Bundan 11 yıl önce, ÖSYM’nin yaptığı bir sınavda soruların çalındığı haberi ülke çapında gündem olmuştu. O zamanki adı Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) olan sınavda cevap anahtarının şifreli  verildiği ortaya çıkmıştı. Oklar, AKP’nin gayrı resmi koalisyon ortağı, o zamanki adıyla Gülen Cemaati’ni gösteriyordu. Türkiye’nin dört bir yanında gençler, sınav yolsuzluğunu protesto etmeye başladı. Gençler soruların çalınmasından sorumlu tuttukları Cemaati açıktan eleştiren pankartlar açıp yürüdü, açıklama yaptı.

Dönemin Başbakanı Erdoğan çok hiddetlenmişti:

Gençlerimiz, kendilerini istismar edenleri, iddiaları fırsatçılığa çevirenleri lütfen çok iyi görsünler tanısınlar. Taksim’de bin kişiyi, ikibin kişiyi yürütme problem değil. Onlar YGS sınavının karşısına 5 bin, 10 bin tane genci koyarız ama biz bu ülkede gerilimden yana değiliz.

“10 BİN GENCİ KOYMAK”

Karşısına 10 bin genci koymak” sözünün alt anlamı ürkütücüydü. Anayasal hakkını kullanan vatandaşların karşısına, talimatla iktidarın aparatı gibi davranacak  “eğitimli” güçleri çıkarmaktan söz ediyordu dönemin başbakanı.

★★★

Arşivimi taradım. O günlerde henüz bir yıllık CHP Genel Başkanı olan Kılıçdaroğlu’na Zonguldak yolunda bu sözü sormuşuz. Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet tarihinde bu üslubu kullanan başka bir başbakan hatırlamadığını söyleyip şöyle diyor: “Halkına çatışma ortamını uygun gören bir Başbakan. Halbuki 10 bin kişiyle uğraşacağına bir kişiyle uğraşsa yeterdi. Ali Demir’i görevden alması sorunu çözerdi.

Erdoğan Ali Demir’i görevden almak bir yana, laf söyletmedi. Sadece o değil, dönemin Cumhurbaşkanı Gül de. Her iki isim de dönemin ÖSYM Başkanı’na sahip çıktı.  Sahip çıkmanın simgesel gücünün yanında, sınavın eşit koşullarda yapıldığı varsayan öğrencilerin mağduriyeti önemli değildi. Birbirlerine simbiyotik ilişkiyle bağlı AKP-Cemaat koalisyonunu en güçlü olduğu yıllardı.

PROTESTOCU GENÇLER HAKLIYDI

Tarihin akışı Erdoğan’ı değil, “istismar edildiğini” söylediği gençleri haklı çıkardı. Yargıda ilk aşamada kapatılan çalınan sorular dosyası tekrar açıldı. Eski ÖSYM Başkanı gözaltına alınıp adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Yedi şüpheliden dördü tutuklandı. 11 yıl sonra bugün, ÖSYM’nin yaptığı KPSS sınav sorularının çalındığı iddiası bütün ülkeyi sarsarken, alışmadığımız şeyler hızla ve art arda oluyor. ÖSYM Başkanı görevden alınıyor. Cumhurbaşkanı, Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) soruşturma talimatı veriyor. Polis, yayınlarında bazı soruların aynı olduğu Yediiklim yayınevine baskın yapıyor.

Tabii ki bütün bunlar, akraba ve partililerin devlet yönetimini sardığı Türkiye’de adaletin sağlanacağı anlamına gelmiyor. Yaklaşan seçimlere yönelik bir hamle olduğu konuşuluyor. Türkiye’de kamudaki mülakatlar aracılığıyla zaten yıllardır adaletsizlik üretiliyor. İktidarda “tanıdığı” olmayan, iktidarla onun istediği türde ilişkiye girmeyen vatandaşın kendisini iliklerine kadar sahipsiz hissettiği bir ülkede yaşıyoruz.

KAYIRMACILIK DOĞALLAŞTI

Kayırmacılığın hava ve su gibi “doğal” hale geldiği Türkiye’nin Yolsuzluk Algı Endeksi’nde son 10 yılda en çok puan kaybeden ülkeler arasında yer alması bu “doğallıkla” ilgili. Çünkü yolsuzluk ligindeki sürekli gerileme, sadece kamu ihaleleriyle ilgili değil. Ülkedeki kurumların görevini hakkıyla yapıp yapmadığı, kurumların güvenilirliği, liyakatli kadrolar gibi kriterlerle de ölçülüyor yolsuzluk algısı. Devlet Denetleme Kurulu, 1.5 milyona yakın adayın girdiği KPSS sınavına ilişkin soruşturmayı bitirdiğinde, sonuçları bekletmeden kamuoyuyla da paylaşmalıdır. Aksi halde, vatandaşların haklarının zarar görmeyeceği lafı havada kalır.