Dr.Hans-Werner Sinn, Münih Üniversitesi’nin bir emeritus iktisat profesörüdür. Halen Alman Ekonomi Bakanlığı Danışma Kurulu üyesidir. Ünlü düşünürlerinin makalelerinin yer aldığı Project Syndicate’in 27 Kasım tarihli e-mektubunda, onun “Almanya yine hasta mı? (Is Germany Sick Again)” başlıklı bir yazısı yayınlandı. Yazı “Almanya 20 yıl önce hastaydı” diye başlıyordu. Sözde dünya ekonomisini izleyen biriyim. İtiraf ediyorum, belleğimde Alman ekonomisinin 20 yıl önce hasta olduğuna dair hiçbir kayıt yoktu. Neyse, makale Ukrayna’daki savaşın, Alman ekonomisi üzerindeki olumsuz etkisini irdeliyordu. Özetle; Almanya’nın, doğalgazı pahalıya tedarik etmesi yüzünden, ısı enerjisine dayalı 300 üründe rekabet gücünü kaybettiğini ve bunları ithal etmek zorunda kalacağını yazıyordu. Bu nedenle Almanya’nın “reel” (hacimsel diye okuyun) GSYH’si artsa bile, halkın harcanabilir milli gelirinin düşeceğini söylüyordu. Bu etkinin aynısının Türk ekonomisinde yaşandığını bir ay önce bu köşede yazmıştım. Bir kez daha anlıyoruz ki, enerji tüketmeden üretim yapılamıyor. Birçok harbin de aslında “enerji kaynaklarına el koyma” kavgası olduğunu daha iyi anlıyoruz. Bu işin şampiyonu bir zamanlar İngiltere iken son 75 yıldır (kendisi de enerji zengini olmasına rağmen) ABD’dir. Bizim gibi kömür, petrol ve doğalgaz fakiri ülkede yaşayanların sürekli “petrol fışkırdı, doğalgaz çıktı” rüyası görmesini de anlayışla karşılamak gerekir.

UKRAYNA BÖLÜNECEK

Vladimir Putin’in Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski’ye “NATO’ya girmeye kalkma, yoksa ülkeni harabeye çeviririm” demesine rağmen Ukrayna, ABD’nin gaz vermesi sonucu, kendisine hiçbir pratik faydası olmadığı halde NATO’ya girme kararı aldı. Tükürdüğünü yalamak istemeyen Rusya da Ukrayna’ya savaş açtı ve batağa saplandı. ABD ve AB Ukrayna’ya (asker yollama hariç) her türlü yardımı yapmaya başlayınca, Rus ordusu çuvalladı. İşgal, Ukrayna’nın “İstiklal Harbine” dönüştü. Benim tahminim, bu savaşın Ukrayna’nın bölünmesiyle sonuçlanacağıdır. Tarih kitaplarının yazdığına göre Ukrayna ile Rusya’nın kader birliği, Kiev Prensi Birinci Vladimir’in MS 988’de paganlığı bırakıp Ortodoks Hristiyanlığı kabul etmesiyle başlamış. Ukrayna’nın başkenti Kiev de ilk “Slav Rus” devletinin kurulduğu şehirmiş. Rusça da aslında Ukraynacadan türemiş. Rusya’nın askeri hakimiyeti arttıkça Rusça ülkede hâkim dil olmuş. Nüfusu açlıktan kırılan Ukrayna’nın doğusuna Stalin Rusları yerleşmiş. Batısı ise Avusturya-Macaristan’ın içine girip çıkmış ve halkı Katolik olmuş. Bölünme bu coğrafi ve kültürel fay hattında olacaktır.

AMERİKA BİR TAŞLA ÇOK KUŞ VURDU

Amerika, uzunca bir süredir özellikle Almanya’nın ekonomik olarak Rusya ile dost olup “karşılıklı bağımlı” hale gelmesinden rahatsızdı. Almanya’nın eski başbakanlarından Gerhard Schröder’in Rus petrol şirketi Rosneft’in yönetim kurulu üyesi olduğunu hatırlayalım. Bu karşılıklı bağımlılık Baltık denizi altından geçen ve Rus doğalgazını kestirmeden Almanya’ya taşıyan Birinci Kuzey Akım’dan (Nord Stream) sonra İkinci Kuzey Akım boru hattının inşasıyla pekişecekti. Amerika buna karşı olduğunu söylüyor ve inşaatı durdurmak istiyordu. Nitekim Ukrayna savaşını ileri sürerek bu hattın yapımını durdurdu. Avrupa devletlerine patronluğunu kabul ettirdi. AB’ye savunma harcamalarını artırma zorunluluğu getirdi. Rusya’nın ekonomik gelişmesini yavaşlattı. Çin’i ve hatta Hindistan’ı dış ticarette partnerini seçmeye itekledi. Onları “ya Rusya ya da Batı (ABD artı AB)” tercihi ile karşı karşıya bıraktı. Şimdilik bu savaşın tek kazananı ABD’dir. Türkiye dâhil, her ülke kaybetmiştir.

Son söz: Tombul Çin arya söylemeden opera bitmez.