HİNDİSTAN BÜTÇEYE 600 MİLYON DOLAR İLAVE GÜBRE DESTEĞİ KOYDU... PEKİ TÜRKİYE NE YAPTI?


Durum tespiti 1: Türkiye, AKP’li yıllarla birlikte tarımsal üretimi ve üreticiyi adeta dışlayan bir politika izledi. Bunu neden bu kadar net yazabiliyorum? Çünkü... İki hafta boyunca zaman zaman AKP’nin Tarım Bakanları Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba’yla yaptığım görüşmeler, tekrar okuduğum Soner Yalçın’ın Saklı Seçilmişler kitabı, tarım uzmanı Ali Ekber Yıldırım’ın değerlendirmeleri beni şu sonuca götürdü: Türkiye’de verimli bir şekilde yetişen ürünlerin üretimi yerine ithalat tercih edildi.

Bu köşede zaman zaman fikirlerini ve tespitlerini yayımladığım diğer bir isim de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tarım Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı Okan Gaytancıoğlu! “Tarım, hayvancılık ve gıda” üzerine kafa yoran önemli isimlerden...

Gaytancıoğlu, “Özellikle cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiği son dört yıldan bu yana Türk tarımı adeta çöküşe geçti. Tarıma ayrılan bütçe son 4 yıla kadar yüzde 0.5’lerdeydi. Ancak daha sonraki yıllarda yüzde 0.3’lerde gördüğümüz bütçe ile çiftçi borçlandıkça borçlandı” dedi.

Durum tespiti 2: Birçok dünya ülkesi pandemi ile birlikte tarım politikalarını güncelledi. Ülkeler tarım bütçelerini artırdı, stoklarını güncelledi. Tarımsal desteklemelere daha fazla bütçe ayırmaya başladı. Türkiye ise deyim yerinde ise adeta hiçbir şey yapmadı.

Gaytancıoğlu bu noktada şu bilgiyi verdi: “Müjde diye duyurdukları asılsız ve uygulanamaz müjdelerden oldu. Örneğin daha 1 ay önce ‘2022 bütçesine mazot ve gübre desteği olarak 3.2 milyar TL daha destek veriyoruz’ dediler. Ancak bu desteği çiftçinin 2023’te 2 taksitte alabileceğini görmezden geldiler. Kısacası AKP çiftçiyi ve üretimi hep yok saydı.”

Üretici, ithal ürünlerle rekabet edemedi


Aslında Türk üreticisi dünyada görülmemiş bir durum yaşıyor. Nasıl mı? Örneğin... “Gıda enflasyonu” denildi ve gümrük vergileri sıfırlandı. Böylece yapılan ithalat, yerli üreticinin ürettiği ürünlerle ithal edilen ürünlerin rekabetini beraberinde getirdi.

Durum tespiti 3: Pandemi öncesi dünydaki tarım ürünlerinin göreceli olarak ucuz olması örneğin bizde o zamanlar 200 dolar civarında olan buğdayın yerine Rusya ve Ukrayna’dan 150 dolara buğday ithalatını adeta coşturdu. İthalat tabii ki sadece buğdayla sınırlı kalmadı, buğday, arpa, mısır, çeltik, soya, ayçiçeği, pamuk, tütün, kırmızı et, canlı hayvan, nohut, fasulye, mercimek vb. Türkiye’de yetiştirilen tüm ürünler sıfır gümrük vergisi ile ithal edilir hale geldi.

CHP’li Okan Gaytancıoğlu’nun şu cümleleri çarpıcı:

“Pandemi ile birlikte tüm dünyada gıda talebi arttı. İhracatçı ülkeler ürünlere zam yaptı, hatta dünyaya ürün vermemeye başladılar. Hatta Çin’in stoklarını doldurma politikası, tarım ürünleri fiyatlarının olağanüstü artmasına neden oldu. Örneğin pandemi öncesi tonu 150 dolar olan buğday 350-370 dolarlardan, tonu 350-360 dolar olan ayçiçeği 780-800 dolarlardan satılır hale geldi. Özellikle gübre fiyatlarının artması, neredeyse tamamen dışa bağımlı olan sektörü daha da zora soktu. Neredeyse tüm dünya ülkeleri artan gübre fiyatlarını üreticilerine yansıtmadı. Örneğin... Hindistan bütçeye 600 milyon dolar ilave gübre desteği koydu. 28 Avrupa Birliği ülkesi gübre fiyatlarını sübvanse etti. Bunun gibi birçok ülke üreticiye ‘sen yeter ki gübreyi kullan fiyatları düşünme’ diyerek üreticilerini mağdur etmedi.”

Durum tespiti 4: Dünya gübre konusunda önlem alırken Türkiye ne yaptı? Gübre fiyatlarının yüzde 500-700 artmasına ses çıkarmadı. Örneğin birçok çiftçi arazilerin neredeyse yarısında kullanılan üre gübreye geçen sene 2 bin TL öderken bu yıl tonuna 15-16 bin TL ödeyerek satın aldı. Geçen günlerde en büyük gübre üreticisi ve dağıtıcısı kurumlardan olan Tarım Kredi Kooperatifleri gübre fiyatlarında yüzde 30 indirime gitti. Bu uygulama ile ölümü gören çiftçiler sıtmaya razı oldu. İndirim yapıldı ama şimdi de gübre bulunmuyor.

SORU ŞU:  Bir gıda krizi gerçeği var mı?

Paranız da olsa ithalat yapamayabilirsiniz


Durum tespiti 5: Tarım ilaçlarındaki artış yüzde 150-200... Tohumluk, fide, fidan fiyatlarındaki artış yüzde 70-100... Tarımsal sulamadaki elektrik fiyat artışı yüzde 92... 10 defa arpa ihalesi yapıldı. Üreticiden tonu 1750 TL’ye alınan arpa Rusya ve Ukrayna’dan 4050-4600 TL’ye alındı (Yani tonu 300-340 dolar)... 9 defa buğday ihalesi yapıldı. Üreticiden tonu 2250 TL’ye alınan buğday Rusya ve Ukrayna’dan tonu 3340-5700 TL’ye alındı. (tonu 320-450 dolar)... 3 defa mısır ihalesi yapıldı. Üreticiden tonu 1800 TL’ye alınan mısır Rusya ve Ukrayna’dan tonu 3800-4200 TL’ye alındı. (tonu 310 dolar)... 3 defa ayçiçeği ham yağ ihalesi yapıldı. Üreticiden tonu 5300 TL’ye alınan ayçiçeği Rusya ve Ukrayna’dan tonu 9500-10500 TL’ye alındı (760-800 dolar)... Matematik ortada!

Kılıçdaroğlu’nun danışmanı Okan Gaytancıoğlu “gıda krizi” konusunda net konuştu: “Dışa bağımlılıktan ötürü dolarize olmuş bir ekonominin sürekli ithalatla tüketiciye ürün sunması gıda krizini daha da artırmakta. Ayrıca son 2 yıldan beri bir de kuraklık gerçeği var. Kuraklıktan çok etkilenen bölgelerde geçen yıla göre ekimler çok az yapılabildi ve yapılan ekilişlerde üretilen ürünlere az ya da yeterli gübre kullanılmadı. Ayrıca sürekli söylediğimiz bir gerçek var. Bir ülke üretebileceği ürünleri ithal etmemeli. Ne yapıp ne edip ciddi ve tutarlı politikalar uygulayarak kendine yeterli olmalıdır. Çünkü... Paranız da olsa bir gün gelir ithalat yapamazsınız. Bu konu günümüzde gerçekleşme tehdidi altında. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş devam ederse ya da başka coğrafyalara taşarsa dün 150 dolardan bugün 350 dolardan aldığımız buğdayı yarın 1000 dolar versek bile bulamayız. Üretici olmak şart. Çözüm belli: Çiftçinin AKP ile birlikte çoğalmış olan borcunun faizini silerek, yeterli bütçe desteği vererek, üretim planlamasına ve bilimsel gerçeklere dayalı bir tarım politikası Türkiye’yi ve üzerinde barındırdığı 85 milyonu dışa bağımlı olmadan rahatlıkla besler. Ayrıca yılda 12-13 milyar dolar gibi yüksek miktarlardaki tarım ürünleri ithalatının yapılmaması Türkiye ekonomisinin nefes almasını sağlar.”