Türkiye’nin seçmen tabanı aşağıdaki şekilde kümelendirilebilir. Mevcut haliyle AKP, Erdoğan ile özdeşleşmiş durumda. Erdoğan’sız bir AKP’yi tahayyül etmek zor. Bir zamanlar Turgut Özal ile ANAP da böyleydi. Süleyman Demirel de, önce Adalet, sonra Doğru Yol Partisi’yle bir paranın iki yüzü gibiydi. Adnan Menderes (arka plandaki güç Celal Bayar unutulmasın) Demokrat Parti’nin ete kemiğe bürünmüş haliydi. Bu partiler dizisinin  tabanını teşkil eden kitleye “gitgide İslamcılığa kayan merkez sağ” adı verilebilir. 1960 darbesini yapan cuntanın önde gelen üyelerinden Alpaslan Türkeş’in (kısa sürede tasfiye edilmişti) kabaca “siyasette milliyetçilik; ekonomide devletçilik” demek olan “Dokuz Işık” öğretisini sürdüren (?) bir hareket var. Bu hareketin tabanı Bahçeli ile Akşener arasında bölünmüş durumda. İleride birleşseler de tek başlarına iktidar olacak bir özellikleri yoktur. Bu seçmen kitlesine “milliyetçiler” denebilir. Türkiye’de Şeyh Sait’ten beri devam eden (Osmanlı’dan müdevver) ayrılıkçı bir Kürt hareketi var. Öcalan, bu silahlı hareketin yaşayan önderidir. AB ve ABD’nin desteği ile varlığını sürdüren “askeri” kanadın vesayeti altındaki siyasi partinin başında da Demirtaş bulunuyor. Bu seçmen tabanına “arada  kalanlar” denebilir.

GELELİM CHP’YE

Atatürk, “cumhuriyeti kurumsallaştırmak için” CHP’yi  kurmuştur. Atatürk, başka siyasi partiler de kurdutmuş ve kapatmıştır. Atatürk, siyasetçi değil, devlet kurucusudur. Onu “parti kuruculuğuna” indirgemek tarihi kişiliğine saygısızlıktır. Çok partili rejimde CHP, İsmet İnönü’dür. Ancak o İsmet İnönü 1972’de “Ya ben, ya Bülent” dediği CHP kurultayında başkanlığı kaybedince CHP’den istifa etmiştir. Bülent Ecevit bundan sonra yıldızlaşmış ve CHP’yi en çok oy alan parti haline getirip, koalisyonlarla da olsa iktidara taşımıştır. 1980 darbesi sonrasında kapatılan siyasi partilerden biri de Ecevit’in CHP’siydi. 1987’de siyasi yasaklar kalkınca Ecevit, CHP’yi ihya etmeye çalışmamış hatta bu yolda kendisine yapılan teklifleri reddetmiş ve DSP’yi kurmuştur. Ecevit bu girişiminde tekrar iktidara gelecek kadar başarılı olmuştur. Dolaysıyla bugünün CHP’si, ne Atatürk’ün, ne İnönü’nün ne de Ecevit’in başkanı olduğu CHP’dir. Olmaya da mecbur değildir. Ama aynı “laik” tabanı temsil etmek istediği için onların manevi mirasçısıdır.

LİDERLER FANİ, SEÇMENLER BAKİDİR

Siyaseti “rakibimi yeneyim, gerisi kolay” şablonu içinde içinde düşünmemek gerekir. Çünkü partiler ve liderler fani, seçmen tabanları bakidir. Tek dereceli ve iki turlu başkan (devlet veya belediye) seçimlerinde seçmen;  birinci turda “sevdiğim kazansın”, ikinci turda da “sevmediğim kazanmasın” diye oy verir. Ekonomideki sıkışıklık kolay kolay geçmeyeceği için Erdoğan’ın bundan sonraki ilk seçimde iktidardan inmesi galip ihtimaldir. Ancak, Erdoğan iktidardan inince ona oy veren büyük kitle buharlaşmayacak, sadece muhalefete geçecektir. İktidar namzeti CHP önderliğindeki “muhalefet cephesi”nin şimdiden, hem aralarındaki fikir ayrılıklarını törpülemeleri hem de iktidara gelince nasıl bir ekonomi politikası izleyeceklerini tasarlayıp bunları kamuoyuyla paylaşmaları faydalı olacaktır.

Son söz: İyi yemek iki saatte pişer, on dakikada yenir.