Yukarıdaki fişe iyi bakın. Ankara’da Dikmen’de bir benzin istasyonundan alınmıştı.

Tarihi 8 Aralık 2021. Saat 18:56.

Yani asgari ücretin 4 bin 253 liraya çıkacağı kararlaştırılmadan 8 gün önce.

Litresi 9.64 liradan 29.410 litre benzine 283.51 lira ödenmiş.

27 Mayıs’ta benzine yine zam geldi ve litre fiyatı 24.18 liraya çıktı.

Bugün aynı benzinliğe gitsek ve aynı miktarda benzin alsak ödememiz gereken rakam 711.13 lira.

Arada sadece 170 gün geçmiş, yani tam altı ay bile olmamış ama tam 427.62 lira fark oluşmuş.

Şimdi gelin fiyatları şekillendiren üç temel göstergeyi de günlere göre karşılaştıralım:

- 8 Aralık 2021

Brent petrol fiyatı: 75.42 dolar

Dolar kuru: 13.60

Benzin litre fiyatı: 9.64

- 27 Mayıs 2022

Brent petrol fiyatı: 112.38 dolar (yüzde 49 artmış)

Dolar kuru: 16.30 (yüzde 20 artmış)

Benzin litre fiyatı: 24.18 (151 artmış)

Gördüğünüz gibi petrol fiyatındaki artış oranı da dolar kurundaki artış oranı da Türkiye’deki benzin ve motorin fiyatlarının artış oranıyla uyumsuz.

Bakın bizi kıskanan Almanya’da 19 Ekim günü 1.75 Euro olan bir litre benzin, bugünlerde 2.1 Euro’ya satılıyor. Yani aradaki artış yüzde 17 civarında. Diyeceksiniz “Euro kuru da arttı”.

Gelin ona da bakalım:

Almanya’da 19 Ekim 2021 günü 22.4 lira olan bir litre benzin bugünün kuruyla 36.9 liraya çıkmış. Aradaki fark (kur farkı dahil) yüzde 64.

Belki Sayın Nureddin Nebati gözleriyle bize anlatır: Bütün bu rakamları alt alta yazarsak bizdeki “yüzde 151” artışı dosta düşmana nasıl izah edeceğiz?

★★★

Şimdi diyeceksiniz ki “başlıkta ‘1984 Yasası’ diye bir ifade var ama sen bize benzin fiyatlarından falan söz ediyorsun. Ne alakası var?”

Malumunuz “1984”, George Orwell’in ünlü eseri.

Orwell, ikinci dünya savaşı sürerken, bir gelecek tahayyülü yapmış ve içinde bulunduğu koşullar aynen devam ederse 1984’te yaşanması muhtemel dünyayı ve düzeni kurgulamış ve en ciddi sorunun “düşünceyi ifade özgürlüğü” olduğunu öngörmüş.

Ben de yukarıdaki bilgileri özellikle somut bir fiş üzerinden, somut rakamlarla yazdım.

Zira, şu anda TBMM’ye sunulan “Dezenformasyon Yasası Teklifi” nedeniyle, yakın gelecekte başıma kötü şeyler gelebileceğinden endişe ettim.

Çünkü teklifte “dezenformasyon”, “yalan haber”, “asılsız bilgi” ve “tahrif edilmiş bilgi” gibi “neye göre, kime göre” belli olmayan kavramlar var.

Üstelik bunları yapanlara hapis cezası gibi ağır yaptırımlar getiriliyor.

O fişin görselini koymasam, petrol, döviz kuru, benzin pompa fiyatı konusunda gerçek rakamları paylaşmasam yarın “yalan haber”, “tahrif edilmiş bilgiler” var diye bu yazıyı soruşturma konusu yapabilirler.

Bakın, Anadolu Ajansı başta olmak üzere hükümete yakın medya kuruluşları, 7 Mart 2022 günü Almanya’da benzin litre fiyatı 2.2 Euro’ya çıktığında, yani sadece yüzde 17 arttığında “Almanya’da benzin fiyatları uçtu” diye başlık atmışlardı.

Aynı medya, Türkiye’de 170 günlük artış yüzde 151 olduğunda ise kılını kıpırdatmamış.

Bu teklifi hazırlayanlar, bütün gazetecilerin hükümetin kontrolündeki gazeteler/gazeteciler gibi hareket etmesini, iktidarı rahatsız edecek haberleri yazmamasını hedefleyen bir “1984 yasası” amaçlamıştır.

Tam da Orwell’in 1984’te detaylıca kurguladığı insanların düşüncelerini ifade etmesinin önüne geçilmiş bir düzendeki gibi.

Niyetleri öyle olmasa, basını doğrudan ilgilendiren bir teklifi hazırlarken basın örgütlerinin, gazetecilerin fikrini sorarlardı (Gerçi insanlar fikrini açıklayamasın diye yasa hazırlayan bir zihniyetten gazetecilere ve gazetecilik örgütlerine fikir sormasını beklemek de biraz safdillik olurdu).

★★★

Bu teklif aynen yasalaşırsa, iktidar 2023 seçimleri için çizdiği yol temizliği yaparken en büyük sorun olarak gördüğü bağımsız medyayı ve sosyal medyayı çeşitli yaptırımlarla kıskaca alacak.

İktidar bizi sallamaz zaten.

Muhalefet belki yakından ilgilenir diye yazıyorum:

Medya susturulursa muhalefet de nefes alamaz.

Benden söylemesi.