Dış siyasetçilerin ve tarihçilerin hoşgörüsüne sığınarak Ukrayna konusuna gireceğim. Batı medyasına göre “kötü” Rusya, haklı bir gerekçesi olmadığı halde Ukrayna’ya saldıracakmış. Ne mutlu ki; üyesi olduğumuz “iyi” NATO (yani ABD ve saz arkadaşları) buna izin vermeyecekmiş. Eğer Rusya, Batı’nın dediği gibi Ukrayna’yı işgale kafayı taktı ve NATO da buna izin vermeyecekse, er-geç burnumuzun dibinde büyük bir harbin çıkması kaçınılmaz demektir. Yakın bir tarihte Kiev’e yaptığı günübirlik ziyaretiyle Başkan Erdoğan, “nasıl olsa savaş mavaş çıkmaz” hesabıyla, Kırım dâhil Ukrayna konusunda ABD’nin yanında ve Rusya’nın karşısında olduğunu bir kez daha ilan etti. Farazi de olsa bu tavır, NATO üyesi olan Türkiye’nin gerekirse, Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaşa girebileceği anlamına gelir. Gerçekleşme ihtimali düşük bir ABD-Rusya çatışması, ekonomimizi derinden etkiler. Bizim bu savaşa aktif taraf olmamız, Rusya ile kurmuş olduğumuz geniş kapsamlı iktisadi ilişkilerin bozulması gibi ciddi sorunlar yaratır. Diğer yandan ABD’nin telkiniyle, sıcak para (döviz) girişi artabilir. Bu da enflasyonla mücadeleyi kolaylaştırır. Benim hesabıma göre böylesi bir savaşın Türkiye ekonomisine net etkisi (nimet eksi külfet) “çok kötü” olur. En kötüsü de iktisatçılarının tedavi edilemez dediği “dış-borç-kolik”liğimiz artar.

BATI’NIN ÜÇÜNCÜ MOSKOVA SEFERİ

Bildiğim kadarıyla Rusların, Avrupa’yı işgal etme gibi bir girişimi olmamıştır. Ama Fransa’yı bir imparatorluk haline getirmek isteyen Napolyon, Rusya’yı ele geçirmek amacıyla Moskova seferini başlatmıştır. Hakeza Almanya’nın Napolyon’u olan Hitler de Rusya’yı işgal etme girişiminde bulunmuş ama başaramamıştır. Yarı batılı yarı doğulu Rusya, ABD sayesinde II. Dünya Harbi’nin galipleri arasında yer alınca, Çekoslovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerin tamamını ve Almanya’nın dörtte birini işgal etmiştir. ABD, Rusya’nın bu fırsatçılığını unutmamış ve ona karşı “soğuk savaş” açmıştır. 1989’da Sovyetler ve ABD’nin taktığı adla “demirperde ülkeleri” komünizm yüzünden iktisaden çökmüş, Rusya da Doğu Avrupa’dan çekilmek zorunda kalmıştır. ABD’nin, Ukrayna’yı NATO’ya alma girişimi, bu soğuk savaşın devamıdır. Bir bakıma Batı’nın “III. Moskova Seferi”dir. Ancak tablo farklıdır. Ukrayna, Beyaz Rusya ve Rusya bir bakıma “Büyük Rusya”dır. Dilleri aynıdır ve halklarının çoğunluğu Slavdır.

UKRAYNA ÇATIŞMASI VE ÇİN

ABD, Nazileri, Sovyet Komünizmi’ni ve Japon Militarizmi’ni yenmiştir. Ama aynı ABD, Vietnam, Ortadoğu ve Afganistan’da çuvallamıştır. Bu süreçte ortaya Çin gibi bir dev çıkmıştır. Bundan sonra, mesela Ukrayna yüzünden ezkaza bir harp çıkarsa, Çin’in bu resmin dışında kalması düşünülemez. Bunu hem Amerikalılar hem de Ruslar hesaba katmalıdır. Makron’un bedavadan rol kapma girişimlerine rağmen, ne Fransası, ne de savaştan sıtkı sıyrılmış Almanya ve akrabaları, muhtemel bir Ukrayna savaşında ABD’ye beklediği desteği verebilir. Buna mukabil Rusya, ülkesinin doğal uzantısı saydığı Ukrayna’nın NATO’ya girmemesi için Gürcistan ve Kırım’da yaptığı gibi her şeyi göze alacaktır. Çünkü bu da Rusya’nın kırmızı çizgisidir. Batı’nın bu gerçeği olduğu gibi kabul etmesi herkes için en hayırlısıdır.

Son söz: Kumarbaz gibi, ne kazanırım deme ne kaybederim de.