İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve o süre boyunca siyaset yasağı, adeta kamuoyu vicdanında mahkûm oldu.

On binlerce insan Saraçhane Meydanı’nda toplanarak karara tepki gösterdi.

Bir “ahmak” sözü nedeniyle İstanbul’da iki kez seçim kazanan ve çok sevilen bir siyasetçinin siyasi yasak almasını hangi siyasi akıl tasvip edebilirdi ki?

Zira AK Parti’nin kurucuları Abdullah Gül, Bülent Arınç, kıdemli hukukçu Cemil Çiçek’in de aralarında bulunduğu çok sayıda AK Partili, kararın hukuki ve isabetli olmadığı değerlendirmesini yaptı.

Bazı AK Partililer “Bu mağduriyet seçimlerde AK Parti’nin ve Cumhurbaşkanı’nın aleyhine sonuçlar doğurur, mahkeme kararında bir yanlışlık var” demeye başladılar. AK Parti MKYK üyesi Şamil Tayyar bunu açık açık yazdı.

Yıllardır AK Parti’yi destekleyen bazı yazarlar, yazılarında ve yorumlarında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu kararı tasvip etmeyeceğini ifade ettiler.

★★★

Oysa yaşanan bütün gelişmeler Erdoğan ve çekirdek kadrosunun bilgisi dahilinde oluyordu.

Hedef o zoraki soruşturmadan İmamoğlu’na mahkumiyet çıkarmaktı.

Ancak sağda solda “Bu dosyaya siyaset yasağı ve hapis cezası veremem” diye konuşmaya başlayan hâkim Hüseyin Zengin planları bozuyordu.

Kendisi, (tam da karar aşamasına gelinmişken) Adalet Bakanı ve yardımcısının başında bulunduğu, yönetimi Cumhur İttifakı’nı temsilen seçilmiş üyelerden oluşmuş Hakimler Savcılar Kurulu tarafından geçen ağustos ayında İstanbul’dan alınıp Samsun’a atandı.

HSK bununla da yetinmeyip, Hakim Zengin’in yerine (yine AK Parti referanslı) Mehdi Komşul’u getirdi.

Gazeteciler bu gelişmeyi İmamoğlu davasına bağlayınca da Erdoğan’ı destekleyen medya, “Hayır İmamoğlu davasıyla ilgisi yok, hakim Zengin hakkında FETÖ’cülerin itirafları var” haberini yayınladı.

Artık hapis ve siyasi yasak kararının çıkması için her şey hazırdı.

★★★

Erdoğan, İmamoğlu’na siyasi yasak getirilmesi kararını tasvip etmediğini düşünen taraftarlarını ilk olarak Türkmenistan seyahatinde ters köşeye yatırdı.

Konuyla ilgili soruyu yanıtlarken, önce kendisinin İstanbul Belediye Başkanı iken aleyhindeki mahkeme kararının gereğini yerine getirdiğine dikkat çekti. Peşi sıra da herkesin mahkeme kararlarına uyması gerektiğini söyledi.

Erdoğan’ın bir başka işaret ettiği konu da İmamoğlu hakkındaki kararın Altılı Masa içinde yaratacağı sorunlardı.

Gelin görün ki soru sorulduğunda ve yanıt verildiğinde mahkeme henüz kararını açıklamamıştı.

İşte bu yüzden, Erdoğan’ın iletişim ekibi, uçakta bulunan gazetecilerden bu bölümün “yazılmamasını” ve “yayınlanmamasını” istedi.

Daha net ifadesiyle bu bölümü sansürledi.

Böylece Erdoğan’ın karar çıkmadan “mahkûmiyet” çıkmış gibi konuşması çok dikkat çekecekti.

★★★

Erdoğan Mardin’de konuşana dek AK Partililerin hala kafası karışıktı. Türkmenistan yolunda söyledikleri, yazılmadığı için tabanda henüz duyulmamıştı. “Demokrat” AK Partililer hala kararın kendi aleyhlerine olduğunu düşünüyorlardı ve Erdoğan’dan kararı tasvip etmediğini söylemesini bekliyorlardı.

Ancak Erdoğan Mardin konuşmasında şöyle dedi:

Bir mahkeme kararının üzerinden koparılan fırtınanın arkasında faşist zihniyet var. Aslında bu tartışmanın ne bizimle, ne şahsımla, ne de milletimizle ilgisi var. Çünkü konu hakimlere hakaret eden bir şahsın aldığı siyasi mahkumiyet kararından ibaret. Her kararı beğenmek mecburiyetinde değiliz, bizim de eleştirdiğimiz pek çok mahkeme kararı oldu ama bu kimseye, hakimlere hakaret etme, mahkeme kararını tanımama hakkı vermez.”

Bu sözler mahkumiyeti onayladığını açıkça gösteriyordu.

Erdoğan’ın “Taht oyunlarını bizim üzerimizden yürütmeye çalışıyorlar” sözleri ise mahkeme kararıyla Altılı Masa içinde başlayan tartışmalara dikkat çekiyordu.

★★★

Neticede şu ortaya çıktı:

İmamoğlu kararı, bizzat Erdoğan ve çekirdek ekibinin beklentisi ve isteğine paralel bir şekilde çıkmıştı.

Erdoğan böylece bir taşla üç kuş vuracaktı:

- En güçlü rakiplerinden birini tasfiye olacak

- Seçim öncesinde milyarlarca lira bütçesiyle İstanbul’u geri alacak

- Altılı Masa’da İmamoğlu üzerinden Meral Akşener cephesiyle Kemal Kılıçdaroğlu cephesi arasındaki kavga derinleşecek.

Gelin görün ki evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyor. AK Parti tabanı dahil geniş kesimler kararı tasvip etmedi. Ortaya büyük bir toplumsal tepki çıktı. YSK’nın “Seçim sürecinde rakibi saf dışı kalırsa Erdoğan için referandum yapılır” mealindeki açıklaması da planları bozdu.

Artık İstinaf mahkemesi konuyu hızlı bir şekilde sonuçlandırıp mahkumiyet kararını bozarsa şaşırmayacağım.