OSMAN KAVALA-HENRİ BARKEY-ASLI AYDINTAŞBAŞ CEMAL ENGİNYURT-LATİF ŞİMŞEK...


Bir yemek hikayesi var ama fazla duyamadınız!

Çünkü “liberal mahalle” bu tartışmaya girmek istemedi. “Solcular” da kaçındı. Bir tek Halktv’de Gökmen Karadağ konuyu tartıştı ve gündeme getirdi.

Anlatayım:

Henri Barkey, Gezi davasında ağırlaştırmış müebbet hapis cezası alan Osman Kavala’ya “casusluk” suçlaması yöneltilmesine gerekçe olarak gösterilen “Kavala, Barkey’le akşam yemeği yedi. Temasları var” iddiasıyla ilgili şu cümleleri kurdu:

“Ben o gece tanınmış bir Türk gazeteciyle yemekteydim ama Türkiye’deki durum göz önüne alındığında bu kişinin kim olduğunu açıklamam doğru değil diye düşünüyorum. (Gerçek Gündem/Sami Menteş/29 Temmuz 2022)

Sonrasında o yemekteki gazetecinin Aslı Aydıntaşbaş olduğu taraflarca doğrulandı. Aydıntaşbaş, 7 Ağustos’ta yaptığı açıklamada Barkey’i eleştirdi:

“Yıllardır tüm ısrarlara rağmen açıklama yapmayan bu şahsın şimdi konuşması manidardır. Osman’ın bilgisi dahilinde sessiz kaldım. Ama artık kötü niyetli bir operasyonla karşı karşıyayım. Osman Kavala iddia edildiği gibi bir ABD’li akademisyenle aynı anda lokantada olduğu iddiasıyla cezaevinde değildir...”

Ancak...

Kavala farklı düşünüyor


Osman Kavala, gazeteci Aslı Aydıntaşbaş gibi düşünmediğini dün yaptığı yazılı açıklamayla gösterdi:

“... Emniyet görevlileri lokantada yaptıkları araştırmada, o akşam (18 Temmuz 2016) kimlerin hangi masalarda oturduğu bilgisine ulaşmıştı; Emniyet’te yapılan sorgumda da bu durum teyit edilmişti. ‘Gezi olaylarını organize etmek’ ve ‘15 Temmuz darbe girişimine katılmak’ suçlamalarıyla karşılaştığım sorgulama sırasında, Barkey ile lokantada sadece selamlaşmış ve ayaküstü konuşmuş olmamdan söz edilmişti ve bu aramızda temas olduğunun delili olarak gösterilmişti. Ancak, Gezi davasının beraatle sonuçlanmasından sonra hazırlanan, benim Barkey ile 15 Temmuz darbe girişimini organize ettiğimi ve casusluk faaliyetlerinde bulunduğumu içeren ikinci iddianamede, bu olay planlı bir buluşma ve bir görüşme olarak değiştirildi.”

Kavala’ya göre o yemek “planlı bir buluşma/görüşme” olarak kullanıldı... Aydıntaşbaş’a göre ise o yemek iddianame için kullanılmadı.

Mesele şu:

O yemekle ilgili bilgiler neden altı yıl sonra ortaya çıktı? Taraflar konuşmadı? Osman Kavala ve Aslı Aydıntaşbaş’ın da içinde bulunduğu “mahalle” bu konunun üzerine gitmekten neden kaçındı? Emniyet ve savcılık dosyasında Aydıntaşbaş’ın ismi neden yoktu?

Şimdi diğer mahalleye geçelim...

Bağlı bulunduğun ip


Nikos Kazancakis’in “Zorba” kitabındaki şu cümlesini zaman zaman mırıldanırım:

“Özgür değilsin, senin bağlı bulunduğun ip, öbür insanlarınkinden daha uzun, hepsi bu kadar.”

İki “mahalle” arasına sıkıştırılmış gazeteci, entelektüel, aydın, akademisyen, siyasetçi, bakkal, manav, “mahallesinden” diğer “mahalleye” saldırmayı görev biliyor! Böylece de “özgür” ve kendisinin “haklı” olduğunu zannediyor! TV100’de yaşanan DP Milletvekili Cemal Enginyurt/korumaları ile Latif Şimşek olayı örneğin. Normal şartlarda, “bir ipe bağlı olmadan” bakıldığında Şimşek’in dövülmesine kim destek verir ki? Ya da... Bir milletvekili neden böyle bir eylem içinde olur?

Çünkü...

“Benim gazetecim”, “benim vekilim”, “benim...” vurgusu üzerinden “takım taraftarına” dönüşen siyaset, sürü psikolojisinde karşılığını buldu. Hayır demesin kimse...

Tarih 8 Nisan 2014... CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bazı milletvekilleriyle birlikte makamından çıkarak, partisinin grup toplantısına katılmak üzere TBMM’deki makamından ayrıldı. Grup toplantı salonunun bulunduğu yere doğru yürürken bir kişi, Kılıçdaroğlu’na yumruklu saldırıda bulundu.

Kılıçdaroğlu karşıtlarından ses çıkmadı!

Tarih 21 Nisan 2019... Hakkari Çukurca’da şehit düşen piyade er Yener Kırıcı’nın Ankara Çubuk’taki cenaze töreninde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’lilere ‘linç’ girişiminde bulunuldu. Cenaze töreni boyunca slogan atan kalabalık, törenin ardından Kılıçdaroğlu’nun etrafını çevirdi ve tekmelerle-yumruklarla saldırıya başladı. Güvenlik güçleri, Kılıçdaroğlu’nu yakınlarda ikamet etmekte olan bir vatandaşın evine götürdü fakat kalabalık bu kez Kılıçdaroğlu’nun da içinde bulunduğu vatandaşın evinin etrafını sardı. CHP lideri zırhı bir araçla vatandaşın evinden çıkarılabildi...

Kılıçdaroğlu karşıtlarından ses çıkmadı!

Gazetecilere saldırıldı, siyasetçilere pusu kuruldu ve kimsenin sesi çıkmadı. Gözümüzün önünde oldu ve devlet seyretti.

Çünkü... “Mahalle” buna izin vermedi! Latif Şimşek olayı sonuçtur, neden değil: “Özgür değilsin, senin bağlı bulunduğun ip, öbür insanlarınkinden daha uzun, hepsi bu kadar.”