Tarih 25 Nisan 2013...

Devletin haber ajansı Anadolu Ajansı’nın (AA) haberinden okuyalım:

“... Terör örgütü PKK’nın geri çekilmesine ilişkin basın toplantısını 50’ye yakın gazeteci izleyecek. Aralarında yabancı basın mensuplarının da bulunduğu gazeteciler, Erbil’den karayoluyla Kandil Dağı yakınlarındaki Kandil beldesine geldi. Gazetecilerin isimlerini ve hangi kuruluşta görev yaptıklarına ilişkin bilgileri alan örgüt mensupları, canlı yayın araçlarının girişine izin vermeyerek, geri gönderdi. Kandil Belediyesi önünde bekletilen gazetecilerin, basın toplantısının düzenleneceği yere götürüleceği bildirildi. Öte yandan, terör örgütü PKK üyeleri, basın mensuplarına uyacakları kurallarla ilgili bilgi verdi. Bölgeye konvoy halinde gidileceği, cep telefonlarının alınmayacağı, basın toplantısı saatinin daha sonra açıklanacağı ifade edildi.”

Aynı gün, Murat Karayılan basın toplantısı düzenledi, “geri çekileceklerini” söyledi! Açılım sürecinin canhıraş bir şekilde savunulduğu günlerden bahsediyorum. Basın toplantısını izlemek için dağa çıkan gazetecilerin örgüt üyeleri tarafından tek tek arandığı günler... Gazetelerin manşetlerinde “PKK’nın silah bırakacağı”nın yazıldığı günler... Terör örgütünü eleştirenlerin, açılım sürecinin yanlış olduğunu anlatanların “faşist” diye tanımlandığı günler! Hatırlayın... O gün (26 Nisan 2013) medyada sadece  SÖZCÜ bu basın toplantısına karşı çıkmış ve o toplantının fotoğraflarını manşetine taşımıştı. Ha.... Unutmadan ekleyeyim: Bir de Ergenekon, Balyoz, Odatv, Şike, Askeri Casusluk gibi davalar vardı ve yüzlerce aydın, asker, gazeteci Silivri’deydi!



Neden o basın toplantısını yazdım?

Mesele CHP’nin bugün izlediği siyasi çizgiyi savunmak değil. Mesele CHP’nin “Milli güvenlik sorunu” olduğuna dair yapılan açıklamaların toplumu nasıl kutuplaştırdığını anlatmak. O gün de kutuplaşma bugün de kutuplaşma!

Mesele... 25 Nisan 2013’ün özeleştirisi verilmeden, Habur’un hata olduğu kabul edilmeden, açılımın “uluslararası operasyon” olduğunu söylemeden, ana muhalefeti “terör örgütünün arka bahçesi” ilan etmek!

Bu ne kadar samimi?

Mehmet Barlas geldi aklıma


Tarih 9 Kasım 2021...

Sabah Gazetesi başyazarı Mehmet Barlas, “Muhalefetin meşruiyet sorunu” başlıklı bir yazı kaleme aldı ve şu cümleleri kurdu:

“... Aynı durum Cumhuriyet Halk Partisi ve Kemal Kılıçdaroğlu için de söz konusu değil mi? Sürekli yalan söyleyen, kendi ülkesini yabancı ülkelere jurnalleyen, ülkenin geleceği hakkında olumlu hiçbir görüşü olmayan bir siyasetçi ne kadar meşruiyet taşır? Yani bir bakarsınız, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yönettiği Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış ve seçime girmesi yasaklanmış olabilir.”

Kuruluşun ve kurtuluşun partisinin “kapatılabileceğinin” konuşulduğu günlere, 1960’lara bir kez daha döndük! Nasıl mı? 26 Şubat 1960’ta, İsmet İnönü’nün diğer birkaç milletvekili ile birlikte siyasi faaliyetleri nedeniyle dokunulmazlığının kaldırılması istendi. 2 Nisan’da, partisinin il kongresine gitmekte olan CHP Genel Başkanı İsmet İnönü”nün bulunduğu tren, Kayseri’ye 32 kilometre kala valinin emriyle askerî birlikler tarafından önü kesilerek durduruldu. Saatlerce süren bir sinir mücadelesini kazanan İnönü, Kayseri’de büyük bir kalabalık tarafından karşılandı. 7 Nisan’da Demokrat Parti (DP) Grubu, yayımladığı bildiri ile CHP’yi “silahlı ve tertipli ayaklanmalar hazırlamakla”, bir kısım basını da bunu yalan ve çarpıtılmış haberlerle desteklemekle suçladı ve üç ayda işini bitirecek bir Tahkikat Komisyonu’nun kurulması yönünde kararın alındığını bildirdi. 27 Nisan 1960’ta da Meclis bünyesinde kurulan 15 üyeli Tahkikat Komisyonu’nun kararıyla, 12 CHP milletvekili 3-6, İnönü ise 12 oturum Meclis’ten çıkarılma cezası aldı. Bir gün sonra da 28 Nisan 1960 tarihinde, TBMM görüşmelerini haber yapmaya kalkışan tüm gazeteler toplatıldı.

62 yıl sonra... Yine yeniden, CHP’nin “milli güvenlik sorunu” olduğu tartışılıyor. Değişen bir şey yok.

SONUÇ: Tabii ki, terörle mücadele edilmeli, PKK her türlü bitirilmeli! O gün açılıma karşı çıkanlar nasıl haklı çıktıysa bugün de o karşı çıkanlar terörün emperyalizm tarafından beslendiğini en iyi bilen isimler. İktidar da muhalefet de geçmişin hatalarından ders çıkarmalı, kutuplaşma siyasetine set vurulmalı!