TCDD hesaplarının TBMM KİT Komisyonu’ndaki görüşme tutanaklarını okurken mırıldandım bu cümleyi. (Kimbilir kaçıncı kez.)

Geçen hafta toplanan Komisyon’un 300 sayfayı aşan tutanaklarında konuşulan konulardan biri 2018 yılındaki Çorlu Tren Faciası. İzmir Milletvekili Atila Sertel, Sayıştay raporuna atıfta bulunarak, tren kazalarındaki sorumlulukların saptanması konusunda bakanlık nezdinde girişimde bulunulması önerisini gündeme getiriyor. İçinde bol miktarda “mevzuat”, “komisyon”, heyet sözcükleri geçen cevabı da okuyor.

Sertel, “Koskoca TCDD’nin bu kazayı önce bir doğal afet gibi göstermek istediğini” hatırlatıyor. Görülmekte olan davada TCDD üst yönetiminin de yargıda hesap vermesi gerektiğini vurgulayarak “Bir olayı doğal afetlere ya da birkaç kişiye yükleyerek kazadan sıyrılmak, orada ölenlerin ahını almakla eşdeğerdir. 7’si çocuk 25 vatandaşımızın yakınları kaybettikleri insanlar nedeniyle her gün ölmektedir” diyor.

TCDD Genel Müdür Yardımcısı İsmail Hakkı Murtazaoğlu’na söz veriliyor. Murtazaoğlu’nun tutanaklara geçen açıklamasını özetleyerek aktarıyorum:

“Müşterek kusur halinde kusur dağılımının, hangi ölçüde zarar katkıda bulunduğunun TCDD ve demiryolu tren işleticileri tarafından kurulacak müşterek heyetçe saptanmasında, müşterek heyetin teşkili ve çalışma prosedürünün belirlenmesine yönelik nasıl bir yol yöntem izleneceğinin belirlenmesi için 3 Mart 2020 tarih ve 73828 sayılı Genel Müdürlük oluruyla İç Denetim Dairesi’nin başkanlığı tarafından başlatılan inceleme raporu tamamlanmıştır. İnceleme raporunda belirtilen hususlar hakkında Bakanlık nezdinde girişimlerde bulunulmuş, raporda belirtilen hususlarda Bakanlıkça bir düzenleme yapılarak yayımlanması istenilmiştir. (...)

Bakanlık tarafından verilen cevapta, ‘Müşterek kusur halinde kusur dağılımının hangi ölçüde zarara katkıda bulunduğu TCDD ve TDİ tarafından oluşturulan müşterek heyetle saptanır, kaza ve olayın nedeni ve sorumlulukların belirlenmesinde öncelikle Bakanlık ve TCDD mevzuatı esas alınacaktır’ hükmüne istinaden müşterek komisyon kurulması ve bu komisyonca demiryolu kazalarında kurur oranını tespiti istenilmiştir. Bakanlığımızın görüşü doğrultusunda bir komisyon kurulmuş olup çalışmalar devam etmektedir. Öneri doğrultusunda konu titizlikle takip edilmektedir.”

Çorlu Tren Faciası’nın dördüncü yılına yaklaşıyoruz. Bakanlık henüz komisyon aşamasında.

Bazı dosyalar kapanmıyor


Türkiye’de gazeteciyseniz ve yeteri kadar yaşarsanız bazen bazı konuların “loop”a alınmışcasına dönüp durduğunu hissediyorsunuz. Hayatın birçok alanı için geçerli olabilecek bu önermeyi, dün Erol Evcil’in gözaltına alınma haberiyle düşündüm. Üzerinden 17-18 yıl geçti: Erol Evcil’in TMSF’ye milyonlarca lira borcu nedeniyle icra takibi yapılan Sivas Demir Çelik İşletmeleri (SDÇİ) hisselerine İzmir’de kurulu Erege Metal adlı bir şirket üzerinden sahip olma girişimi sürecini Ankara, Sivas, İzmir üçgeninde takip ederek haberleştirmiştim. 2005 yılı Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü’ne değer görülen o dosya kapsamında Erol Evcil ile İzmir’de yaptığım bir röportaj da yer almıştı.  Tıpkı bugünkü haberlerde olduğu gibi 18 yıl önce de MASAK Emniyet ile birlikte bir karapara incelemesi başlatmıştı. SDÇİ için TMSF’ye ödenen paranın kaynağının Erol Evcil olup olmadığı ve bu tutarlara nasıl ulaştığıyla ilgili hakkında.

O zaman çalıştığım Hürriyet gazetesinde yayımlanan haber dizisinde, dönemin TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, 86 trilyon TL olarak belirlenen borcun muhatabı olan SDÇİ için “Şirketi birileri yönetiyor ama kim yönetiyor bilmiyoruz” demişti. TMSF, SDÇİ’den, o yıllardaki bankacılık krizi sürecinde el konulan bankalardan biri olan Kentbank’tan dolayı alacaklı konumdaydı. Doğrusu Evcil’in aradan geçen bunca zaman boyunca faal olup olmadığını neyle meşgul olduğu konusunda bir fikrim yoktu. Haberleri görünce tarihe bir not düşmek istedim.