Bu aralar siyasetçiler birbirlerine hep böyle hitap ediyor.

“Yüreği yetiyorsa, adayını açıklasın.”

“Yüreği yetiyorsa, aday olsun karşıma çıksın.”

“Yüreği yetiyorsa, televizyonda karşıma çıksın.”

“Yüreği yetiyorsa, hodri meydan desin.”

“Yüreği yetiyorsa, o ismi açıklasın.”

“Yüreği yetiyorsa, dokunulmazlığını kaldırsın.”

“Yüreği yetiyorsa, yargıya gitsin.”

“Yüreği yetiyorsa, yüce divan karşısına çıksın.”

Daha neler neler?

★★★

Bu cümlelerin kimini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kimini CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kimini iktidar ve muhalefet partilerinin yöneticileri kurmuş, kullanmış. Hepsi arşivlerde var.

Görünürde hepsi bir çeşit meydan okuma.

Ancak hepsi aslında (mahalle kavgalarında “tutmayın beni” diye bağıran ama bırakıldığında geri çekilen insanlarınki gibi) blöf, hamaset.

Allah aşkına siyasetçilerin bu blöflerinin kime ne faydası var?

Bir litre mazotu 30 liraya aldığımız gerçeğini değiştiriyor mu?

Bir taraftan hayat pahalılığı ve enflasyonun altında ezilen, diğer taraftan kazancının çoğunu bu devlete vergi olarak akıtan vatandaşın derdine derman oluyor mu?

Ya da pazarda Ayşe Teyze’nin filesini mi dolduruyor?

Peki asgari ücretli işçi Ahmet’in alıp başını giden kirasıyla faturalarını ödemesine yardımcı oluyor mu?

★★★

“Yüreği yetiyorsa” diye başlayan ve blöf/hamaset olmayan gerçek cümleler mi istiyorsunuz?

İşte size gerçek bir “yüreği yetiyorsa” cümlesi:

(Doğrudan -Emeklisiyle 120 bin liradan fazla maaş alan- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a, -Emeklisiyle 50 bin liraya yakın maaş alan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ve benzer cümleleri kuran -30 bin lira maaşlı- milletvekillerine sesleniyorum.)

“Yüreğiniz yetiyorsa 4 bin 253 lirayla sadece bir ay yaşamayı deneyin.”

(Kendilerine torpil yaptığımı fark etmişsinizdir. 2 bin 500 lira olan emekli maaşıyla yaşamalarını da isteyebilirdim.)

O parayla önce kiranızı ödeyin.

Sonra elektrik, doğalgaz ve su faturalarını.

Çocukların okul masraflarını unutmayın.

Sonra pazara gidip sebze meyve alın. Market, kasap alışverişi var daha...

Samimi olun, elinizi kalbinizin üzerine koyun ve dürüstçe yanıt verin?

Şimdi söyleyin: Yüreğiniz yetiyor mu?

Buna cesaretiniz var mı?

Belki de “sıkıysa sen yaşa” demişsinizdir.

Dürüstçe söylüyorum: Benim yüreğim yetmiyor.

Ben gerçekleşmesi mucizeden zor görünen bu işi beceremem.

★★★

Başta da ifade ettiğim gibi muhalefet mensuplarının da ikide bir “yüreğiniz yetiyorsa” gibi hamaset ya da blöf cümleleri kurmasını garipsiyorum ama bu yazımın asıl muhatabı iktidardır.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dır.

Madem Türkiye söylediğiniz gibi güllük gülistanlık, madem ekonomi tıkırında, o zaman buyurun: 4 bin 253 liralık asgari ücretle ya da 2 bin 500 liralık emekli maaşıyla bir ay yaşayıverin.

Yaşayamaz mısınız?

O zaman her sorunun kaynağını dışarıda arayacağınıza, muhalefete meydan okuyacağınıza, hayat pahalılığına, yüksek faturalara ve düşük gelire meydan okuyun.

Yapamaz mısınız?

O halde bunu açık açık ifade edin ve sandığa buyurun.

Uyanmaya 10 gün kaldı


Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, 27 Aralık 2021 günü A Haber ekranlarında şöyle demişti:

“Bu enflasyonun önümüzdeki yıl geleceği noktalara heyecanlanıyorum. Hani hep dersiniz ya bir uyusam da altı ay sonra uyansam. Bir uyuyun da altı ay sonra uyanın Türkiye’de.”

Nebati, “Hangi noktada olacak?” sorusuna da “Çok farklı noktalara gidecek” karşılığını vermişti.

Nebati’nin konuşmasının üzerinden 5 ay 20 gün geçti.

O beş ay 20 günde dolar kuru 11.43’ten 17.3’e geldi.

O beş ay 20 günde 11.53 lira olan motorinin litre fiyatı 30’u devirdi.

O beş ay 20 günde gram altın fiyatı 665 liradan 1028 liraya yükseldi.

Bakalım bu rakamlar uykuda geçireceğimiz son 10 günde daha hangi noktalara gidecek?

Bakalım sayın Nebati’nin tavsiyesine uyup 5 ay 20 gün önce uyuyanlar, 10 gün sonra gözlerini açtıklarında kendisini aynı yerde bulabilecekler mi?