İÇİŞLERİ BAKANI’NIN TELEFONUNA GELEN MESAJ


Yıl 2000...

İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın telefonuna mesaj gelir: “Satranç tahtası kapandığında piyonla şah aynı torbaya konur.” 1999-2001 arasında çok sayıda yolsuzluk operasyonuna imza atan Tantan’a gelen bu “uyarı”nın kim tarafından yapıldığını hâlâ kimse bilmiyor! Sadettin Tantan da açıklamadı...

Bildiğimiz şu:

DSP-MHP-ANAP koalisyonunun İçişleri Bakanı Tantan, 6 Haziran 2001’de Gümrük Bakanlığı’na kaydırılınca görevinden ve partisinden (ANAP) istifa etti. Operasyonlara verdiği isimlerle (Paraşüt, Balina, Kartal, Kasırga, Matador, Bufalo, Fırtına, Beyaz Enerji) güvenlik terminolojisine katkı sağlayan Tantan’ın kurutmaya çalıştığı bataklıktan “yalnız” bırakıldığı için çıkamadığını “ders” olarak gördük!

Sonra bu cümleyi (Satranç tahtası kapandığında piyonla şah aynı torbaya konur) 2003 yılında Kurtlar Vadisi’nde, Baron Mehmet Karahanlı’dan duyduk. Konseyin diğer üyesi Necmi’ye “Şah olmaktan vazgeçmeyeceğim” cümlesiyle birlikte anlamaya çalıştık!



Anladık ki... Samimi bürokratlarla, yargı üyeleriyle, polis şefleriyle kirlilik çözülmüyor. Bütün bunları, yayın hayatına haftalık olarak başlayan “Bizim Gazete”nin manşetini okuyunca yazmaya karar verdim. Türkiye Komünist Partisi’nin çıkardığı gazetenin manşeti çarpıcı: “Cesur savcıdan fazlası gerek... Kirli düzenin kirli işlerini kim temizleyecek?”

Evet... Geçen yıldan bu yana yayınlanan Sedat Peker videolarının yarattığı iklim (ki çoğu doğru) herkeste “Temiz eller operasyonu şart” cümlesinin kurulmasına neden oldu.

Ancak...

Temiz Eller: Hayal kırıklığı


İtalya’da Mani Pulite/Temiz Eller operasyonunu biliyorsunuz. 17 Şubat 1992’de İtalya’da siyasi yolsuzluklarla ilgili ulusal çapta yapılan bir yargı soruşturması. Operasyondan sorumlu başlıca yetkili savcı Antonio Di Pietro idi. Beş bine yakın kişi şüpheliydi. Bir noktada, İtalyan Parlamentosu üyelerinin yarısından fazlası hakkında iddianame düzenlendi. Yolsuzluk suçlamalarından dolayı 400’den fazla şehir ve belediye meclisi feshedildi. Rüşvetin tahmini tutarı 4 milyar dolardı!

Savcı Antonio Di Pietro’nun 2012’de verdiği bir röportaj ise gerçeği anlatıyordu: “Acı olan şu: Her şey değişti ama hiçbir şey değişmedi... Dün iktidar paraya erişim için kullanılıyordu, bugün para iktidara erişim için kullanılıyor. Roller ters yüz edildi.”

Kritik cümle: Bugün para iktidara erişim için kullanılıyor!

Devam edelim...

Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Kurumu (Anac) Başkanı Raffaele Cantone, Temiz Eller’in yarattığı hayal kırıklığını 17 Şubat 2017’de şu cümlelerle anlattı: “Temiz Eller büyük bir umut mevsimiydi, sivil toplumun uyanışıydı. İnsanlar Milano Adalet Sarayı’nın önünde gösteri düzenleyerek savcılara destek veriyordu ve ‘yolunuzdan dönmeyin’ diyordu. Son 25 yılda çok şey değişse de yolsuzluğun İtalya’nın en büyük sorunlarından biri olmayı sürdürdüğü yadsınamaz. 1992’de yolsuzluk daha ziyade siyasi partileri kapsıyordu, şimdi ise daha çok mafya örgütlerini ve iş lobilerini içeriyor. Öte yandan bugün rolleri ayırt etmek ve kimin rüşvet veren kimin rüşvet alan taraf olduğunu anlamak bile zorlaştı, bu yüzden savcılar sıklıkla ‘suçla bağlantılı olmak’ iddiasıyla dava açıyorlar.”

Bir not daha: 1994’te Berlusconi’nin İtalya’yı yönetmeye başlamasıyla birlikte yolsuzluk suçlarının cezalandırılmasını güçleştiren çok sayıda yasa onaylandı.

Kişilere takılmayın sorun sistemde


Tarih 19 Mayıs 2021...

Balıkesir’in Susurluk ilçesinde 3 Kasım 1996 tarihinde gerçekleşen ve Türkiye’deki siyaset-mafya ilişkilerini ortaya seren sansasyonel kaza olayına ilişkin raporu hazırlayan dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş şu tespiti yaptı:

“... Susurluk’u özgün olduğu kadar bir gruba ve kişiye indirgemeye çalışmak hataydı. Basın bunu yaptı. Şimdi de aynı şey yapılıyor. Kişilere takılırsanız orada kalırsınız. Çerçeveye bakmanız lazım.”

Bugün de devamlı “kişiler” üzerinden ve magazinleşen “mafya-siyaset-devlet-yolsuzluk” tartışmalarını izliyoruz.

Kutlu Savaş’ın 1 Ağustos 1997 tarihli raporunda dediği gibi kamuoyu “çözüm” bekliyor:

“... (Susurluk) Bu konunun kamuoyunda yarattığı heyecan ve ilginin yanısıra teftiş kurulları açısından değerlendirilmesi önem taşıyacaktır. Çünkü kamuoyunda Susurluk kazası/olayı adı altında bilinen ve tartışılan konu hukuken bir trafik kazasından ibarettir. Bu konu da yargıya intikal etmiştir ve yapılacak bir iş veya bürokratik işlem kalmamıştır. Oysa kamuoyu, siyasetçi - yeraltı dünyası - kamu kuruluşları ilişkisi ve kişisel menfaat etrafında yoğunlaşan ve büyük ölçüde para, menfaat ve güç sağlamaya dönük illegal faaliyetlerden rahatsızdır. Bu faaliyetlerin ‘terörle mücadele ve ülke menfaatleri’ olarak gösterilmesi ve bu perdenin arkasına gizlenmesi ayrı bir rahatsızlık konusudur.”

SONUÇ: Bugün yolsuzluk tartışılacaksa ve ortadan kaldırılmak isteniyorsa “neoliberal” düzenle hesaplaşmak şart!