Son yazımda iktidarın muhalefeti HDP koridoruna sıkıştırdığını yazmıştım.

Yazıma gelen tepkilerden sonra fark ettim ki mesele sadece HDP’yle sınırlı değil.

İYİ Parti’de siyaset yapan bir tanıdığımdan aldığım mesajda İYİ Parti teşkilatlarının Mansur Yavaş’ın adaylığı için imza toplayacağı yazıyordu.

Ardından sosyal medyada “İddialara göre Kılıçdaroğlu’nun aday olması halinde Meral Akşener 1 milyon imza ile Mansur Yavaş’ı aday gösterecek!” mesajı yayılmaya başladı.

Normal şartlar altında “akıllı tahmin” diye geçiştirebileceğimiz bu iddia, İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ve İYİ Parti Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun “En çok Mansur Yavaş ismini duyuyoruz” çıkışlarından sonra anlam kazanmıştı ve haliyle azımsanamayacak kadar fazla alıcı bulmuştu.

Dikkatinizi çekmek istiyorum: Bu gelişmeler CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Altılı masa uygun görürse ben (Cumhurbaşkanlığı adaylığı için) hazırım” çıkışından sonra yaşandı.

Üstelik yaşananlar bununla da sınırlı kalmadı.

Örneğin, CHP Milletvekili Gürsel Tekin’in HDP’ye bakanlık verilebileceğini söylemesinden sonra CHP ile İYİ parti arasında yaşanan yüksek gerilim sürerken, bir de İYİ Parti lideri Meral Akşener’in Ankara ve İstanbul büyükşehir belediye başkanlarını makamlarında ziyaret edeceği bilgisi kamuoyuna yansıdı.

Kılıçdaroğlu’nun ısrarla aday yapmayı düşünmediğini söylediği iki ismin Akşener’den üst düzey ilgi görmesi, Kılıçdaroğlu’nun geçmişteki tavrının aksine, Tekin’in açıklamalarından sonra İYİ Parti cephesini ve Akşener’i yatıştırmak için çaba göstermemesi de dikkat çekici durumlardı.

★★★

Böyle bir ortamda, ışık hızıyla yayılan “İYİ Parti Yavaş’ı aday yapacak” bilgisini doğru kabul etmek zor değildi.

Ancak gazetecilik “teyit etme” ihtiyacı olan bir meslekti. O yüzden ben de mesajları görür görmez (Çarşamba gecesi) Meral Akşener’i aradım.

Sorumu kitabın ortasından sordum:

“Mansur Yavaş’ı aday yapmak için imza toplama kampanyası mı başlatıyorsunuz.”

Meral Hanım tereddüt etmeden yanıt verdi:

“Yalan haber. Bakın yanlış bile demiyorum, yalan diyorum.”

“Peki nedir bu gelişmeler: HDP’ye bakanlık tartışması, Buğra Kavuncu ve Yavuz Ağıralioğlu’nun açıklamaları, Kılıçdaroğlu’nun HDP’ye bakanlık konusundaki sessizliği...”

Akşener, gelişmeleri izlediğine dikkat çekerek şunu söyledi:

“Eylül linçi başladı. Daha önce de benzer şeyler olmuştu. Eylül ayı geldiğinde birileri İYİ Parti’yi linç etmek için harekete geçiyor. Kim yapıyor, nasıl yapıyor, neyi amaçlıyor anlamaya çalışıyoruz.”

İstanbul’un AK Parti’nin kalesi gibi görünen muhafazakâr semtlerine yaptığı ziyarette gördüğü ilgiye dikkat çeken Akşener, partisinin sahada yükselişe geçtiği zamanlarda böyle bir linç ortamı yaratılmaya çalışıldığına da dikkat çekti.

Akşener’i yakalamışken İmamoğlu ve Yavaş ziyaretlerini de sordum.

“İBB’ye Ekrem Bey seçildikten sonra hiç gitmemiştim. Bu hafta bir açılışlarına katılacağım. Öncesinde makamda ziyaret etmek istedim. Aynı şekilde Ankara’da da açılışlar var ve öncesinde Mansur Bey’i ziyaret edeceğim” karşılığını verdi.

Kendisine bu tür sorunlu dönemlerde Kılıçdaroğlu’yla sık sık ve doğrudan görüştüğünü ve birlikte ortamı yumuşattıklarını anımsattım ve bu kez bunun olup olmadığını sordum. Sessiz kalmayı tercih etti.

Meral Hanım’ın sessizliğinden anladım ki bu kez ciddi bir iletişimsizlik olmuş.

★★★

Sorunun kaynağı bence şurada:

“Muhalefetin asıl gücü hangi partiden geliyor” sorusuna geçmişte herkes “CHP’den geliyor” yanıtını veriyordu. Altılı masanın mimarı da Kılıçdaroğlu olarak gösteriliyordu.

Ancak son dönemde İYİ Parti’nin ülkedeki dip dalgasını yakaladığına dair inanç, İYİ Parti’de bu görüşe katılanların sayısını azaltmış.

İYİ Parti’liler artık (en az CHP kadar güçlendiklerine olan inançla) Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi de dahil her türlü kararda eşit payları olsun istiyor.

Bu durum CHP tabanında büyük tepkiye neden oluyor.

Bazı CHP yöneticilerinin, CHP’ye yakın önemli yazarların, yorumcuların, aydınların İYİ Parti’yi vefasızlıkla suçlaması da bu koşullarda tesadüf olarak görülemez.

Anlayacağınız CHP ve İYİ Parti’nin dar koridoru sadece HDP olmaktan çıkmış. İki parti aynı zamanda dar bir “rekabet” koridoruna sıkışmış.

Kılıçdaroğlu ve Akşener, iktidarın bütün imkanlarıyla desteklediği ve canlı tutmaya çalıştığı bu “Eylül linçini” doğru analiz edip zamanında müdahale etmezse, sorun daha da derinleşebilir ve 2023 seçimleri muhalefet açısından felakete dönüşebilir.