İster madeni, ister kağıt olsun her paranın iki yüzü vardır. Madeni paralarda bunlara “yazı” ve “tura”; kağıt paralarda da “ön yüz” ve “arka yüz” denir. Paranın iki yüzlü olması bir tercih değil, fiziksel bir zorunluluktur. Madeni paranın iki yüzü aynı yapılabilir yani iki yüzü de “tura” veya “yazı” olabilir. Bu tasarım “yazı-tura” oyununda hile yapmaktan başka bir işe yaramaz. Çünkü para hâlâ iki yüzlüdür. Havaya atılıp, yere düştüğünde mutlaka bir yüzü yukarı, diğeri aşağı bakacaktır. Ekonomide de “fiyat” ile “gelir” böyledir. Nasıl tek yüzlü para olmazsa, gelir artışı yaratmayan fiyat zammı da olmaz. Her sabah mal ve hizmet fiyatlarına yapılan zam haberleriyle uyanıyoruz. Aslında, eş zamanlı olarak bazılarının gelirlerinin arttığı haberini de almış oluyoruz. Belki de geliri artanların arasında biz de varız. Ama olayı öyle algılamıyoruz. Dikkat edilirse zaten zamlardan haklı olarak en çok şikayet edenler, kendi gelirlerini kendi tayin edemeyenlerdir. Devlet memurları, özel kesimde ücret karşılığı çalışanlar ile emekli, dul ve yetimlerden oluşan bu büyük kitle, yaklaşık 31 milyon kişiyi kapsamaktadır.

ENFLASYON VE HAYAT PAHALILIĞI

İktisat dilinde “Yıldan Yıla TÜFE” şeklinde tanımlanan enflasyon, TÜİK’e göre Türkiye’de 2021 yılında %36 olmuştur. Eğer kişilerin gelirleri aynı dönemde bu oranda artmışsa, onlar için ne pahalanmış ne de ucuzlamıştır. Gelir artış oranı bunun altında ise “pahalanmış” üstünde ise “ucuzlamış”tır. “Normal” bir yılda, bir ülkede eğer kişi başına düşen GSMH azalmamışsa, o ülkede “hayat, herkes için pahalanmıştır” denemez. 2021’de Türkiye’de kişi başına düşen GSMH “resmen” artmıştır. AKP’nin, dış borçla TL’yi değerlendirdiği yıllarda, kişi başına milli gelir dolarla üçe katlandı, demesi ne kadar yanlış idiyse, şimdi de aynı yöntemle düştü denmesi o kadar yanlıştır. Gelelim anormal bir yıl olan 2021’in irdelenmesine: GSYH, hacimsel bir ölçüdür. Bunun büyümüş olması “kişi başına harcanabilir milli gelirin” arttığını göstermeyebilir. Nitekim bu yıl “dış ticaret hadlerinin Türkiye aleyhine değişmesi yüzünden” GSYH artarken “milli gelir” azalmıştır. Pandemi yüzünden gıda maddesi fiyatları bütün dünyada yükselmiş ve ülkemize de aynen yansımıştır. (FOA Food Price Index, 2021 yılında %40 yükselmiştir.) Üstelik petrol fiyatları da yüksek seyretmiştir. Dolayısıyla zenginler hariç, Türkiye’de hayat herkes için pahalanmıştır dense yanlış olmaz.

CARİ AÇIĞIN KAPANMASI DA PAHALILIĞI ARTIRIR

Tüm bu olumsuzluklara ilaveten 2021’de Türkiye ekonomisi, AKP’nin iradesi dışında “cari açıksız büyüme” gibi çok meşakkatli bir değişime sürüklendi. Cari açık vermek, dışarıdan borç almak demektir. “Milli gelir” ile “cari açığın” toplamı “harcamalar toplamı”na eşittir. Bu, aynı zamanda, hane halkı ve kamunun yaptığı tüketim harcamaları ile yine hane halkının, kamu kesiminin ve firmaların yaptıkları yatırım harcamalarının toplamıdır. Cari açığın oransal olarak daralması, toplam harcamaları kısmakla mümkündür. Bunun bir kısmı, yatırım harcamalarından yapılsa bile, büyük bölümü hane halkının tüketim harcamalarından yapılmak zorundadır. Çünkü GSYH’nın %75’i tüketimden (yurtiçinde üretilen ve/veya ithal edilen tüketim maddelerinin yurtiçinde tüketilmesinden) doğar. Bu yüzden gelir artışları TÜFE’nin altında kalmıştır. Hayat pahalılığı kaçınılmazdır.

Son söz: Sıcak para girerken ısıtır, çıkarken soğutur.