümlüsü emekli asker Hakkı KILINÇ’ın oğlu.)

NOT: Korgeneral Hakkı Kılınç’ın oğlu Mehmet Koray’ın bu mektubunu saklayın. Bize bugün gündem diye pazarlananlara bakın bir de gerçeklere!