Gazetelerden derlediğim üç haberi dikkatinize sunuyorum:

Tarım ürünlerinde dünya çapında ortaya çıkan fiyat artışları, TL’nin değer kaybı ile üst üste binince Türkiye’de geçim maliyeti çok yükseldi. Bu soruna bir çare arayan Başkan Erdoğan, çiftçilerden beklentisini “Ülkemizde ekilmedik tek karış yer bırakmayacak şekilde üretime yönelmelerini istiyoruz” şeklinde ifade etmiş.

TBMM Tarım Komisyonu üyesi bir CHP milletvekili, Çukurova’da, kârlı fiyattan satılamadığı için toplanamayan ve ağaç diplerine düşen limonlar için “Bu, milli servetin yerlere serpilmesidir” demiş. Üreticinin mağduriyetinin giderilmesi için Tarım Bakanı’nı göreve çağırmış.

Et, süt, buğday ve ayçiçek yağından sonra ortaya çıkan şeker sıkıntısı üzerine araştırma yapan uzman gazeteci, Türkiye’de normal aylarda günde 8500 ton, “az yemek ayı olan Ramazan’da ise” günde 9000 ton  şeker tüketildiğinden kalkarak, bugünden 15 Eylül 2022’ye kadar geçecek sürede 490-500 bin ton şeker açığı oluşacağını hesaplamış.

GÖRÜNMEZ EL

Yukarıdaki yer alan haberlerin içindeki saptama veya çözümler, halkımızın genel kabul görmüş iktisadi doğrularla örtüşmektedir. Yani haberlerde yer alan görüşler, milli ve yerlidir. Birinci haberin kahramanı, her gün nasihat, ikaz ve ihtarlarını dinlediğimiz ekonomist Başkan Erdoğan’dır. Kendisini ayrıca tanıtmama gerek yoktur. İkinci haberin kahramanı, ziraat mühendisi bir CHP milletvekilidir. Üçüncü haberde yer alan hesaplamayı yapan kişi ise Birleşmiş Milletler FOA (Tarım ve Gıda Örgütü) tarafından kendisine “Gıda Kahramanı” ödülü verilen, gerçekten çok çalışkan ve değerli bir “uzman gazeteci”dir. Üçünün de yanlış (?) düşünmesine sebep, modern iktisat bilimin kurucu babası Adam Smith’in adlandırmasıyla “görünmez” ele yani “fiyat mekanizması”na inanmamalarıdır. Bundan dolayı, serbest piyasada ortaya çıkan “sistemik” sorunların ancak  “görünen bir elin” yani devletin, fiyatlara müdahalesiyle çözüleceğini sanmaktalar.

İHTİYAÇ YOKTUR, TALEP VARDIR

İnsanların sigaraya ihtiyacı yoktur. Ama sigaraya talebi vardır. Talebi olduğu için de sigara üretimi (arz diye okuyun) vardır. Dolayısıyla neyin, ne miktarda üretileceğine ihtiyaç değil, talep karar verir. Arz ile talebi eşitleyen şey ise “fiyat”tır. Mesela Türkiye’de günde 8500 ton şeker tüketiliyor tespiti, ancak belli bir fiyat düzeyinde doğrudur. Şekerin fiyatı artarsa, tüketimi (talebi) düşer. Talep düşünce eldeki stok, yeterli olur. Yani şekerde arz açığı diye bir şey oluşamaz. Tarımsal gıda maddeleri mesela limon, ısmarlama elbise gibi sipariş üzerine üretilmez. Ayrıca rekolte doğa şartlarına da bağlıdır. Çiftçi için iktisadi olan, satılan “miktarın” değil elde edilen satış “hasılatının” maksimize olmasıdır. Eğer bu yüzden bir miktar limon toprakta çürümeye bırakılmışsa, bu çiftçinin lehinedir. Gelelim “ekilmedik tek karış toprağın kalmaması” tezine. Türkçe’de “astarı yüzünden pahalıya gelmek” diye bir deyim vardır. Ekilmedik tek karış toprak bırakmamak kadar “gayri iktisadi” bir tarım politikası olamaz. Tarım dahil her tür üretimde kural “gelirin”, “giderden” büyük olmasıdır. Aksi takdirde toprakta çürümeye terk edilecek çok daha fazla tarımsal üretim gerçekleşir.

Son söz: Tüm TL’li fiyatların anası, doların fiyatıdır.