Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Şanlıurfa’da bir okul ziyaretinde okul bahçesinde gezerken pejmürdelikten rahatsız olup okul müdürünü ve milli eğitim müdürünü şu sözlerle fırçalamıştı:

“Buraya bir basketbol sahası yapılmaz mı? Siz ne biçim adamsız ya? Siz ne iş yapıyorsunuz? Para istediniz de para mı vermedik? Bu çocukları niye burada mahzun halde bırakıyorsunuz?”

İki müdür de bu sözler karşısında yutkunmaktan başka bir şey yapamamıştı.

Bu olaydan sonra herkes “bu fırça neden kameraların ve bakanın önünde atıldı” sorusunu sordu.

Bakan Özer de “Şanlıurfa’da kamera önünde açıklama yoktu, birisi telefondan çekmiş. Cımbızlayarak servis etmişler” sözleriyle o soruya yanıt verdi.

O sözler sarf edildiyse, nerede nasıl edildiğinin ne önemi var?

Bizim tartışmamız gereken şey, müdürlük makamına erişmiş iki eğitimcinin bakan karşısındaki ezikliğiydi.

Bizim tartışmamız gereken şey, çocuklarımızı görevden alınma endişesiyle “evet sayın bakan, para istiyoruz, öğretmen istiyoruz göndermiyorsunuz” demeye cesaret edemeyen “eğitimcilere” emanet etmiş olmamızdı.

Bakan Bey bir zahmet açıp baksın:

Kaç okul müdürü ve kaç milli eğitim müdürü liyakatle atanmış?

Kaçı din kültürü ahlak bilgisi öğretmeni, kaçı siyasi ve tarikat/cemaat referansıyla atanmış?

Bakan Özer diyor ki “Oradaki öğrenciler çamurun, tozun
toprağın içinde oynuyorlar. Biz oraya basketbol sahası yapabilir, rekreasyon olarak çok güzel hale getirebiliriz.”


Elbette getirebiliriz. Basketbol sahaları yapabiliriz. Bahçeleri güzelleştirebiliriz.

Ancak, bunun için Bakanlığın bütçe ayırması gerekiyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın ülkenin en büyük bütçeli kurumu olduğu doğrudur.

Ancak bakanlık bütçesinin çok az kısmı yatırımlara ayrılıyor. Örneğin 2022 bütçesinde bu rakam sadece yüzde 8 olacak (2002’de yüzde 18 civarındaydı).

Hal böyle olunca okul müdürleri Ankara’dan gelen ödeneklerle okulların temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanıyor. Birçoğu velilerden para talep etmek zorunda kalıyor. Okul aile birlikleri ikide bir velilere okulun ihtiyaçları için “pamuk eller cebe” mesajları atmak zorunda kalıyor.

Şimdi bir çağrı yapsam, “okullarda temizlik malzemelerinin ve temizlik işinin dahi velilerce nöbetleşe karşılandığına dair örnekleri yazın” desem, sizce kaç mesaj alırım?

Ya da büyük kentlerde okulların ihtiyaçlarını karşılayan belediyeleri sorsam kaç belediye ismi öğrenirim?

Bir keresinde rahmetli Bülent Ecevit, Başbakan olarak bir ekonomi bürokratını kapalı toplantıda fırçalamıştı. Ben de bunu öğrenip yazmıştım. O bürokrat kendisine, liyakatine ve haklılığına o kadar çok güveniyordu ki “Başbakan da olsa kimse beni fırçalayamaz” diyerek bize dava açmıştı.

Şimdi o bürokratı düşünüyorum, Bakan Özer’in fırçaladığı müdürlere bakıyorum ve “Türkiye nereden nereye geldi” diyorum.

Evet, o öğrenciler mahzun ama okulların içinde bulunduğu durum konusunda ne siz, ne doğruyu söylemeyip susmayı seçen müdürleriniz masum Sayın Bakan!

Yandaş yararı, kamu yararı oldu!


Cumhur İttifakı, daha mevcut sözleşme süreleri bitmeden limanlarımızı mevcut işletmecilerine 2071’e kadar bırakan bir yasa kabul etti.

Görev sürelerinin dolmasına iki yıldan az süre kalmış bir iktidar, resmen gelecek TBMM genel kurullarının, gelecek nesillerin hakkını hukukunu ipotek altına aldı. Demokratik bir ülkede böyle bir düzenleme yapanlar Yüce Divan’da yargılanabilir.

AK Parti Samsun Milletvekili Fuat Köktaş, bu skandal düzenlemeyi savunurken şunları
söyledi:

“Bundan sonra benim ihracatım yüzde 20 yüzde 20 artacak; bu limanlar bunu yapacak; millet kazanacak, sanayi artacak, üretim artacak, ihracat artacak, millet kazanacak. Fakire fukaraya, garibe gurebaya devletim yardım edecek; işte, kamu yararı da tam olarak burada.”

Milletin kürsüsünde, milletin yerine liman sahibi patronların vekilliğini yaptığını düşündüğüm Köktaş’a sadece iki sorum var:

- O limanlar için sözleşme süreleri bittiğinde yeniden ihale yapılsa, rekabet ortamı yaratılsa, en iyi rakamları verenler kazansa, kamu yararı için daha iyi olmaz mı?

- Yoksa sizin yarar sağlamak istediğiniz “kamu”, yasayla liman verdiğiniz “yandaş patronlar” mı?