CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, geçen Salı günü TBMM’deki makamında yaptığımız görüşmede ilginç bir detaya dikkatimi çekti. Sonradan vatandaş olup oy kullanma hakkı kazanan yabancıların bir kısmının ikameti yurtdışıymış ve yurtdışı seçim bölgesinde kayıtlılarmış.

Konuyla ilgili detayları Kılıçdaroğlu’nun bilgi ve iletişim teknolojilerinden sorumlu yardımcısı İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’e sordum.

Çok önemli, bir o kadar da tuhaf istatistikler paylaştı.

25 Temmuz itibariyle seçmen olarak görünen 318 bin 475 kişi Türkiye dışında doğmuş. (Bunların birazı ebeveynleri yurtdışında çalışırken doğan Türkler. Birazı da uzun zaman önce Türkiye’ye göç etmiş uzun süredir oy kullanan göçmen vatandaşlar. O yüzden şimdi paylaşacağım rakamlar çok eski seçimlerde oy kullanmamış yeni seçmenlere ait.)

Yurtiçi seçmen listelerinde tablo şöyle:

Suriyeli: 138 bin, Afgan: 16 bin, İranlı: 15 bin, Iraklı: 12 bin, Libyalı: 4 bin 700,

Toplam: 185 bin 700

Yurtdışı seçmen listesinde ise durum şu:

Suriyeli: 6 bin, Afgan: 1670, Iraklı: 1500, İranlı: 1100 ve Libyalı: 500.

Gördüğünüz gibi 10 bin 770 kişi Türkiye’den vatandaşlık aldığı halde ikameti Türkiye dışında ve yurtdışı seçim bölgesinde oy kullanacak.

Bir başka detay daha var: Rakamlar 2019 seçimlerinden sonra artışa geçmiş.

Suriyeli: 83 bin, İranlı: 11 bin, Afgan: 8 bin 200, Iraklı: 7 bin, Libyalı 1555.

Bu rakamlar temmuzdan bu yana daha da artmış olabilir.

Seçme hakkı kazanan bu yeni Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları İstanbul ve Hatay’da yoğunlaşmış.

İstanbul 3. bölgede son seçimlerde CHP’nin bir milletvekilini sadece 3 bin oyla kaybettiğini hesaba katarsak düşük görünen bu rakamların ne kadar kritik olduğunu anlayabilirsiniz.

Hayvanlara dokunma!


Çocukluk yıllarımız doğanın göbeğinde geçti.

Koyunlarla, kuzularla, ineklerle, mandalarla, atlarla aynı mekanları paylaşmak, yaban hayvanlarını kendi doğasında görmek ve kabullenmek en büyük avantajımızdı.

Kedilerle köpeklerin hayatımızda özel bir yeri vardı.

Kediye “pişik” derdik. Kaç kedi olursa olsun hepsinin tek adı vardı: Pişik.

Evimizde, içimizden biri gibi yaşarlardı.

Farelerle, yılanlarla, çiyanlarla uğraştıklarından pek muteberlerdi.

Sıcak sobanın yanında en güzel yer onlara aitti.

Yemek yenilirken, peşgun denen yer sofrasındaysak yanımızda, masadaysak masanın altında yerlerini alırlardı. Herkes mutlaka bir lokmasını paylaşırdı.

Köpeklerimiz, eve girme konusunda kedilerimiz kadar şanslı değildi.

Ancak evin önündeki hayatın gerçek sahibi onlardı.

Yalları (özel hazırlanmış yemekleri) hep zamanında konurdu yalaklarına.

Yağmurda başlarını sokacak yuvaları mutlaka olurdu.

En sevdiğim şey onlarla çayır çimen dolaşmaktı.

Kışın tayanın (ot yığını) üzerinde oluşan seki gibi alana uzanır, kafamı bir köpeğin sırtına yaslar, gökyüzünde bulutları izlerdim.

Bu halimi gören merhum dedem adımı “it otaran (otlatan)” takmıştı.

Konya’da, Mamak’ta adı “barınak” olan yerlerde köpeklerin başına gelenleri, bazı insan müsveddelerinin onlara yaptıklarını görünce o günlere gittim.

Anadolu’da büyüyen her çocuğun hayvan sevgisiyle büyüdüğünü bilen biri olarak ister istemez “o günlerden bu günlere nasıl geldik?” diye sordum kendi kendime.

Bir insan kendini savunmaktan aciz bir canlıya bunu nasıl yapar?

Nasıl bu kadar kötü ve vicdansız olabilir?

Köpeklere, kedilere kıymayın efendiler!

Güzel Hareket!


İlkokulu Kars’ın Susuz ilçesinde Atatürk İlkokulu’nda okudum. Geçen haziranda çocukluk arkadaşlarımızla birlikte Susuz’a gittiğimizde Atatürk İlkokulu’nun yıkıldığını, yerinde yeller estiğini gördük.

Hepimizin ortak görüşü şu olmuştu: AK Parti iktidarı isminde Atatürk ya da İnönü olan her şeyi kapatıyor ya da yıkıyordu.

Atatürk Stadyumu, Atatürk Havalimanı, Atatürk İlkokulu...

Hepsi bu bakış açısından nasibini almıştı.

Beşiktaş’taki İnönü Stadı’nın yenilendikten sonra Vodafone Arena’ya dönüşmesi de bir Beşiktaşlı olarak beni derinden yaralamıştı. İsmi değiştikten sonra o stada hiç gitmemiştim.

Fenerbahçe yönetimi, önceki gün taraftarının da desteğiyle stadının adını Atatürk Stadyumu olarak değiştirdi.

Bu karar çok hoşuma gitti ve görmezden gelemedim.

Keşke Beşiktaş yönetimi de böyle bir çıkış yapsa. Stadının adını yeniden İnönü Stadyumu yapsa. Fena mı olur?