Şimdilerde var mı bilmiyorum ama bizim çocukluğumuzda gizli gizli okunup paylaşılan Kızılmaske (Fantom) çizgi romanları vardı. En büyük klişesi de “Fantom 10 kaplan gücünde” idi.

Ne zaman iktidarın propaganda kapasitesinden söz edecek olsam, aklıma gelen ilk cümle Kızılmaske’nin o ünlü klişesi oluyor: “AK Propaganda 10 kaplan gücünde.”

Ülkedeki muhalefet, an itibariyle iktidardan daha güçlü. Anketlerde, muhalefet lehine yüzde 60’a yüzde 40 bir denge oluşmuş vaziyette.

İktidar da son 20 yıldaki en zayıf halini yaşıyor.

Bizim karşımıza konulan fotoğraf bu durumu yansıtıyor mu?

Elbette hayır!

Peki biz fotoğrafta ne görüyoruz: Muhalefet perişan, altılı masa dağılıyor, muhalefet aday bulamıyor, muhalefet umut veremiyor...

★★★

Gerçekle algı arasındaki bu büyük farkı ancak “10 kaplan gücünde” bir propaganda aygıtı başarabilir. Ancak son sözü hep gerçekler söyler. Şimdi gelin iktidar ve muhalefet açısından sahadaki gerçeklere üç madde halinde bakalım:

1) Muhalefetin aday sıkıntısı yok, tam tersine dört Cumhurbaşkanı Adayı var: Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş. Hemen hemen hepsi anketlerde yüzde 50’nin üzerinde oy alıyor görünüyor.

İktidarın ise sadece tek adayı: Recep Tayyip Erdoğan. O da anketlere göre 40-45 civarında oy alabiliyor.

Parti kurmayları Erdoğan’a “Kampanyaya yüzde 45’le başlarsak aradaki farkı kapatır ve kazanırsınız” dese de parti tabanında bir “B Planı” arayışı başlamış. İki bakanın ismi açıktan konuşuluyor.

2) Muhalefet içinde milliyetçi muhafazakâr ve sosyal demokrat partiler var. İktidar ise sadece milliyetçi ve muhafazakâr oyların bir kısmına yaslanmış. En kritik seçmen Kürt seçmen. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda sadece HDP tabanı değil, muhafazakâr Kürtler de belirleyici olacak. Muhalefetin adaylarından Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu Kürt seçmenin oyunu rahat alır. Akşener ve Yavaş da “muhalefetin ortak adayı” olunca Kürtlerden oy alabiliyor. Kürt seçmeni yönlendirmede en etkili isim gibi görünen Selahattin Demirtaş da her fırsatta muhalefetin adayını destekleyeceklerinin sinyalini veriyor. Peki Erdoğan Kürt seçmenden oy alabiliyor mu? Kamuoyu yoklamaları Erdoğan için olumsuz bir tablo çiziyor. Bu tablonun değişmesi için “yeni bir politika, yeni bir kadro ve yeni bir söylem” gerekiyor. Ancak Erdoğan, MHP ile ittifak bozulmasın diye yeni bir açılıma da gidemiyor.

3) Geçmişte ekonomik kriz konusunda “Yine Erdoğan düzeltir”, “muhalefet de düzeltemez” ya da “Muhalefet kazanırsa daha kötüye gidebilir” gibi algılar iktidarın en büyük kozuydu. Ekonomideki bozulmanın süreklilik arz etmesi ve Erdoğan’ın elindeki bütün yetkiye ve güce rağmen durumu düzeltememesi bu algıyı ortadan kaldırdı. Göçmen krizini de ekonomik krize ekleyin. Artık kamuoyunda “Daha kötüsü olamaz” ve “En kötü muhalefet dahi bundan daha iyi olabilir” gibi algılar oluştu. Bu da kimlik siyasetinin yanı sıra ekonomik koşulların da Erdoğan’ın aleyhine döndüğünü gösteriyor.

★★★

Görüyorsunuz ya iktidar bu kadar zorda. Her şey muhalefetin lehine. Ancak biz muhalefeti tartışıyoruz. Neden? Çünkü iktidarın propaganda gücü kadar muhalefetin de iletişim ve propaganda zaafı var. Özellikle ana muhalefetin iletişim kadrolarında ciddi bir kapasite eksikliği söz konusu.

AK Parti’li bir iletişimci dikkatimi çekti: “Üç yıldır iktidar Ekrem İmamoğlu’na vurdukça İmamoğlu büyüyordu. İmamoğlu, Karadeniz seyahati sonrasında bu kez CHP’nin hedefi oldu ve onarılmaz bir yara aldı.”

Çok doğru tespit. İmamoğlu’na en büyük darbe CHP içinden ve tabanından geldi.

Doğrudur: İmamoğlu yanlış açıklamalar yaptı, krizi yanlış yönetti.

Ancak, CHP içindeki rakipleri de “İmamoğlu zarar görürse CHP de muhalefet de zarar görür” gerçeğini göremeyecek kadar hırslı ve yetersiz davrandı.

Muhalefet adayının kendisinden önce muhalefet hiziplerinin hedefi haline gelmesi, Erdoğan’ın en büyük, hatta belki de tek şansı. Yeniden kazanırsa, bunu o şansa da borçlu olabilir.