Yeni yıla girmemizin üzerinden sadece 17 gün geçti. Yılın ilk iki haftasında zamlar adeta yağmur olup yağdı.

- Zamlı elektrik faturaları konutlara ulaşmaya başladı. Asgari ücret 4 bin 253 lira oldu ama dört çocuklu, televizyon, buzdolabı, çamaşır/bulaşık makinası çalıştıran ortalama bir hanenin faturaları 500-600 liraya yükseldi. (Bizim faturalar bu haldeyse 24 saat ışıl ışıl olan Cumhurbaşkanlığı “Külliye”sinin bir aylık elektrik faturası ne haldedir çok merak ediyorum).  İşyerlerinde, sanayide durum daha da vahim. Sanayi ve ticaret kuruluşlarındaki yeni elektrik maliyetleri kısa süre sonra, zaten halihazırda yüksek olan ürün fiyatlarına, oradan da hanelere yansıyacak. Siz o zaman görün şenliği.

- Küçük otomobillerin 45, büyük otomobillerin 60 litre depoları var. O nedenle benzin istasyonuna girdiğinizde arabanızın deposuna göre 585 ile 780 TL arasında para ödüyorsunuz. AK Parti Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in deposu 900 liraya doluyormuş.

Artık “Ben sadece 100 liralık benzin alıyorum” esprileri de yapılamıyor. Çünkü 100 liraya 7 litre alabiliyorsunuz o da taş çatlasa 120-130 kilometre yetiyor. Karahocagil, Amasya’ya gidip geldiğinde akaryakıt için 2 bin TL harcıyormuş. (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, bakanlarının, üst düzey bürokratlarının, yüksek silindirli, onlarca araçlık konvoylarının akaryakıt maliyetini siz düşünün.) Yakında yüksek navlun maliyetleri de ürünlere yansıyıp bize zam olarak gelecek.

- Konutlarda doğalgaza yüzde 25 zam geldi ama elektrik ve akaryakıt fiyatlarına yapılan zammın yanında bu orana şükrediyor insan. Sanayi kuruluşları ise doğalgaz faturalarını yüzde 50 zamlı ödeyecek. Bu da ister istemez, ürünlere ve oradan hanelere yansıyacak.

Diğer zamlara girmiyorum dahi...

Ücretinize yılda bir, hadi bilemediniz iki kez zam yapılan bir ortamda, tükettiğiniz şeylerin fiyatının sistemli ve kısa aralıklarla bu kadar artması insani bir durum değil. Maaşınızın ev kirasına, doğalgaz, elektrik ve akaryakıt masraflarınıza dahi zor yettiği bir ortamda, temel ihtiyaçlarınızı karşılamak elbette çok büyük bir zorluğa dönüşür.

(Bizim çocukluğumuzda sol grupların “Zam-Zulüm-İşkence, işte faşizm” diye bir sloganı vardı. Geceleri duvarlara yazarlardı. Çocuk aklımla hep “zamla zulmün ne alakası var” diye düşünürdüm. Şimdi anlamaya başladım, yükselen fiyatların, hayat pahalılığının geliri olmayan ya da düşük gelirli insana nasıl bir zulme dönüştüğüne.)

★★★

Böyle bir ortamda insan ülkeyi yönetenlerden ne bekler?

Üretimi ve istihdamı, ülkenin gelir kaynaklarını arttırmasını, Zamların nedenlerini ortadan kaldırmasını, fiyat istikrarını sağlamasını ve insanlara yaşanabilir bir ülke sunmasını.

Peki bizim iktidar ne yapıyor?

Öncelikle hesap vermek, sorunları çözmek yerine, “dış güçler” gibi bahane üretiyorlar. İnsanlara umut vermek, üretimi, istihdamı, istikrarı artırmak bir yana, zamlar yokmuş, her şey günlük gülistanlıkmış gibi davranıyorlar.

Zamları, hayat pahalılığını gündeme getirenleri “terörist” ya da “hain” ilan ediyorlar.

Bununla da yetinmiyor, eski defterleri karıştırırken buldukları şeylerle muhalefet partilerini köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar.

★★★

HDP Milletvekili Semra Güzel’in çözüm süreci döneminde bir PKK’lıyla çektirdiği fotoğraf üzerinden HDP, CHP ve İYİ Parti hedef tahtasına konulmaya çalışılıyor.

Bağımsız yargı Semra Güzel hakkında harekete geçmiş, kovuşturma sürecini başlatmış.

Dokunulmazlığı kaldırılınca yargılanacaktır.

Peki Semra Güzel’in o fotoğrafı çektirdiği günlerde PKK’nın kurucusu, terör örgütünün “1 numaralı lideri” Abdullah Öcalan hakkında övgüler dizenler ne olacak?

Mesela “Abdullah Öcalan Ortadoğu’da Türkiye’nin önünü açıyor” diyen mevcut Cumhurbaşkanlığı kurul üyesi.

Mesela “Öcalan, dünyanın geleceğini iyi okuyup Kürtler’in, PKK’nın, kendi tabanının önüne yeni bir hedef koymuştur” diyen mevcut Cumhurbaşkanı Danışmanı.

Mesela, “Ben Öcalan’ın süreci diğerlerinden daha doğru okuduğunu düşünüyorum... Olayları okuma kabiliyeti ve tecrübesi vardır” diyen mevcut AK Parti milletvekili.

Mesela, “Öcalan’ın aslında durduğu yer, Türkiye’nin demokratikleşme sürecine katkı sağlayan bir yer... Öcalan İmralı’da çok anlamlı, çok değerli şeyler söylüyor” diyen eski AK Parti milletvekili.

Mesela, “Öcalan’ın duruşu daha milliydi. Biz Öcalan’ın pozisyonunu korumaya çalışıyoruz, etkin pozisyonunu korumaya çalışıyoruz” diyen eski AK Parti milletvekili...

Başarılı siyasetçiler kendilerini anlatır. Umutsuz siyasetçiler rakiplerini kötüler, rakiplerine saldırır.

Yaptıklarına bakılırsa, iktidar umutsuzluğun pençesinde.