Çeçenistan Özerk Bölgesi’nin üçüncü Cumhurbaşkanı Ramazan Kadirov, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 6 Ağustos’taki Soçi ziyareti sırasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve MİT Başkanı Hakan Fidan’la görüştüğünü açıkladı.

Kadirov, Telegram hesabında Çavuşoğlu ve Fidan’la ilgili görüşmesine ilişkin şu detayları paylaştı:

“Türkiye ile Çeçen Cumhuriyeti arasında çeşitli konularda yakın iş birliğinin kurulması konusunda hemfikir olduk. Gayri resmi, doyurucu ve verimli bir görüşme yaptık. Çavuşoğlu bu görüşmenin ilişkilerin geliştirilmesi ve temasların kurulması için bir başlangıç ​​olmasını umduğunu söyledi. Ortak çabalarımızdan iki tarafın da yararlanacağını söyledim. Görüşmenin sonunda beni Türkiye’ye davet ettiler ve kabul ettim.” 
Kadirov’u ne kadar tanırsınız bilmiyorum. Ancak babası Ahmet Kadirov’un öldürüldüğü 2004 yılından bu yana Çeçenistan’da Rusya’ya karşı özgürlük mücadelesi veren bütün kişi ve gruplara karşı amansız bir baskı politikası izliyor. Adeta Putin’in emir eri gibi çalışıyor.

Türkiye’de ve Avrupa’da onlarca Çeçen muhalife suikast emrini bizzat verdiği biliniyor. Yönettiği bölgede ciddi insan hakları ihlallerine, büyük yolsuzluklara imza attığı dünyanın malumu. Son olarak Ukrayna saldırısında Putin’e silahlı güç olarak destek verirken görülmüştü.

Kendisi o kadar öngörülemez biri ki şu an “dost” görünse de yarın Türkiye’nin en büyük düşmanına dönüşebilir.

Belki unutmuşsunuzdur, ben hatırlatayım:

2021’de Rusya’ya karşı Çeçen direnişinin sembolü olan Cahar Dudayev’in adı Kocaeli’nde bir parka verildiğinde Kadirov Türkiye’yi Çeçenistan’daki bir parka Abdullah Öcalan ismini vermekle tehdit etmişti.

Hakan Fidan’ın bir istihbaratçı olarak kendisiyle görüşmesi son derece doğal.

Ancak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde
Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya nezdindeki resmi sözcüsü, temsilcisi sayılan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Kadirov’la muhatap olması, kendisini Türkiye’ye davet etmesi, Türkiye’nin Kadirov’la
muhatap olması, resmi olarak davet etmesi anlamına gelir.

Çavuşoğlu’nun yaptığı bu görüşme, en azından Rusya’dan ve Kadirov’dan kaçıp Anadolu’ya gelmiş ya da on yıllardır Anadolu’da yaşayan Kafkas göçmenlerini çok incitmiş, korkutmuş olabilir.

Umarım, Çavuşoğlu yaptığı bu görüşmenin önünü arkasını iyi düşünmüştür.

Ankara’ya bu reva mı?


Dünyanın birçok ülkesinde siyasi başkentin yanında, ekonomik olarak çok gelişmiş bir ticari başkent ortaya çıkmış. Türkiye’de de başkent Ankara, ticari başkent unvanını İstanbul’a kaptırmış vaziyette. Banka yönetim birimlerinin tamamen İstanbul’a taşınmasıyla bu unvan daha da pekişecek.

İstanbul’un konumu, coğrafi çekiciliği, boğazları, nüfusu, büyüklüğü, dünya piyasalarıyla entegrasyonu ticari açıdan böyle bir sonucu ortaya çıkarmış olabilir.

Ancak benim aklıma takılan bir soru var:

İstanbul bu kadar büyüdü diye, Ankara’ya küçük bir taşra kenti muamelesi yapmak reva mıdır?

Bu soruyu soruyorum çünkü Ankara’nın stratejik ve siyasi önemi, ev sahipliği ettiği bürokratik ve diplomatik kuruluşları, nüfusu ve büyüklüğü dikkate alındığında hak etmediği bir “taşra” muamelesi gördüğünü düşünüyorum.

Ne demek istediğimi biraz daha iyi anlayabilmeniz için çok basit bir örnek vereceğim:

Sizce Ankara’dan kaç ülkeye uçakla direkt seyahat edebilirsiniz?

Ben baktım 10-12 ülke ve 16 şehir bulabildim. Onlar da belli günlerde ve çok az sayıda.

Sadece yurt dışı uçuşları mı?

Ankara’dan İstanbul dışındaki bütün Anadolu kentlerine sadece Anadolu Jet’in uçuşları var. Çoğu da sabahın çok erken saatlerinde ya da gece geç saatlerde.

Mesela 15 Ağustos Pazartesi günü Ankara’dan İzmir’e direkt gelebilmeniz için ya 06.00’da yola çıkmanız gerekiyor ya 23.25’te (Aynı uçakların İzmir dönüşleri de 09.10 ya da 01.05’te).

Benzer durum turizm sezonunda olmamıza karşın Ankara-Antalya için de geçerli. Günde maksimum iki ya da üç doğrudan sefer var. Mesela yine turizm sezonunda Ankara’dan Bodrum’a 15 Ağustos günü doğrudan uçuş bulamıyorsunuz. 16 Ağustos günü ise yine sadece iki direkt uçuş var. Muğla/Dalaman’da da durum pek farklı değil.

Ben bu durumun “talep yok” gerekçesiyle açıklanamayacağına inananlardanım. Zira, Ankara’da 6 milyon insan yaşıyor, çok sayıda şirket, resmi kurum ve diplomatik temsilcilik var. Zaten küçük bir araştırma yapıldığında Ankara çıkışlı İstanbul üzerinden bir çok bağlantılı uçuş bileti satıldığı da görülür.

AK Parti iktidarında, stratejik önemi açısından dünyanın sayılı başkentlerinden olan Ankara’ya hak ettiği değer verilmedi ne yazık ki.

Dilerim Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında kurtuluş ve kuruluş başkenti Ankara’ya da iade-i itibar yapılır.