Fransız polis dedektifleri, bir cinayetin failini bulmaya çalışırken “maktul erkekse kadınını, kadınsa erkeğini bul, bu yolla sonuca varamazsan, cinayetin sebebi paradır. O zaman da parayı bul” diye işe başlarmış. 1983’ten beri kesintisiz olarak önce Hürriyet’te (30 yıl), şimdi de Sözcü’de (9 yıl) ekonomik konularda makale veya fıkralar yazıyorum. Bir bakıma ekonomide işlenen cinayetlerin faillerini, daha doğrusu faillerin hangi dürtü (saik) ile hareket ettiklerini bulmaya çalışıyorum. Bana göre yanlış, yani külfeti nimetinden büyük, milli geliri ve/veya istihdamı artırmayan, enflasyonu düşürmeyen, gelir dağılımı düzeltmeyen, cari açığı kapatmayan aksine dış borç yaratarak ekonomiyi daha da kırılgan hale getiren “yatırım” kararlarını irdelerken kendime “kararları yanlış bulabilirsin, ama empati yaparak karar alanları anlamaya çalış” diyerek düşünmeye başlıyorum. Bu süreçte kafamda cevabını bulmaya çalıştığım üç soru oluşuyor:

  1. Rant bunun neresinde?

  2. Rant avcısına silahı ve cephaneyi veren kim?

  3. Rantı yaratan arz kısıtlamalarını devlet adına düzenleyenlerin bundan çıkarı ne?


İSTANBUL GRAND AIRPORT (İGA)

Yaklaşık 10 yıl önce iş arkadaşım Dr. Cem Kozlu (Türk Hava Yolları eski genel müdürlerinden) İstanbul’a “üçüncü” bir havalimanı yapılmasına karar verildiğini hatta işin ihale aşamasına geldiği haberini verdi. Pek bir anlam veremedim. Ama olabilir, acaba nereye yapılacak diye sordum. O da Atatürk Havalimanı ile aynı hava trafik anayolunu kullanacak Karadeniz kıyısında Tayakadın mevkiine dedi. Bu durumda Atatürk Havalimanı battal edilecek dolayısıyla yeni inşa edilecek havalimanı “üçüncü” olamayacaktı. Yani bu bir kapasite artırma değil Atatürk Havalimanı’nı öldürme projesiydi. Ortada bir cinayet planı vardı! Bir “ekonomi dedektifi” olarak cinayetin sebebi acep ne olabilir diye düşündüm. Amaç “Atatürk Havalimanı’nın mirasına konmaktan başka bir şey olamazdı.” Bu havalimanı ölünce, varislere 12 milyon metrekarelik muhteşem bir arsa kalacaktı. 5 emsalle buraya 60 milyon metrekare satılabilir kapalı mekan inşa edilebilirdi. Metrekaresi ortalama 2.000 dolardan (100 metrekarelik daireyi 200.000 dolara elini öpene satarsın) 120 milyar dolar hasılat sağlanırdı. Yarısı inşaat maliyetine gitse 60 milyar dolarlık rant kuzu kuzu yatıyordu. İGA 15 milyar dolara çıksa yine de bu projede 45 milyar dolar kâr vardı. Muhalefetin kafası buna basmıyordu.

KARA DELİK İGA’NIN YOLCUYA MALİYETİ

Son 10 yıl içinde, İGA’nın ne kadar kötü bir yatırım olduğunu anlatan belki 10 yazı yazmışımdır. Bugün sadece tek bir konuya değineceğim. O da İGA’nın  yolcuya binen “ek maliyeti” olacak. Eğer 80 milyon yolcu kapasiteli Yeşilköy-Atatürk Havalimanı kapatılmadan, Sabiha Gökçen’in kapasitesi yılda 80 milyon yolcuya çıkarılmış olsaydı; Kütahya, Eskişehir, Adapazarı, Bursa, İzmit, Gölcük, Yalova, Bursa ve İstanbul’un Anadolu Yakası’nda ikamet edenler, İGA’dan kalkan ve inenlerle değil, Sabiha’dan kalkan ve inen uçaklarla seyahat edecekti. Kuzey Marmara bölgesinde ve İstanbul’un Avrupa Yakası’nda oturanlar da Yeşilköy’ü kullanacaktı. Bu, en az 100 milyon yolcunun zamandan bir saat, masraftan da en az 10 dolar tasarruf etmesi demektir. Sadece bu bile yılda minimum 1 milyar dolar tasarruftur. AKP’nin kafası da buna basmıyordu?

Son söz: Akılsız hükümetin cezasını, halk çeker.