2023 yılı bütçesi için hazırlıklar başladı. Henüz TBMM’ye sunulmasına bir aydan fazla zaman var. Ama geçen hafta yayımlanan Orta Vadeli Program (OVP) 2023 bütçesi hakkında fikirler veriyor. (Her OVP üç yıllık bir dönemi içerdiği için, yeni dokümanda ekonomi hedeflerinin yanı sıra 2023, 2024 ve 2025 yılı tahminleri yer alıyor.)

Sayısız verinin yer aldığı OVP’lerde düzenli olarak saklanan bir de harcama kalemi var. O yine gizemini korudu.

KÖİ BORÇLARI

Döviz üzerinden garanti verilen, bazıları 25 yıl süreli; sözleşmeleri gizli tutulan Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinden söz ediyorum. KÖİ projeleri için yapılan ödemeler, bütçenin esnekliğini manevra alanını daraltıyor. Tam da bu nedenle adı açık olarak yazılmıyor. Böylece sanki böyle bir borç yokmuş izlenimi yaratılıyor. Ancak bütçe tahminlerindeki “sermaye giderleri” kalemi, bize bir şeyler söyleyebilir.

“Sermaye giderleri” nedir derseniz; kamunun yaptırdığı binalar, taşınmazlar, inşaatlar için bütçeden ayırdığı kaynak... Yazlık ve kışlık saraylar, otoyollar, köprüler, tüneller hastaneler vb için yapılan harcamalar yani.

Sağlık Bakanlığı’nın sermaye giderlerine baktığımızda gördüğümüz tutarların içinde büyük oranda şehir hastaneleri için yapılan harcamalar da var. Çünkü 13 şehir hastanesi için 4 müteahhide kira öderken, beş tanesi de inşa halinde.



60 MİLYAR TL SERMAYE GİDERİ

Geçen yılki OVP’de Sağlık Bakanlığı bütçesinde “sermaye giderleri” başlığı altında ayrılan tutar 27 milyar 840 milyon TL’ydi.

Bu kalem, yeni yayımlanan OVP’de 60 milyar 405 milyon TL’ye yükselmiş. İki katın üzerinde bir artıştan söz ediyoruz.

Her OVP, üç yıllıktır ya; asıl çarpıcı bir veri, geçen yıl açıklanan 3 yıllık OVP’de 2023 için tahmin edilen sermaye giderinin 31.3 milyar TL olması...

Daha açık bir anlatımla: Devletin ekonomiyle ilgili birimleri, uzmanları Sağlık Bakanlığı’nın 2023 yılında hastane inşaat vb harcamaları kalemini 31.3 milyar TL diye tahmin ediyor.

Bir yıl sonra bu tahmini 60.4 milyar TL’ye yükseltiyor. Bu büyük sapmanın içinde neler yoktur ki? Başta enflasyon ve kur artışı var tabii. Ama bundan daha net olan OVP’lerdeki tahmin ve verilerin inandırıcılık sorunu olduğu.

“Güvenli kentleşme” masalı


Cumhurbaşkanı Erdoğan imzasıyla yayımlanan OVP, devletin ekonomiye dair yönetim rehberidir. Bu rehberde değişik başlıklar altında politika ve tedbirler de sıralanıyor.

Yeni OVP’nin Politika ve Tedbirler bölümünde dikkatimi şöyle bir madde çekti:

“Güvenli kentleşmenin sağlanmasını teminen afetlere hazır, çevre ve iklim dostu, enerji verimliliği yüksek, kültürel değerlerini koruyan, yatay mimariyi esas alan kentsel dönüşüm çalışmaları hızlandırılacaktır.”



Bu ülkenin en büyük kenti İstanbul’da, şehrin göbeğinde daha yeni insanlar evlerinden sürüldü. Beyoğlu Belediyesi sınırları içindeki Okmeydanı Fetihtepe’de, zoraki bir muvafakatnameye karşı çıkarak evlerinden çıkmak istemeyen semt sakinlerinin elektrik ve suları kesildi. İnsanlar yatacak, barınacak, duş alacak yemek yapacak yer bulamadı. Sokaklarda sefil oldu.

Neden mi? Onların yerine inşa edilecek daha konforlu, daha “soylu”, konutların söz verildiği sermaye öyle istedi diye. Kentsel dönüşüm dedikleri kentsel zorbalık sonucu yıllardır oturdukları evlerinden mahallelerinden sürüldüler.

Velhasıl, “güvenli kentleşme”, bu iki kelimeyi, iddialı vaatlerin yazıldığı bir devlet belgesi içine koyarak sağlanmıyor. Vatandaşını polis zoruyla ağlata ağlata evlerinden çıkarmak olamaz güvenli kentleşme.


Tarkan konserinin gösterdiği


Fox TV’de yayımlanan Orta Sayfa programında yeni sezonu İzmir’de açtık. Kanal yönetimi İzmir’in kurtuluşunun 100. yılına rastlayan bu tarihi özel olarak seçmişti. Çok da iyi oldu. İzmir’deki benzersiz coşkuyu, kutlamaları bu vesileyle gördük. O güne değer katan bir büyük etkinlik de Tarkan konseriydi. Tarkan’ı yayın saatimizle çakışması nedeniyle izleyememiş olsak da ateşlediği heyecanı hissettik. Bir konserden çok fazlasını temsil ettiğine tanık olduk. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, anlamlı bir konuşma yaptı. Soyer’in “saltanat uğruna milleti ateşe atanlar” ifadeleri iktidar yanlılarını kızdırdı. Sırf bu öfkeye bakarak bile Soyer’in ne kadar isabetli bir yere dokunduğunu anlamak mümkün.