... Bir gün benim kapım açık, bir kadın geldi. Kanalizasyon patlamış, evini tarif etmeye çalışıyor. “Dur... Sen, Vehbi Demirel Sokak’ta, SEKA İtfaiyecisi Ahmet’in evini geçtikten sonra üç ev orda, yarısı mavi boyalı, üstü beyaz beş basamaklı evin sahibi değil misin?” dedim kadına. Şaşırdılar. Hatta bir defasında, teyzem bir evde oturuyor alt katta bir mahallede, ben de yorgunum böyle. Teyzemin evine gideyim de bir yatayım dedim. Kapıyı açtım, iki üç kız çağırdı beni, herhalde misafirlerdir dedim. Divana küt yattım, biraz uzandım filan falan. Sonra perdelere baktım onlar değil. Ya dedim, ben teyzemlerin evinde değil miyim? “Yok dediler başkanım sen bizim evimizdesin.” Öyle bile oldu...

1973 seçimlerinde İzmit Belediye Başkanı olan ve sonrasında da CHP milletvekilliğine seçilen Erol Köse, halka olan samimi bağlantılarını böyle anlatıyor.

Neden bu alıntıyla başladım? Çünkü...

İstanbul başta olmak üzere Türkiye’yi esir alan son kar fırtınası gösterdi ki, belediyeciliğin ama halk için yapılan belediyeciliğin ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Elimde, Sezgin Sezgin-Tuğba Canbulut’un hazırladığı “Toplumcu Belediyecilik/1970’lerden Günümüze Bir Yerel Yönetim Deneyimi/İletişim Yayınları” kitabı var...

Halkçılık kazandırdı


1973... Bülent Ecevit’in, CHP’nin başına geçtikten sonra “devletten halkçılığa” yöneldiği dönem. Ahmet İsvan İstanbul’da, Vedat Dalokay Ankara’da, İzmir’de İhsan Alyanak, Erol Köse İzmit’te, Reşat Tabak Çanakkale’de, Ege Bağatur Adana’da yerel seçimleri kazandı. Bu isimler “toplumcu belediyeciliği” nasıl uyguladı? Örneğin...

■ Yeni seçilen kent yönetimleri, merkezi yönetimden ayrılan kaynakların dışında yeni kaynaklar yaratmaya çalışmışlardır.

■ Mevcut kaynaklarının kısıtlı olduğunun farkında olarak, kaynaklarını en rasyonel biçimde kullanmaya çalışmışlar, bunu yaparken de kent halkının güvenini sağlamaya gayret etmişlerdir.

■ Kent halkının desteğinin sağlanmasının ancak ve ancak kent halkı ile en geniş biçimde karşılıklı iletişim mekanizmaları ve örgütlenmeleri ile olacağını düşünerek bu konuda gerekli adımları atmışlardır.



Belediyeler halkla bütünleştikten sonra siyasette ne yaşandı? 1977’ye dönelim:

“... Yerel yönetimleri kazandıktan sonra halka yakından temas etme, halkın sorunlarına dokunma imkanı bulan CHP, yerel siyasette halktan kazandığı teveccühü genel seçimlere de taşımayı başarabilmiştir. 5 Haziran 1977 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimde CHP yüzde 41.4’lük oy alarak cumhuriyet tarihindeki en yüksek oy yüzdesini elde etmiştir. CHP’ye oy veren seçmen sayısı 1969’dan 1997’ye gelindiğinde yüzde 146.7 artmıştır. (Toplumcu Belediyecilik/Sayfa 41-42)”

1970’lerin tarihsel koşullarını da unutmayalım: Dünyada esen özgürlük yürüyüşleri, öğrenci hareketleri... Türkiye’de işçi sınıfıyla buluşan öğrenci eylemleri ve emperyalizme karşı bağımsızlık vurgusunun öne çıktığı yıllar. İşte o dönemde CHP’nin belediye başkanlarının işçi eylemlerinde en ön safta olduğunu görüyoruz. Hatta Ankara’yı yöneten Vedat Dalokay’ın bu sebeple görevinden bir süre uzaklaştırıldığı da tarih sayfalarına yer alıyor.

İstanbul’u kaybeden...


Toplumcu belediye ya da ‘belediye sosyalizmi’ nasıl ve neden ortaya çıktı?  Sermayenin, liberalizm sayesinde geniş özgürlük alanı elde ettiği ve bu özgürlüğün emekçi sınıflar üzerinde ağır bir baskı oluşturduğu döneme (19’uncu yüzyıl) uzanalım:

“Belediye sosyalizmi akımının 1890-1940 yılları arasında İngiltere’de, Birmingham ve özellikle Londra kentlerinin oluşturduğu belediye iktisadi girişimler; gaz, su, ulaşım, aydınlatma, sağlık vb. örneklerin yanı sıra... İtalya’nın Verona kentinde belediye konutları, belediye ekmek fabrikası ve balık pazarı gibi örnekleri... Budapeşte’de belediye ekmek fabrikası, Münih’te belediye emlak girişimleri, ekmek fabrikaları örnekleri, Lille’de halka sosyal yardım birimleri, çocuk ve yaşlılara sübvansiyon, kreşler, burslar, halk sağlığı birimlerinden oluşan örneklerini görmekteyiz. (Sayfa 27)”

1973-1977 ve 1980’e kadar geçen sürede halka dokunan belediyeciliği, 1994’ten sonra Refah Partisi’nin belediyeler üzerinden iktidara giden yolunu incelemekte fayda var! Çünkü... “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” sloganı gerçek!

NOT: Kızımın okul tatili nedeniyle sizlerden bir hafta izin istiyorum. Görüşmek üzere.